Sayfalar

Gri Cehennem

İki gün önce şafak sökerken bi benzin istasyonunda uyandım. Sabahın o kendine özgü kokusunu bilir misiniz? Islak ve ferah bi serinlik teninizi okşar, soluk alırken içine çektiğiniz şey tazeliktir ve o da burnunuzdan ruhunuza iner sanki. O anki durgun huzur grimsi mavi olan göğe çok yakışır. Kuşların sesini duyarsınız, cıvıldama sebepleri günü daha yaşanabilir kılmakmış gibi gelir.

Bu güzel ahengi bozan şeyse üşüttüğümün habercisi olan boğazımdaki yanma ve batma hissidir o anda. Önümdeki koltuk üzerime doğru haddinden fazlaca yatırılmış olduğundan yerdeki ayakkabılarımı bulamayıp sinirimi fazlaca bozabilirim. Öndekileri uyandırmadan kapıyı nasıl açacağım da muallaktadır. Elimden geldiğince nazik bir şekilde ağırlığımı vererek zorladığım kapı homurtularla açılır.

Hınçla arayıp bulduğum ayakkabıları kapıdan aşağı fırlatırım ve "çat" yerine "şap" diye bir ses çıkar. Yeni alınan, beyaz ve fazla sıkan ayakkabılar artık grinin iflah olmaz kararsızlığına bulanmıştır. Yine de beyazdan daha doğaldır gri.

Kirlendin mi iyi canın cehenneme derim ayakkabılarla konuşarak. Cehennem imgesi kafamda dönmeye başlar. Fakat artmaya başladığını hissettiğim ateşimin sebebi cehennem ateşi değil vücut ısımdır.

Atarım dışarı kendimi arabadan, bir daha asla eski yapmacık beyazlığında olamayacak ayakkabıları da elime alırım, fark ederim ki ikimiz de griyizdir artık. Battı balık yan gider.

Beyaz olmayan şeyleri cennette kim ne yapsın? Biz beyaz değiliz, belki beyaz olmak istemedik belki de şartlar bunu gerektirdi. Senin de canın cehenneme senin de ...

Ha bu arada cehennem siyah değil gridir, şüphe ve kararsızlık rengi olan gri.
İşte siyah bir kamyon, tozu dumanı ardında bırakmamacasına hızlı ve hırslı. Güzelim taze sabahın içinde çürük bir koku haline gelmek için uzun uzun korna çalıyor bir de! Manyak mı ne? Boğazımdaki yanma hissi midemin günahı olan asitten ileri gelmekte ve şimdi ağzımdan ileri gitmektedir. Yapabilceğim tek şey lekelerimizle çamurlu yoldan cehennem patikasına sapmaktır.

0 sesleniş: