Sayfalar

Afraid of Girls

Saçlarını sarıya boyatmayanları  bizim üniversiteye almıyorlarmış. Güzelleşme çabası iğrençleşebiliyor, küçük düşürücü olabiliyormuş. Bir de çok takıp takıştırmayı, yüzün makyajdan parıldamasını bakımlı olmak sananlar var. Bu tür kızlardan hoşlanan erkekler de böyle nasıl desem olgunluktan çok uzak geliyor. Ya da bu sarışın olmaya çabalayan kozmetik kokan hep aynı tarz hep aynı marka giyen kızlar bana gerçekten sevilemez gibi geliyor. Bilemiyorum gözlem yapamadım fazla henüz yeni başladık.
Dersanede bir ara aynı sınıfta olduğumuz bir kız vardı uzaktan görünce pis pis bakıyor karşılaşınca yüzünü buruşturuyor falan daha ismini bilmiyorum ama anlaşılan o benden nefret etmiş. Evet bu da saçlarını sarıya boyatan güruhtan. Bu bütün hayatım boyunca böyle oldu ortaokulda lisede bla bla. Olmaya da devam edecek ama arada garipsemeden edemiyorum. Böyle de saçmalar yani amaan neyse.
Burssuzum zaten ders çalışayım da daha az para verdirteyim bari. Vicdan azabı mode on.

Burcu Esmersoy Zevksizliği

Ekranlarda Şafak Sezer diye bir komedyen, Burcu Esmersoy gibi de bir sunucu var.
Şafak Sezer'e nasıl gülünebilinir hep o aynı yapmacıklık nasıl komik bulunabilir hiçbir fikrim yok. Vodafone reklamı çıktığında kumanda yanımda değilse odadan kaçıyorum. Öyle de bir tiksinme geliyor.
Hele Burcu Esmersoy o sesle nasıl spikerlik yapabiliyor? Dalga dalga bir ses, volume on volume off. Bir de ben gerçekten onun kadar kalın sesli bir kıza rastlamadım hayatımda. Bak kız diyorum kadın demiyorum. Sigara tiryakiliğinden mütevellit böyle erkek sesli kadınlar var evet ama bu yaşta bu ses tonu?!
Üstelik şu ayaklara rağmen böylesine bir özgüven? Aman yarappim bunlar bende olsa utançtan evden çıkamam denize çizmeyle girerim kaldı ki yok Scarlett'e güzel diyen bana demesinler, Rosie Huntington'un güzelliğini gölgeledimler ne oluyor?
Sevgili Burcu Ntv'de Yaz Gecesi'ni sunarken her an içinden bir tarzan fırlayacakmış da höö diyecekmiş gibi geliyor "şu kadından daha güzelim" dışında iki lafın belini kır da mantıklı bir cümle kur yahu. Zaten kadında kemikli yüz yapısını çok itici buluyorum erkeksi duruyor. Bir de o sesle o yüz birleşince felaketim olurdu ağlardım...
Tabi bunları bir kız yazınca "aa çekemedi" oluyor ama güzele de güzel diyoruz canım mesela Scarlett bence dünyanın en güzel kadınlarından biridir. Ona laf eden biri olursa cık cık zevksiz derim. (Çıplak resimleri internete düşmeseydi iyiydi tabi ama kadın napsın telefonunu bilgisayarını falan hacklemişler)

Üniversite Etiketi

Etiketlere takılı kalmayın. Hayır hayır giyim markası etiketlerinden bahsetmiyorum. Gideceğiniz okulları bi şey sanmanızdan bahsediyorum. Bunu içinizde en duyarlılarınız en farkındalıklı olanlarınız bile yapıyor. Fetiş nesne haline getirdiğiniz üniversiteleriniz isminizin önüne sıfat getirmekten başka bir işe yaramayacak. X mezunu Gizem. Burberry giyen Gizem. Sırf X ünversitesi olsun diye öyle dandik bölümlere gidenler var ki... Sonra bir de övünecekler gittikleri okuldan, ailelerinin göğsü kabaracak eşe dosta caka satılacak. Aman yarappim!

Lay Lay

Tanrı bile bir cehennem yaratacak kadar kindar kindar olamaz. Belki Türkler...
demiş Palahniuk.
Valla doğru tespit güldüm akşam akşam.
Sözün aslı astarı için tıkla

Gereksiz Şeyler

İstilacı çekirge gibi gelen misafir...
Çocuğunu da al git.
Kapı açık arkanı dön ve çık.
Gidişin olsun dönüşün olmasın.

Amaçsız Post

Bazen aynaya bakıp "aman bu ne yaa" diyorum
Ardından sokağa çıkıyorum insanları görüyorum ve tatmin oluyorum.

Taslaklarda Buldum; Yine Kime Sinirlenmişsem

Sabit bir karaktere sahip olamamaktan, insanlara ve olaylara göre form değiştirmekten kendinizi zayıf görmekten mi şikayetçisiniz? Cevabınız evetse okumaya devam edin. Değişkenliğinizi lanetlemeden güçsüz sandığınız kendinize hakaret etmeden devam edin. Mutlu değil olgun olmanızı isteyenlere aldırmadan devam edin. Hayatta önemli olan gerçekler değil zevklerdir, zevk alabilme kapasitesidir bunu aklınızın bir köşesine yazarak devam edin yoldaşlarım!

Şimdi anlatacak olduğum kişi hem sensin hem de benim;
Sevinip heyecanlandığım ve acı çekip karamsarlığın dibine vurduğum zamanlara özgü farklı kimliklerim var. Ama bu benim suçum değil. Bu kadar değişken olmak benim elimde değil. Benle ilgili değil. Bana özgü değil. Değil.
Deneyimlediğim kişi ve olayların sarsıcılığına göre fikirlerim evrimleşiyor sonra da davranışlarım değişiyor. Evet belki de bu başkalaşım çok ani oluyor. Bu tür hızlı devinimlerim önceki ya da sonraki karakterimi samimiyetsizleştiriyor, beni güvenilmez bir insan yapıyor.

Ama yapım böyle. Zaten yapısalcı değil miyiz biz? Asıl yapısalcıların anlayışlı olması gerekmez mi hem kendilerine hem ötekilere hem de gereksiz yere ötekileştirdiklerine? Aslında bunu anlayış olarak adlandırmayalım kabullenme diyelim. Ben böyleyim sen şöylesin o da öyle. Saymakla bitmeyecek kadar yanlış bulabiliriz birbirimizde. Ama bi yerden sonra "insandır yapar" diyecek dinginliğe ulaşmak gerek.

Yakınlarımızı kendimize benzetmeye çalışmak hatta bunu arada başarmak.. Çok mu matah? Çok mu başarılısın? Çok mu dominantsın? Çok musun sen? Üzgünüm insancık ama zor olan "insanları olduğu gibi kabullenmek". Sense bu lafı bile yanlış anlıyorsun. Olduğu gibi kabullenmek demek; birinin o anki ruh halini fikirlerini, mutlak kişiliği ilan etmek demek değil. Onun ne doğrultuda fikir yürüttüğünü ne doğrultuda fikir çürüttüğünü anlamak ve eleştirmemek demek. Hangi açıdan baktığını bulup olaylara nasıl tepki vereceğini bilmek ve eleştirmemek demek. Eleştirmemek demek.

Aslında senin mental kapasiten belirler insanlara uyum sürecini. Dikte etmekten vazgeçip kabul etmen de varlığının bir gereğidir.
Sevdiklerinin ya da en azından bir zamanlar sevmiş olduklarının dengesiz belki  bazen şımarık ve çocukça tavırları senin gözüne batmamalı. Özellikle de bizzat kendinin mükemmel olmadığını bilirken etrafındakilerden üstün insan olmalarını nasıl bekleyebilirsin ki? Bunun bir mazereti olabilir mi?

Neyse neyse dinle küçük kadın:
-İyi biri olduğunu, herkesin sana haksızlık yaptığını zannederek devam ediyorsun yaşamaya. Oysaki kendini savunmak için başkalarına ne kadar zarar verdiğinin, bencilleştiğinin farkında değilsin. Daha fazla kandırılmamak adına sürekli dikkatli davranmak gözlem yapmak gerektiğini düşünüyorsun. Tecrübelerin seni acımasızlaştırıyor en ufak hareketten türlü manalar çıkartıyorsun. Devamlı birileriyle satranç oynuyorsun eğer yenersen kolay lokma olmadığını kanıtlayacaksın ve geçmişine karşı zafer kazanacaksın. İnsanların seni üzmemesi için çok çabalıyorsun be yavrum. Böylece onlara her zamanki gibi gereğinden fazla anlam yüklemiş oluyorsun ve işte kaçınılmaz son; çok önemseyince çok üzülüyorsun! Üzüldükçe daha fazla üzemeyecekler diye hırslanıyorsun nefretle doluyorsun yine haddinden fazla değer veriyorsun yine hüsrana uğruyorsun. Çok yoruldun ah sen çok yorgunsun..
Kısır döngü kısır döngü kısır döngü...

Hiiiç

İzleyici sayım düzenli olarak azalırken sorun bende mi diye düşünmeden edemiyorum.

Bazı Bloggerlar

Bazı bloggerlar depresyon anlarında yazıp yayınladıklarından utanıyorlar. Depresif postlarıyla ilgili "Ay ne kadar arabesk yazmışım ahah emo olsaymışım" şeklinde yorumlarda bulunuyorlar. Bu -hata veya zayıflık olarak gördükleri şeyi- kendilerince esprili yaklaşımlarla örtbas etmeye çalışıyorlar. Kimisi o duygusal, nevrotik yazının blogunda yer almasına dahi dayanamıyor, siliyor. Fark etmeleri gereken şey şu ki; melankoliyi ne kadar zayıflık olarak görseler de melankoliden utanmak ya da saklamaktır asıl zayıflık göstergesi. Böyle durumlarda yapılması gereken hoşlanılmayan duygudan kaçmak değil duyguyu kabullenip umursamamak.
Ve bu anlattıklarımı bizzat kendimde tatbik edebilirsem üstün insan olmasam da mutlu insan olacağım.