Sayfalar

Rezalet

İnsanları rezil etmekten zevk alanları bi nebze olsa da anlıyoruz. Hani hoş gelmese bile normal karşılıyoruz.
Peki ya rezil edilmekten zevk alanları kim anlıyor? Anlayan varsa bana anlatabilir mi?
Sayın Fyodor Pavloviç! Okan Bayülgen'in programlarına telefonla katılmaya çalışanlardan biri kesin sizsiniz.

Stiletto- Ben de İStiyorum Bundan

Görünce Can Çeker


Filmlerde sigara ve alkolün sansürlenmesini saçma buluyoruz, sorsalar sanatta sansür olmaz deriz bla bla. Burda zaytungda da dalgaya almışlar. http://zaytung.com/haberdetay.asp?newsid=15948 . İki kere görüldü diye sigaraya başlanılmaz veya alkolik olunulmaz mesajı veriliyor.
Gel gelelim benim canım görünce fena halde çekiyor onları! Özendiriyor valla ben bilmem.
Bide sigarayı falan çok karizmatik içiyorlar. Küllüğe sigarayı yaklaştırıp pıt pıt diye vurmak nasıl bi zevk benim için anlatamam.
Üstüme sabahlığımı geçirip elimde viskim(o bardak o kadar estetik tutulur mu) fonda Edith Piaf çalarken pencereden bakıp caddedeki insanları seyretmek istiyorum.
Ya da şiir yazdığım kağıttaki kırmızılık, sol elimde eğik tuttuğum şarabın lekesi olsun.
Ceketimin cebinden konyak çıkarıp içtikten sonra ağzımı ceketin manşetine silmek istiyorum.
Kahveye behliz karıştırmak istiyorum, istiyorum da istiyorum yani.
Tabi bu demek değil ki filmdeki adamın eli bulanıklaştırılsın, mozaiklensin, kalsın öyle.
Ama fena olmazdı oyuncuları sigara içmemesi. Alkole bir şey demiyorum da sigara çok kötü be.

Çikolata Irmağı Cenneti Şelalesi


-Cennette çikolata şelaleri varmış.
-Kipa'da da var.

Değişim

18. yüzyıldaki hizmetkarlık anlayışı 21.yüzyılda kişisel asistanlık adı altında varlığını sürdürmeye devam ediyor.

Emesen


Msn'e offline girdiğimde kendim avcı, online kişiler de geyikmiş gibi hissediyorum.



Arıca "herkes bi gün offline olacak" lafı da beni bitirdi.

Dilek-İstek Kipi

Hani insan içinden birileri de izlesin şu blogu diye geçirmiyor değil.

Facebook Kırosu'ları

Facebook'un saçmalığı bitmez.
Kız onu reklam aracı olarak kullanmaktan vazgeçmez.
Kendini tanıtım platformudur onun için.
Ağız "o" şeklinde açılır dudaklar "u"biçimine sokulur.
Şaşırmış gibi gözler pörtletilir.
Hüzünlüymüş gibi camdan dışarı bakılır ve çekilen fotoğraf siyah beyaz yapılır.
Böylelikle sanatsal hale gelmiş olur tabi.
Fotoğraf makinası gözün içine sokulur, göz resmi çekilir.
Diller dışarı çıkarılır. "oh yeah çok sulu ve sexyiz".
Öpücük atıyormuş gibi dudaklar büzüşür, garip haller gözlenir.
Kız, diğer kız arkadaşlarını olur olmadık öper bunu da facebook ahalisine duyurur.
Gittiği her yerde fotoğraf çeker, çünkü sosyallik ispatlanmalı.
Kek yer yüzüne gözüne bulaştırır, "çok fanteziksin bebek" diye düşündürtür.
Bebek demişken küçük çocuk öpülürken fotoğraf çektirmek çok makbüldür.
Mutfakta olanları vardır. Kız hamaratım ben her işe yararım mesajı vermektedir.
Altlarına şarkı sözü yazılır, evet bütün türkçe poplar onları anlatır.
Beğenmesi ve yorum yapması için millete baskı uygulanır.
"Kardişiiim onlar yalan biz gerçek, 4eva kankiiz" (Valla rastladım ben buna.)
"Kız taş yapıcak bişey yok"diye yorumlar yazılır.
Nedense bu yorumları yapan kız arkadaşlarının "ben kıskanç" değilim rahatlamasını yaşadıklarını düşünürüm.
Kız diğer kızla nişanlı ya da evli olabilir.
Bu heralde "o kişiyi o kadar çok seviyorum ki bi ömür boyu onunla yaşayabilirim" anlamına gelir.
Marka kıyafetler giyiyorsa amblemler belirgindir fotoğraflarında.
Tatillerde nerelere gittiklerini öğrenmemek mümkün değildir.
Antalya'dayız! Kıbrıs'tayız! Dubai'deyiz! Oha yok artık.
Hatta bazıları twitter amaçlı kullanır; bugün tenisteydik, biz kazandık ahaha.
Günlük yedikleri yiyeceklerin kalorilerini yazmalarından korkarsınız o kadar abartmışlardır.
İşte biz bu kıza "kırosu" adını verdik. Erkek versiyonlarına "kırocan" diyoruz.
Krosuyla Krocan ruh eşleridir. Zaten krosunun fotoğrafının altına yorum yapan krocandır.
Bunların birlikte nargile dumanı üfledikleri fotoğrafları vardır muhtemelen.
Hı bide kıza; kız gerçekten güzel olduğu için "çok güzelsin bebeim" yazılmaz, yada fotoğraf gerçekten güzel olduğu için beğenilmez çoğunlukla.
Facebookta ne kadar çok yakın arkadaşın varsa o kadar çok güzelsindir.
Tabi bütün kızlar böyle demiyorum tabiki değiller.
Üstelik yukarıda bahsettiğim şaklabanlıklar yapılarak fotoğraf çekilebilir elbette ama herkese göstermek amacıyla değil, eğlence amaçlı yapılır.
Msnine falan koyarsın hem küçük boyutludur hem her isteyen elde edemez hem de msn daha özeldir facebooka göre.
Neyse son olarak yazının ilham kaynağı olan krosu kızlara teşekkür ediyoruz buradan.
İyi ki varsınız eğleniyoruz gülüyoruz. Maymunlar siziii !

Not:şimdi anlattığım kızların fotoğraflarını koyup sizi de eğlendirmek vardı ya neyse..




Başlıksız

Yakında marketlerde

Başlıksız

yatağında rahat uyu...

Riskler

Bi insanı değiştirmeye çalışıyorsanız, değişme riskini göze almalısınız.
Nevropat olduğunu düşündüğünüz kişiye yardım etmeye çalışıyorsanız, nevropat olma riskini de göze almalısınız.
Hazırlıksız yakalanmayın diye söylüyorum.

Christopher Nolan'ı Filozof İlan Edelim


Sonunda Inception'u izledim, muradıma erdim. Christopher Nolan gene dehasıyla ince ince işlemiş filmi. Diğer filmleri gibi olayları çözmeye çalışırken büyük zevk alıyorsunuz. Çünkü yata yata izlenilmiyor, diyalogların iyi takip edilmesi gerekiyor.
Bi daha seyretmeyi planlıyorum çünkü her ne kadar odaklansanız da detaylara dikkat edecek zaman bulamıyorsunuz filmin akıcılığından ötürü. Hani şu her izlendiğinde farklı anlamlar çıkarılan, derinleşen filmler varya Inception da onlardan biri bence. Nolan her filminde zihinsel oyunlara, karmaşalara, sanrılara ve yorumlara yer veriyor.
Kurgusu Memento'dan daha basit olsa da Inception felsefi düşüncelerle örülmüş olması nedeniyle daha fazla düşündürtüyor.
Gerçekliğin sorgulanması bakımından Matrix'i anımsatıyor.
Filmi vermek istediği mesajlarla izleyebilmek için felsefe ve psikoloji üzerine bilgi birikimine ihtiyaç var kesinlikle.
Prestij'deki kadar olmasa da son dakikalarda sürpriz kafa karıştırıcı sahneler var. Ve filmin sonu sonlanmıyor. Muallakta kalıyor, kendiniz sübjektif olarak sonlandırabilirsiniz ancak.
Hücre filminde de böyle bi konu işleniyordu; amaç suçluların beynine girerek, katili, kurbanlara zarar vermeden yakalamaktı. Tabi Inception'dan daha ulvi bi gerekçelerle beyne giriliyordu.
Sil Baştan'da da gene zihin ve anılar konu ediliyordu.
Tabi Inception'ın farkı rüyaları ele alması ve her türlü Hücre'den de Sil Baştan'dan da daha komplike daha fazla görsellik içeriyor. Matematik ve mimarinin sentezinde ünlü ressam Esher'dan alıntılamalar yapılmış, hayal gücünü mantıkla birleştirmek bu olsa gerek diyorsunuz izlerken.
Bu arada Marion Cottilard'ın oyunculuğuyla göz kamaştırdığını da söylemeden geçmeyelim. Tam bi femme fatale olmuştu.
Son olarak İnsomnia, Inception'ın tematik anti teziymiş. uyku hali kadar uykusuzluğunda insanı "düşsel alemde" yaşatabileceği anlatılıyormuş. Ben de en kısa zamanda izleyeceğim.
Şimdi daha öznel açıdan bakacağım; film boyunca Platonu, onun idealar dünyasını düşündüm. Ya hepimiz Tanrı'nın hayaliysek ve yansımalardan ibaretsek?
İnsan beyni o kadar karışık ve katmanlı ki... Mesela şizofren dediğimiz bi insan kendi gerçekliğinde yaşar, bizse onun hayal aleminde yaşadığını düşünürüz, oysa gerçekliği neyle belirleyebiliriz ki? Genelde insan çoğunluğuyla belirliyoruz. Büyük bi insan topluluğunun gördüğü, duyduğu "genellik" gerçek oluyor. Ya da zihnimizden bağımsız varolduklarına inandığımız cinler? Tamamen beyin fonksiyonlarından kaynaklanan aksama ya da herhangi bir komplikasyon sonucu görülen sanrıdırlar aslında. Varolduklarına inanırsak beynimiz de bize oyun oynar ve banyodayken garip yaratıklar gördük sanırız.(Genelde korku filmlerinde banyo sahnesine rastlandığı için söyledim insanın en savunmasız anını temsil ettiğinden olsa gerek)
Marion Cottillard(filmde Mal)'ın içinde yaşadığı -gerçek- dünyayı sorgulaması ya "bu da bi rüyaysa uyanmak için ölmem gerekiyorsa ancak o zaman gerçekte yaşayabilirim" düşüncesi hepimizin bi kere de olsa aklından geçmiştir. Ben pek gerçekçi bulmuyordum bu görüşü.
Şahsen "öldükten sonra yokolacağız" fikri ağır basanlardandım. Çünkü şu anda bundan önceki yaşamımızı hatırlamıyorsak(eğer varsa) bundan sonrakinde de(eğer varsa) şimdikini hatırlamayacaktık. Ama filmi seyrederken zihnimde bu dünyada yokolacağız ama başka bi dünyada tekrar yaşayacağız cümlesi dönmeye başladı. Tıpkı rüyalarda olduğu gibi rüyayı hatırlayabilme veya hatırlayamama ihtimallerimiz vardı... O dünyada yoksun evet orası için yokoluyorsun ama başka bi yerde varoluyorsun ya da başka yerde de varolduğunu anlıyorsun.
İnsanın ateizmden agnostizme geçmesini sağlayacak bi film.
Keşke Nolan'la konuşma fırsatımız olsa da neye inanıyorsun nesin sen ne diye bu kadar kafa karıştırıyorsun diyebilsem. Çünkü belli bir -emin olduğu düşünce sistemi- var ve filmleri o doğrultuda şekilleniyor.
Dark Knight'ta da Batman'ın Joker'e üstünlük sağlamasından belli. Ama Joker olmadan da Batman'ın bi değeri yokmuş, kendi anlamı için Jokere ihtiyaç duyuyormuş gibi.(Filmin sonlarına doğru joker kendisiyle ilgili düşüncelerini açıklarken bahsetmişti.) Bu durum "kötülük olmadan iyiliğin bi değeri yok" aforizmasıyla ilişkilendirilebilinir mi onu sorguluyorum. Ama en temelde saf iyilik olgusu saçma. Belki de iyiliği, bilinçli olarak insanın yaşamını sürdürmesine fayda sağlama çabası olarak tanımlayabiliriz.
İşte Nolan'ın psikanalizini yapabilmek isterdim oturup iki çift laf etmek isterdim. Ona "Tanrı'ya inanıyorsun ama Hristiyan değilsin değil mi demek isterdim. İsterdik ve isterdim. Hepimiz isteriz.

Aile Babası


Leonardo Dicaprio artık aile babası oldu.
Shutter Island ve Inception'da minik yavruları için bu kadar uğraştıktan sonra bizim için artık saygıdeğer bi baba o.

Hastane Fenomeni

Küçükken doktor olmak istiyordum ve bu yüzden kargacık burgacık yazıyordum.
Çok özeniyordum böyle takmaz tavırlarla çiziktirivermelerini.
Bi şekilde belli etmişim ki onlara bayıldığımı, bi kaç doktor kalem hediye etmişti bana.
Doktorları gerçekten çok severdim, kan alınmasını ve ilaç kullanmayı da çok severdim.
Hasta olsam da beni muayene etseler diye beklerdim.
Hastanenin kokusu da ayrı bi zevk verirdi bana.
Daha da küçükken bi doktora tokat atmışım birinin de üzerine kusmuşum.
Bunları ben hatırlamıyorum tabii, bizimkiler anlatıyor.
Yani ben baya samimi olmuşum heralde artık o yüzden hastaneyi de benimsemişim.
Zaten ikinci evim gibiydi, kardeşim hep hasta olduğundan.
Çocuk oyun odası vardı poliklinikin birinde, orda bi çocuk benim hep oturduğum sandalyeye oturdu diye onu yere düşürmüştüm.
Varın düşünün artık ne haldeyim ne kadar sahiplenmişim.
Sonra büyüdüm evet cidden büyüdüm kardeşim de hastalanmıyordu o kadar.
Ama işim düştüğü zamanlarda da lanet etmeye başladım hemşireye doktora.
Çocukkenki hatırlarımın doktorları yokolmuş, yerini garip yabancılar almıştı.
Bana yetişkin muamelesi yapılmasını yediremedim ve bu sevda burda bitti

Başlıksız

Artık normal olmaktan umudumu kestim.

Başlıksız

Kendine gelmen için bi travma lazım sana.

Çocuk ve Bilinçaltı

-İnsanlar neden sinirlendiklerinde küfrederler?
-Çünkü rahatlarlar.
-Nasıl rahatlarlar?
-Bilinçaltlarına baskı yapmayı kısa süreliğine bırakarak.
-Bilinçaltı ne?
-Bi depo gibi düşün, yerli yersiz hayatındaki çoğu şeyi oraya depo edersin.
-Oraya neden baskı yapıyım?
-Duyguların, düşüncelerin yüzeye çıkıp, bilincine ulaşmasın diye.
-Hangi duygular var ki orda?
-Şiddet, cinsellik.
-Ayıp şeyler yani?
-Ayıp sayılan şeyler.
-Neden ayıp onlar?
-Ih mıh gel sana çikolata veriyim
( ilkokul 4'e geçmiş kuzenimle yaptığım konuşma sonucu çocuğun psikolojisini bozmuş olabileceğim ihtimali beni ürpertti. Bi çocuğum olursa bi gün parmağını emerse aha işte oral evreye geçtin yavrucum mu diyeceğim!? Bi daha çocuklarla çizgifilm dışında konuşan ne olsun!)

Yerini Dolduramamak

Öztürkçe değil kolay Türkçe konuşalım bence. Bakire yerine "erden", diyalektik yerine "eytişim", irade yerine "istenç" , psikiyatrist-psikolog yerine "ruh bilimci" olmuyor. Hele ateist yerine " tanrıtanımaz" hiç hiç olmuyor.

Insomnia

Öyle her şeye isyan edemezsiniz.
Lanet olsun uykusuzluğa deyip uyuyamazsınız mesela.

Discomgooglation

İnternet bağımlılarına artık discomgooglationist diyoruz.
İngiliz uzmanlar internete girme hastalığına discomgooglation adını vermişler.
Ben de ilk duyduğumda sandım ki google'a girme hastalığına verilen ad.
Demek ki Google günlük hayatta da konuşma diline girmiş İngilizlerde.
O zaman biz de komşu komşunun google'ına muhtaç deriz.
Kimisi gogol kimisi gogle kimisi gugıl kimisi gogıl diyecek ama olsun.
Teknolojiye ayak uydurmuş olacağız sonuçta bu da bi şeydir.
Bu arada yeni bir sloganımız var. "Nete bağlanma bağımlı olma".

Çubuk Nimeti




  • Eğitim sisteminin çarklılarında yer alan biri olarak, son yapılan değişikliklerin bizi ve gelecek nesilleri ne kadar zor durumda bıraktığını anlatmak istiyorum.
  • Eskiden alanlar fm(fen-matematik), tm(türkçe matematik), ts(türkçe sosyal) diye 3'e ayrılırdu ve ilgili alandaki öğrenciler farklı dersler görürlerdi. Mesela fm'ler biyoloji, kimya, fizik; ts'lerse sanat tarihi, sosyoloji işliyorlardı ekstradan. Ama ortak dersler de vardı edebiyat, matematik, dil anlatım, coğrafya ve tarih gibi. Bunları her alandaki öğrenci görmek zorundaydı. Fakat aynı dersin saat sayıları alanlara göre değişiyordu gelgelelim aynı müfredat takip edildiğinden eşit sayıda konu anlatılırdı bu yüzden de bi boşluk oluşurdu. Tm'ler(ben de bir tm'ydim) dil anlatım derslerinde falan kitap okurdu. Biz tm'ler neredeyse hiçbir ekstra derse sahip değildik. Fm'lerin programı daha yoğundu
  • Sonra bir karar; alanların üniversite yerleştirmelerinde etkisi kalktı! Çaaat acı gerçek çarpar yüzümüze şrank! Fmler herşeyi biliyor be, 3 sene hem fen gördüler hem edebiyat, biz bi halt işlemedik fenmiş fizikmiş unuttuk gitti. Hoppalaa! Evet bütün fm'ler şanslarını bir de tm'de deneyecekler artık. Hepimize hayırlı uğurlu olsun demiştik...Bu yıl da duyurdular ki efendim artık alanlar temelli kalkmış herkes ortak müfredata geçmiş! Ne ne ne! Elimden gelse hepsini bir kaşık suda boğacaktım. Yıllardır söyleniyor herkesin farklı bir zeka türü vardır, yetenekleri farklı farklıdır diye. Ama çubukçu nimetin umurunda mı? Çoklu zeka kuramı diye bir şey duydunuz mu sayın bayan?http://tr.wikipedia.org/wiki/Çoklu_zekâ_kuramı .Az ve öz anlatılmış burada mesela.
  • Sözel-dilsel zeka
    Matematiksel-mantıksal zeka
    Görsel-uzamsal zeka
    Müziksel-ritmik zeka
    Bedensel-kinestetik zeka
    Kişilerarası zeka
    İçsel zeka
    Doğasal zeka
    Varoluşsal zeka
  • Türkiye'de matematiksel-mantıksal zekanız çekinikse, körelmişse, sergilenemiyorsa, vay halinize! Çünkü 12 yıl boyunca siz eşekler gibi matematik göreceksiniz. Sevmiyor musunuz siz yazar şair, moda tasarımcısı, ressam mı olmak istiyorsunuz? Evet siz istemeye devam edin ve biz rüyalarda buluşalım.
  • Ya da resim derslerinde çöp adam mı çizebiliyorsunuz natür mort çizeceksiniz hiç şansınız yok. Ortaokulda bi kere sesimi yeterince kalın çıkaramadım İstiklal Marşı'nı okurken diye 3 almıştım. Benim sesim ince napıyım batasıca diyaframı da kullanamamıştım.
  • Nimet her zekanın bir nimeti vardır yapma. Ben matematik işleyeceğime günde bi kitap okurum. Valla yaparım bunu. Üstelik kitap alırım piyasaya da can veririm.
  • Kısacası alanlaşma ortaokulda başlamalıydı lise geç bile. O zamandan bazı seçmeli dersler olmalı ama döneme değil kişiye özel. Bizim seçmeliler hep sınıfça. Sınıfları düzenlerken de kura çekiyorlar. Almanya'da mesela; bakıyor, gözlem yapıyor öğretmen; bu çocuğun neye yeteneği var neyi kotarır neyi sever neyden nefret eder diye. Sonra da yönlendirme yapılıyor. Bizde her şey öğrencinin kendisinde başlayıp bitiyor sonra üniversite de bir sürü kişi gittiği bölümden memnun kalmıyor.
  • Baktım Nimet Çubukçu İstanbul Hukuk Fakültesi mezunuymuş. Sorarım ne anlar bu insan sistemden eğitimden? Bi psikolog mu, sosyolog mu, pediastrist mi, öğretmen mi yoo avukat!
  • Aman zaten bu ülkede ne olması gerektiği gibi yapılıyor, nizam intizam adına bir şey mi var, baştansavma bizim göbek adımız sen kendini fasülyeden nimet mi sandın diyorsanız e ne diyim haklısınız!

Afrikalı Çocuklar ve İştah

Benim anlamadığım şey tabağımda bırakıp yiyemediklerimi neden Afrikalı çocukları düşünüp yemem gerektiği. Bir kere ben yiyince onlar doymayacak artı ben doyduysam ve yemeğe devam edersem tıkındıklarım yağ olarak depolanacak, beni depresyona sokacak.
Ha bir de işin şükür boyutu var; onlar bir şey bulamıyor ama sen döner yiyorsun bak ne kadar şanslısın. Hepsini bitir madem nimete saygısızlık etme.. Ama tabi metabozlimana saygısızlık edebilirsin!
Tamam yeter bi eriteyim şunları der sevgili miden salgılar enzimi ve sevgili beynine sinyal yollar. Ama mideciğin dinlenmesine fırsat kalmadan pideleri Afrikalıları düşünerek yutarsan löpür löpür, şişersin, bağırsaklarına falan yazık olur. Afrikalılar da Afrikalı olduğuyla kalırlar.
Üstelik nasıl adaletsiz bi düşünce sistemidir anlayan beri gelsin. Afrikalıları düşün; şimdi bi deri bi kemikler çamur yiyenler varmış, bi de kendine bak oh ne kadar harika etler var önünde ye yavrum, kaymaklı kadayıfını da bitir, gazozunu höpürdettin mi?
Anne duy sesimi!

Başlıksız

  • Hayvanlar evcilleşirken insanlar hayvanlaştı.

Ezbercilik

Bazılarının "Gözde Filmler " bölümüne imdb'den ilk 50'yi geçirdiklerinden şüpheleniyorum.
Ayrıca 10 emir levhasında -Eternal Sunshine of Spotless Mind ve Fight Club- mutlaka beğenilecektir diye bir şey yazıyor mudur acaba?

İki Kişilik Yalnızlık

Tespih Böcekleri ve İnsanlar

Bazı insanlar vardır tıpkı tespih böceği gibidirler.
Tespih böceği gibi kahverengi, sarı, siyah renklere sahiptirler.
Tespih böceğinin gövdesi nasıl ki segmelerden oluşuyorsa bu insanların da karakterleri segme segmedir.
Tespih böcekleri bitki öz suyu ve kendinden küçük böceklerle bu insanlar da masumiyet öz suyuyla ve kendinden saf insanlarla beslenirler.
Tespih böcekleri birer virüs taşıyıcısıdırlar, bu insanlarsa virüsün yanında bakteri tenya mantar da taşırlar, çevrelerine saçarlar gülümseyerek.
Tespih böceklerinin yararı tozlanmaya yardımcı olmalarıdır. Bizim şu insanlar da, kondukları çiçeklerin gözünün açılmasını sağlarlar. Belki.
Tespih böceklerinin çoğu biseksüel ve ovipardır(yumurta bırakan), Benim tanıdığım tespih böceğinde de biseksüel potansiyeli var ve cidden ovipar. Senle konuşur ona yumurtlar onunla konuşur sana yumurtlar.
Tespih böceklerinin duyargaları gelişmiştir, bu insanlar da gözlerini kulaklarını dört açmışlardır. Çünkü iki sürüngenin amacı av olmadan avlanmaktır.
İkisi de eğilir bükülür, kıvrılır açılır ama eski haline döner. Oynaktır hemen yönünü değiştirebilir.
Tek tesellim hepsinin böcek olması...

Sevgi Korkusu

  • En büyük korkumun beni sevmeyen bi insanı sevmek olduğunu anladım.

Yann Tiersen Bir İlham Perisidir


  • Yazmak için ilhama ihtiyacınız varsa Yann Tiersen dinlemeniz şiddette tavsiye edilir.

Bunları Yapılmak Tehlikeli ve Yasaktır


"Yavru naber? Bebek nası gidiyo? Saol canım. Tamam hayatım."
Sinir! Sinir! Sinir! Ben sizin yavrunuz, bebeğiniz, canınız, hayatınız değilim.
Arada ayaküstü iki çift laf ettiğiniz insanım.
Samimiyetimiz yok. Siz bana böyle hitap ederseniz olmaz da zaten.
Hadi kızları anladık onlar sıcakkanlı şeker sevimli hede hödö. Ya sevgili erkekler siz?
Amaç yakınlık kurmak mı, sevecenlik göstermek mi?
Hayır şimdi "hadi ordan sapık"desem, ben abartmış olacağım. Ne bu samimiyet desem art niyetli ilan edileceğim bu yüzden konuşuyorum. Kuru kuru cevaplar veriyorum. Anlayın be anlayın!
Siz iltifat edince de mutlu olmuyorum. Geçiştirmeye çalışıyorum bu sefer havalı, kendini beğenmiş oluyorum.
Konuşmak istemiyorum sizinle! evet yalnızca bu. Sizinle iletişime geçmeyen birini kibirli ilan etmelerinize de hayran kalıyorum yani. Ya da hadi şu partye gel bu partye akalım tekliflerinizi de hoş karşılamıyorum. Ev kuşu değilim dediğiniz gibi. Ama party kuşu da değilim. Nazlı hiç değilim, çünkü naz yapmak istediğiniz bir şeyi yapmak için bolca teşvik beklemektir. Ben baştan reddediyorum.
Ih mıh demem de karasızlığımın değil direkt hayır demek istemeyip, lisan-ı münasiple konuşma çabamın bi ürünüdür.
Bütün gün msndesin yok gel dışarı çıkalım yok bizim yazlığa gidelim demeniz de iyice itici yapıyor sizi bilesiniz. Bütün gün msnde olduğumu görüyorsan sen de bütün gün msndesin demektir. Yok öyle ben sosyal kelebeğim sen asosyal kuşsun havaları. Peh.
Üstelik gerçekten seninle buluşmak yerine evde eksisözlük okumak daha eğlenceli gelebiliyor yani. Mübarekler hint kumaşı değilsiniz!
Hem abartmayın yani bütün gün msnde olmuyorum =/
Mağazalar dükkanlar falan var bizim evin yakınında. Hiç değilse onlara uğrarım. Hıh!

Zosima Dede

Dün gece rüyamda Zosima Dede'yi gördüm

Blog ve Liberalizm

A=istedğn kadar özelleştirebiliyosun ya çok sevdim blogger'ı D:
Z=ben özelleştirmelerden hoşlanmam
herkes aynı şablon we yazı tipinde olsa
önemli olan görünüş değil
yazının içeriği olurdu
A=:D:D
Z=böyle olunca bi yarışma bi liberalizm
A=görüntüsünü sevmedğm yere yazmam bn:P
Z= hırslanıp en iyisini yapmaya çalışıyoruz burda
:P
bunu yazcam bloga
A=yeni bloguma daha aşkla şevkle yazıyorum :D
çünkü tamamn kendim tasarladm :D
yaz :D
Z=ya blog tasarımı güzel olmayanlar ne yapsın =( adaletsizlik bu

Başlıksız

"Ruh eşimi değil ruh zıttımı arıyorum." dedi.
Şaşırdım.

Düşünen Adam Dante


  • Rodin'in ünlü 'Düşünen Adam' heykeli aslında İtalyan şair Dante'nin portresidir.

Ruhani Maddecilik

  • ”Cennet ehlinden bir erkek, beş yüz hûri, dört yüz bin kız ve sekiz bin tane de dul ile evlenir. Onların her biriyle eğlenmesi ve geçirdiği zaman, dünyada geçirdiği hayatı kadardır” Kadınlar ya kadınlar? Tabi onlar duygusal bilmemne diye anca 1 tane vereceksiniz dimi? Hıh.
  • Şaka bi yana ne kadar maddeperest söylemler görüyorsunuz değil mi? Dünyada bedeni zevkleri ahirette coşmak için kısıtlıyorlar anlaşılan. Bir de derler ki hayvani zevkler bunlar. Eee fani hayatta insandık, hayatımızı yaşayamadık şimdi hayvan olalım der gibi. Mistiklerin ruhunu besle filan söylemleri ölünce tamamen falanfoş oluyor. Vay be.

Başlıksız

Issız bi adaya düşsem yanıma alacağım 3 şeyden biri kesinlikle ıslak mendil olurdu.

Yasak Elma

  • Öldünüz ve cennete gittiniz, Şu meşhur yasak elmanın tadına bakmak ister miydiniz?

Başlıksız

  • Kötülük bi kusur mudur?

Başlıksız

  • Dinleri ya da Tanrı'yı kabul etmeyiş kişinin dünyada daha özgür olmasını sağlar evet. Ama fazla özgürlüğün fazla mutluluk anlamına geldiğini de nereden çıkardık?

Başlıksız

  • Ateizmle anarşizm kardeştir. İkisi de düzene baş kaldırır. Tek farkları birinin dinsel diğerinin devletsel veya kurumsal oluşudur.

Ağızdan Çıkartılamayan Bakla

Başa gelebilecek en kötü şeylerden biri de birisini bi konu hakkında meraklandırmaya çalışırken onun hiç mi hiç meraklanmamasıdır.
-Ya bişey söylicem dün şey oldu.
-Noldu?
-Ya boşver neyse.
-Hmm tamam ee yarın hangi dersler vardı?
-Hımpf ... !?
İstenir ki anlatılacak olan şey büyük bi heycanla dinlensin. Hemen yumurtlanmasın biraz naza çekilsin.

Girly Girl

bazen böyle bi odam olsun istiyorum.

Kaos


Kayboldum!

Gereksiz.Net


-Kaptanlar gemileri hareket halindeyken bir yunus gördüklerinde yavaşlarlarmış. Çünkü yaygın inanışa göre çok duygusal olan bir yunus gemiyle girdiği yarışı kaybederse intihar edebilirmiş.
-Sonunda kendini hangi hayvanla özdeşleştiriyorsun sorusuna verecek cevabım oldu.
-Evet tabii ki herkes bu soruyu sormak için peşimden koşuyor.

Geçmiş


Hafıza temizliği yapmak için bilgisayardaki konuşma günlüklerini silmeye karar verdim. Silmeden önce de son bir kez en fazla üzüntü veren kişiyle olan en fazla üzüntü veren ileti geçmişimize tıkladım. Dosya dosya konuşma dosya dosya duygu var. Her defasında içimde bir şeyler kopuyormuş gibi geliyor ve inanılmaz derecede salak hissediyorum. Bir kaç kez daha denemiştim bu dosyaları cehenneme yollamayı.
İlk konuşmamızdan son konuşmamıza o kadar çok şey değişmiş ki, garipsememek imkansız. Sildim, geri dönüşüm kutusunda da yok artık hiçbir şey. Evet elimde onunla ilgli hiçbir şey kalmadı. Hiçbir şey..
Kabullenemiyorum, üstelik arka planda şu an çok gereksiz, nevrotik bi şarkı çalarken. Kuytu köşede kalmış bi dosyada buldum bu şarkıyı da. Uzay boşluğunda yalnız hissettirmek için bestelenmiş olmalı.
Melankolizmin tepesinde miyim dibinde miyim belli değil. Beşiği ani sarsıntılarla sallanan bi bebek kadar şaşkın ve huzursuzum.
Diyorum ki özgürüm en azından. Geçmiş denen lanetten kurtuldum, anıların gölgelerinden korkmayacağım artık. Kendimi kandırdığımın farkındayım ama olsun yapay dünyalar kurmakta üstüme yoktur. Gerçekten. Dünyalarım yıkıldığında da sertçe gerçeklere çarpmak konusunda da çok başarılımdır. En hızlı yere çakılan benimdir belki de.
Bütü umudum pörsümüş ve çürük bi umutsuzluğa dönüşmüş farkındayım bunun. Onu msnden ve telefondan silmek de işe yaramadı bunun da farkındayım. Eternal Sunshine Of Spotless Mind'daki gibi bi hafıza sildirme işlemine ihtiyacım var. Söz direnmeyeceğim...
Not:Üste de yazı boyunca bahsettiğim şarkı var.

Cesur İnsan Eylemi İntihar

İntihar eden insanların cesaretlerine her zaman hayran kalmışımdır…Bazen kötü şans peşimizi bırakmıyor, moral bozuklukları üstüste diziliyor, hayal kırıklıkları yığınlar oluşturuyor; aşılması güç, kokuşmuş, üstüne basıp geçmek bile istemeyeceğimiz engeller oluşturuyor hayatımızda. Anlamsızlaşmaya başladığındaysa insanlar, ilişkiler, sevgiler; bütün dertlere kederlere altın vuruşu yapmak istiyor insan… Bi an da olsa geçiyor böyle bi düşünce içinden fakat engelleniyor. Kim tarafından? Korkusu tarafından, vazgeçemediği yaşama güdüsü tarafından.
Beni en çok ürküten şey ölümden sonra başka bi hayatın olması. Eğer yokolacağıma tamamen inanabilsem şimdi davranışlarımda daha özgür olurdum, rahatlardım. Tutum ve tepkilerdeki rahatlama illa toplum yaşamının işleyişini felç edecek diye bi kural yok. Ölümden sonra yokolma sadece insanların özlerine dönmelerini sağlayacak bi gerçek olurdu. Birbirlerine karşı doğal davranırlardı insanlar, bana göre sevap için, çıkar için, gösteriş için iyilik yapmak kadar sahtekarca birşey olamaz. Kötülükse menfaat için de gösteri için de yapılabilir. Zorlama iyilik zorlama kötülükten çok daha eğreti durur.
İnsanlar doğallaşmaya başladığındaysa hayatlarını daha eğlenceli ve daha onurlu yaşamış olduklarını göreceklerdir. Öğrenciler öğretmenlerine karşı, memurlar amirlerine karşı gereksiz, yapay ve çürük nezaketten uzak durduğunda; zoraki davranışlar insanı yıpratmayacaktır. Sevilen insan sevildiğini bilip ona göre hareket edecektir, sevilmeyen de duruma göre davranacaktır. Boşu boşuna karmaşa yaratılmayacaktır. Lidere yaranmak için toplum ona boyun eğmeyecektir. İnsanlar herkese karşı saygı duymak zorunda değillerdir ya da istemedikleri kişileri dinlemek. Hem kendilerine hem de başkalarına yararı dokunmayan bi uygulamayı sırf prosedür diye yapmak saçmalıktan başka bir şey değildir.
Sürekli farklı kişilikleri oynamak insanı yorar. Sonuçta ikiyüzlülük genelgeçer kurallara göre kötü bi davranıştır. Fakat modern dünyada insanlar sadece iki yüze deil en az 10-15 yüze gereksinim duymaktadır. Çünkü astlarımza, üstlerimize, dostlarımıza, sevgilimize, ailemize davranışlarımız birbirlerinden çok bağımsızdır, farklı olmak zorundaymış gibi algılanır. Oysa herkese istediğimiz tepkileri verebilsek karakter bölünmesine uğramak zorunda kalmayız ve sonra parçalara ayrılan benliğimizi toplamak için çaba sarfetmemize gerek kalmaz.
Toplum ve din bizden başka karakterlere bürünmemizi ister. Hatta kendimizi tamamen değiştirmemizi ve insanın aslından daha ulvi varlık olmasını ister. Yani dinin ulaşmayı amaçladığı şey kendmizden vazgeçmemizdir, üstüninsandır. Bunun için öncelikle kendimizi tanımamız gerekir ve bunu güçleştirmek için de sürekli engeller konulur önümüze. İşte böyle merhamet ve basitlik fakiridir bu dünya ya da onu bu şekilde tasarlayan biri varsa…
İntiharı bu işleyişin içinde olmamak ve isyan etmek için seçen biri varsa gözümdeki yeri ulaşılamaz.
Bu konulurı uzun uzadıya düşünmüş, ölçüp tartmış(Tabi bu konuya bu kadar yoğunlaşması için şu anki dünyasında ya çevresinin varlığından ya da kendi varlığından rahatsızdır, başına gelenler için şikayetçidir.) insanlar için dört seçenek vardır; birincisi biraz önce sözettiğim gibi asi belki de anarşist bi biçimde başkaldırıdır, dünyada bi anlam göremez ve sonraki yaşamlara inanmaz intahar eder. İkincisi kuralları sevmediğini bu oyunu oynamak istemediğini beyninin bir köşesine yapışmış kalmıştır fakat tanrının varlığından da yokluğundan da emin olamaz, hele bundan sonra bi yaşamı olucaksa onun şu anki dünyasından daha kötü olma olasılığı onu ürkütür aynı zamanda yaşaması için kamçılar. Alışmaya çalışarak yarım yamalak da olsa tutunur hayata. Üçüncü grupsa tamamen inanır, ölüm bitiş değil hatta başlangıçtır, sonsuzluğa açılan kapıdır ve sıkıntıda da olsa bıksa da bezse de bitkin düşse de sonuna kadar yaşar. Diğerlerine geldiğimizdeyse bunların artık daha fazla düşünmeye halleri, seçim yapmaya mecalleri kalmamıştır. İnananlar tanrı affetsin der kendilerini ölüm bilmecesinin kollarına bırakırlar. İnanmayanlar için herhangi bi karmaşa yoktur zaten sadece kendini koruma içgüdüsünün vantuzlarından sıyrılmak zorlayabilir o kadar.
Öyle ya da böyle herkes intaharın ne olduğunu düşünmüştür. Yüzeysel ya da derin şekilde. Ben de bu konuda ayrıntılı fikirleri irdelemek istedim, kendimle yüzleşmem oldu bi yerde.
Herşeye rağmen ölüm soğuk nefesli, koyu gölgelidir, ürperticidir, cesur insanların işidir. İntahar sonrasındaysa olan ve olmayanlar her zaman merak konusu olarak kalacaktır.

İkinciyiz


Türkiye yeşil gözlü nüfus sıralamasında ikinci sıradaymış.
Birinci sıradakiyse Macaristan'mış.

Başlıksız

  • Ben bütün insanları seviyorum, herkesi eşit görüyorum demedim öyle olmalı dedim.

Başlıksız

  • İnsanlarla insan olmamak gerek.

.d


paint splat nedir bilir misin?
böle fırça darbesi gibi
ama darbe de değil
uzaktan böle boya fırlatırsın
sonra ruhunun böle karmaşasını falan anlatmış gibi olursun

İzafiyet

"Seni seviyorum seni istiyorum ah benim ol nolur"u Türkçe yazınca arabesk, Fransızca yazınca romantik olur.

Çözümsüz

İnsan beyni sınırlı, sonsuzluk kavramına bile yabancı.
Elim kolum bağlı, üçüncü boyutta takılıp kalan beynimizle idare etmeli.
Birinin elinde oyuncakmışız gibi.
Truman Show'daki hikaye; kartondan ya da yıldızdan duvarlar.
İnsan soru işaretinin kancasına takıldı mı hiç paçasını kurtaramaz;
Bulamayacağım cevaplar var; hayata, tanrıya ve insanlığa dair.
Sınırlarda mutlu olalım öyleyse. dönelim duralım küremizde
Yüzeysel tatlarla yaşayalım, eğlenelim, basit olalım.
Anlatamadım değil mi?
Ama bunu hissederek anlar sadece kişinin kendisi.

Twilight Neden Bu Kadar Popüler


-Hepimizin bildiği gibi Alacakaranlık serisi dünya çapında kızların kalbine taht kurmuş durumda.
-Benim bu furyadan ilk filmi çıktığı zaman haberim olmuştu.
-Kızlar sinemaya hücuma geçmişler kitapçılara akın etmişlerdi.
-Kuşkusuz Türkiye'de kitapların rekor satış seviyesine ulaşması film sayesinde olmuştu.
-Vampir posterleri havada uçuşuyor msnde avatarların yarısı Edward olmuş vaziyetteydi.
-Sonracığıma yüz beyazlatıp dudakları kan kırmızısına bulayıp fotoğraf çekmek trend haline gelmişti. Bi arkadaşımla dükkan dükkan Edward'ın dudak renginde ruj aradığımızı bilirim.
-Edward Cullen'ın dillere destan harikalığını baktım ki Robert canlandırmış, zaten daha önceden de tanıyordum Robert Pattinson'ı.
-Yakışıklıydı evet ama ortalama bir yakışıklılıktı bu, ilah haline gelmesine yetmiyordu bence. Klasik olacak ama Brad Pitt'i tek geçerim.
-İşte herkes çıldırınca tıvaylayyğt diye, bir antipati oluştu bende.
-Sonracığıma günlerden bir gün edebiyat hocamız beynimizde iz bırakan kitapların tanıtımını yapmamızı buyurdu.
-Bir arkadaş da Twilight serisini getirmişti. Ve tanıtımını yaparken vampir mitlerinin ne zaman nasıl doğduğuna dair de bilgi vermişlerdi.
-İlgi çekici bir sunumdu. Merak tohumumum filizlenmeye başladığını hissettim.
-Ve kitapları istedim.
-Süzdüm şöyle bir açtım ilk sayfayı. Aa Bella'nın bakış açısından yazılmış diye şaşırarak yirmi beşinci sayfayı çevirdiğimde kitap beni sarıvermişti.
-Tipik bir "gülme komşuna gelir başına" sendromu yaşadım. Ama Edward'ın karakteri neydi öyle yaa?
-Gerçekten tam kızların beyaz atlı prensi tadındaydı. Bu yazıyı yazma amacım biraz da Edward'ın neden bu kadar el üstünde tutulduğunu sorgulamak.
-Edward cool bir kere yani aslında soğuk. Evet soğuk!
-İlk önce Bella, Edward'ı kendisinden iğreniyor sanıyor. Tıpkı tutkuyla peşinden koştuğumuz kimselerin genelde bize yüz vermeyen tipler olması gibi. Neyse bunu geçelim.
-Cool demiştik evet. Dışarıdan sert, güçlü gözüküyor tabi gayet havalı olmasını da eklemeliyiz.
-Oysa Bella'ya gelince düşünceli, romantik, duygusal bir şey haline dönüşüyor. İşte bu! İstediğimiz şey; erkeklerin bize porselen bebek gibi davranırken diğer insanlara saygı duydurtacak kadar kendinden emin ve otoriter olması.
-Üstelik Edward olgun da bir insan çünkü o kadar yakışıklılığa ve paraya rağmen ortamdan ortama akayım modunda değil(evet vampir olduğu için kendini gizlemesi gerekiyor ama normal hayattaki karşılığı bu).
-Bazı kızlar sevgililerinin çevrelerinin kalabalık olmasından hoşlandıklarını söylerler. Ama eminim ki kendilerine çok daha özel davranılmasını isteyecek ve çocuğun kız arkadaşlarına karşı hafif de olsa bir kıskançlık duyacaklardır.
-Edward düşünceli ve saygılı ayrıca. Bella'nın hayatını kolaylaştırmak onu mutlu etmek için elinden gelen her yardımı yapıyor ve elinden de çok şey geliyor doğrusu.
-Edward Bella'yı kendinden bile koruyor! Tabi kızı dişlememesi için dikkat etmesi gerekiyor ama bizi kendinden sakınan kaç insan var şu dünyada?
-Edward gizemli, her şeyi ortaya dökmüyor, boş konuşmuyor. Doğal bir esrarengizliğe sahip.
-Edward sadakatli len! En önemli özelliği bu belki de Bella'nın anlatımına göre bir sürü ilik gibi kız yavşıyor bu çocuğa, o napıyor? -Hiç! Gözü Bella'dan başka bir şey görmüyormuş gibi davranıyor. Nitekim öyle de.
-Birbirlerine çok doğal davranıyorlar. Edward Bella'nın her halini seviyor çünküüü aşık! Ama zavallı bi aşık değil.
-Edward'a dünyanın sekizinci harikası muamelesi ettiğimin farkındayım. Ama büyük hem de çok büyük bir kız kitlesi için ideal erkek o.
-Bella da ideal kız mıdır bilmem.
-Ama o da gösterişten kaçan, fedakar, duygusal, popülerlik ya da toplum tarafından sevilme kaygısı olmayan doğal bir kızcağız. Cidden Bella bir kızcağız!
-Öte yandan fantastik kitap serileri çok tutuyor, ama abartılı bir fantezik fantastiklik katılmamış, daha hayatın içinden, daha normal insanlarla bağlantılı daha duygusal olanlar revaçta.
-Mesela Yüzüklerin Efendisi'nin kitapları pek o kadar rağbet görmemiş. Filmleri beğeniliyor onun.
-Ben de Twilight, Harry Potter serilerini okumuş biri olarak Yüzüklerin Efendi'sinin ilk kitabını okuduğumda hiç de ikinci kitabı için bir heyecan istek falan hissetmemiştim. Oysa diğerlerini bayıla bayıla okudum.
-Bir Genç Kızın Gizli Defteri'ni de okumuştum. Tamam edebi herhangi bir şey içermiyorlar ama başkasının hayatına girmişim izlenimine kapılıyorum. Biraz kendi hayatıma mola verip onlarla yaşamak iyi geliyor şahsen.
-Second Life diye bir oyun var o da çok tutmuştu. İkinci bir hayat sağlıyor insanlara.
-Belki de bu hayal kurmalarımız kitap okumalarımız hep ikinci bir hayat özlemimizi gidermek için.
-Neyse nereden nereye geldim.
-Yazı bitti.

Das Parfum Ve Rape Me


Das Parfum(Koku):Patrick Süskind'in bu romanına konu olan olay, 18. yüzyılda Fransa'da geçer. Kitabın kahramanı Jean-Baptiste Grenouille, tüm insancıl duyumlardan ve duygulardan yoksun, yalnızca kokulara karşı görülmedik derecede duyarlı, istediği kokuları üretebilmek için cinayet işlemekten çekinmeyen bir katildir.Paris'te pis bir ortamda doğan adam ordaki kokuyla bir yetenek kazanır ve bunun onun için verilmiş bir yetenek olduğunu anlar. Herkesin, her şeyin kokusunu almakta, tüm kokuları üretmekte gerçek bir dahi olan bu genç adam, kendi kokusunun olmadığını, bulunduğu yerlerde insanların kendisinden çıkan kokuyu alamadıklarını anladığı gün, dünyasını yitirir. Kendisi için tek çıkar yol, başkalarına sanki insanmış izlenimi verecek kokular sürünmektir. Toplum içinde bireyselliğini hiçbir zaman edinememiş, ama kendi benliğinin dışında her şeyi yaratabilmiş bir dahiyi sergileyen bu görkemli alegorinin olağanüstü bir akıcılıkla erişilen son bölümü, benzeri herhalde Kafka'da görülebilecek bir insanlık tragedyasının simgesidir.
Jean-Baptiste Grenouille, romanın muhteşem koku yeteneği olduğu halde kendi kokusu olmayan, bu uğurda da insan öldürmekten çekinmeyen kahramanıdır.
Kurt Cobain de yukarıda içeriğinden söz edilen Das Parfume'yi okur ve çok etkilenir. Utero albümünde yer alan şarkısı‘Rape Me' yi, bu roman üzerine yazar. Kendisi şöyle ifade eder; "cesur bir şekilde, tecavüze karşı bir şarkı yazmaya çalıştım. Şunu fark ettim ki, eğer bir şey anlatmaya çalışıyorsanız, açık ve net olmalısınız. Çoğu insan şarkıların böyle olmasını istiyor. Şarkıların, suratlarının ortasına fırlatılması gerek”. İşte şarkı sözleri:
-Rape Me-
rape me
rape me my friend
rape me
rape me again
im not only one
im not only one
im not only one
im not only one
hate me
do it and do it again
waste me
rape me my friend
im not only one
im not only one
im not only one
im not only one
my favorite inside sources
i'll kiss your open sores
appreciate your concern
you'll always stink and burn

Kurt Cobain İntihar Notu

Boodah'a

Daha çocukça şikayetleri olan. Tükenmiş,deneyimli bir ahmağın ağzından konuşuyor olmak. Bu bayağı kolay anlaşılabilir bir not olmalı. Yıllar boyunca,diyelim ki,cemiyetimizin serbestliği ve benimsemesi ile ilgili ahlak punk rock 101 derslerinden alınan öğütlerin ne kadar doğru olduğunu kanıtlamıştır. çok uzun yıllardır okuyup yazmakla birlikte dinlemekten,yaratmaktan da olduğu gibi heyecan almadım. Bunlar için kelimelerle anlatılamayacak bir suçluluk duyuyorum. mesela sahne arkasındayken ve ışıklar sönüp kalabalığın çılgın tezahüratı karşısında,beni hayran olduğum ve kıskandığım Freddy Mercury'e olduğu gibi etkilemedi. Gerçek şu ki sizi aptal yerine koyamam. Hiç birinizi. Bu basitçe ne sizin ne de benim için adil değil. Aklıma gelen en kötü suç, insanlara karşı sahtekarlık yapıp %100 eğleniyormuşum gibi görünerek dolap çevirmek. Bazen sahneye çıkmadan önce saati yumruklamak, zamanı durdurmak geçiyor içimden. Kulisteyken, ışıklar söndüğünde duyduğum çığlıklar da etkilemiyor beni.

Gücümün yettiğince değer vermek için her şeyi denedim ve deniyorum. Tanrım,inan bana deniyorum,ama bu yeterli olmuyor. Benim ve bizim birçok insanı etkilediğimiz ve eğlendirdiğimiz gerçeğine saygı duyuyorum. Elden kaybolduktan sonra kıymet veren biri,o narsistlerden biri olur. Ben çok hassasım. Bir zamanlar bir çocukken sahip olduğum hevesi yeniden kazanmak için biraz uyuşmaya ihtiyacım var. Son üç turumuzda şahsen tanıdıklarıma ve müziğimizin hayranı olan tüm insanlara daha çok değer verdim,ama hala herkes için beslediğim asabiyet,suçluluk ve anlayışı aşamadım. Hepinizin içinde iyilik var ve sanırım insanları çok fazla seviyorum. Öyle çok ki bu beni mutsuz hissettiriyor. Üzgün,küçük,hassas,değer vermeyen balık burcu. İsa oğlum!neden tadını çıkarmıyorsunuz? Bilmiyorum!ihtiras ve anlayış yemini eden cazibeli bir karım var ve bana eski halimi çok fazla hatırlatan bir kızım. Sevgi ve neşe dolu,her gördüğü insanı öpüyor çünkü herkes çok iyidir ve ona kimse zarar vermez! Frances' in üzgün,kendine zarar veren,ölü bir rock' çı olduğumu düşünecek olmasına dayanamıyorum. İyi yapıyorum,çok iyi Ve minnettarım,ama yedi yaşından beri insanlara karşı genel bir nefret duydum...sırf insanlara iyi geçinmek ve anlayış sahibi olmak çok kolay görünüyor diye. Anlayış! sanırım sadece insanları çok sevdiğim ve onlara çok üzüldüğüm için. Geçen yıllar boyunca mektuplarınız ve ilginiz için alevler içindeki mide ağrısı cehenneminden hepinize teşekkür ediyorum. Ben çok kararsızım, ümitsizim! Artık eski tutkum yok,ve şunu hatırla,sönüp gitmektense yanmak daha iyidir(bu sözler,Neil Young'ın hey,hey,my,my... adlı şarkısındandır). Barış, sevgi ve hoşgörü dileğiyle

Francis ve Courtney ben sizin yanınızda olacağım

Lütfen Courtney devam et,

Francis için,
onun hayatı için ki ben olmadan daha mutlu olacak.Sizi seviyorum, sizi seviyorum"


Hamiş: 1)Bu mektubun son bölümlerini Kurt'un yazmadığı aslında bunun da bir intihar notu değil, sadece Nirvana'dan ayrılmak istediği için yazmış olduğu bir açıklama olduğu söyleniyor. Kızı Francis ve karısı Courtney'e hitap ettiği bölümlerin Courtney'nin el yazısıyla yazılmış olduğu iddia ediliyor. Ayrıca Kurt'un kanında bir insanı öldürmeye yetecek kadar uyuşturucunun 3 katının olduğu açıklanmış. Bildiğimiz üzere Kurt tabancayla kendini vurmuştu. E bu durumda o kadar eroin alıp değil tabancayla kendini vurması, elini kımıldatabilmesi bile olanaksız görünüyor. Ayrıca o kadar uyuşturucu aldıktan sonra zaten yıllardır bunu kullanan biri olarak hangi dozun ölümle sonlanacağını bilir ve bir de tabancayla vurmaz kendini. Courtney Love ile ilgili birçok iddia da var. Herkesin ondan korkması, adli tıp doktorunun onun eski arkadaşı olması(olayla ilgili parmak izleri çok sonra alınmış), bu konuda konuşmak isteyen bir çok kişiyi tehdit etmesi -yıllar önceki Vanity Fair olayına da değinmişler yazarlar. Garip geliyor insana tabii. (Neydi o olay: Vanity Fair yazarı Lynn Hirchberg, Cobainlerin uyuşturucu içinde boğulduklarını yazmıştı. Cobainler de resmi ve gayri resmi yollardan, iddialara göre şiddete de başvurarak kadına hayatı cehennem etmişler).
2)Bu olayla birlikte dünyanın pek çok yerinde yüzlerce genç Kurt'un izinden giderek intihar etmiş veya intihar girişiminde bulunmuş. En çok intihar Fransa ve Kanada'da yaşanmış. Bu olaylar Türkiye'ye de sıçramış. İstanbulda bir genç kız Kurt'un mektubunun aynısını yazmış elveda notu olarak ve babasının tabancasıyla kendisini vurmuş. Eğer bu dava da kayıtlara intihar değil de cinayet olarak geçseydi, bir çok genç hala hayatta olacakmış. İnsanlar belki de bu sebeple konunun üzerine bu kadar düştüler. Tabi Kurt'un sevilen ve popüler biri olmasının payı da yadsınamaz.

Taş Kafa


Evet bu solda görmüş olduğunuz benim bi zamanlar sevdiğim çocuk. Gerçekten kafası böyle bir şeydi yani şey(b.k) atmak için söylemiyorum. Arkadaşım yolda yürürken bu taşı bulmuş, kaş göz çizmiş bakmış aa aynı bizim -taş kafa-lı'ya benzetmiş. Sonra da bana yolladı. Ben de benzettim. Bir tek ağzı bu kadar yayık değil. Eee gönül bu ... diye başlayan bir söz var. Ben taş kafa yüzünden depresyona girdim be! Hangimiz daha taş kafalı orası da meçhul...
Böyle resim kadar hayvansı bir şeydi.

Zayıf Ruh

  • Her zaman radiohead dinleyebilecek kadar güçlü olsaydım her zaman radiohead dinlerdim.

Erdem

Budalalık saftır, kurnazlık bilmez ama zeka hileye başvurur.
Zeki insan dalaverecidir, budala insan ise dürüsttür.
Zeki bi insanın dürüst olma çabası da erdemliliktir.

Yaşlı Aşk

Dialogia

-Bence şeytan diye bir şey gerçekte yoksa, insanoğlu uydurmuşsa onu, kendisini örnek alarak uydurmuştur.
-Tıpkı Tanrı gibi?
-Cidden ya sadece daha fazla yeteneği var insandan. Yaratıyor, yok ediyor falan.
-Antik Yunanda da böyleydi sanki?
-Benziyor yahu. Tanrı Tanrı'ya benzer derler. Kızıyorlar, mutlu oluyorlar, seviyorlar... Vay vay.
-Aydınlanmana çok var.
-Ehmmm

Sonsuzluk Gübresi

İsyan ettik tanrıya.
Duysa da duymasa da
Gelecekte baslayacak sonsuz mutluluğun gübresi olalım diye çekmedik biz bunca acıyı.

Tartı Kullanımı


İsveç bilim adamlarının yaptığı araştırmaya göre bu şekilde tartılmak kadınları en fazla mutlu eden tartı kullanım şekliymiş. Kadınların tartıyla ve kilolarıyla barışmaları için birebirmiş.

La La


Nım Nım



Çok güzel yaa. Çok güzel gözükmüyor mu? Bazıları da yastıkla yatar anca.

Taş ve Buz

"Taşı sıkıp suyunu çıkarmak"taki sözü geçen taş buz bence. Geçenlerde soğuk su bulamayınca yaptığım olay. Taşı ssıkıp suyunu çıkarttım. Vay be.

Başlıksız

Bireyselleşemeyen insan sosyalleşir.

Meri

İlham perileriyle koruyucu melekler çiftleşsin. Ortaya, sadece sanatçıları dünya gerçeklerden koruyan varlıklar çıksın.

Naturality



Bağ

İnsanlar 2'ye ayrılır; kravat bağlayanlar ve kravat çözenler. Ben ikinci gruptayım ve bunun yeteneksizlikle bi alakası yok. Sentezden çok analiz yaparım ondan böyle. Güzel bağcık da bağlayamam. Benim bağlama sorunu var. Kimilerinin de bağlanma sorunu var. Geriye kalanlar da bir şeylere -bağ-ımlı. Bu hayat böyle naparsın? Ya da yazıyı nasıl bağlarsın? Aa olmaz ki ben dememiş miydim benim bağlama sorunum var. O yüzden yazı da böylece kalacak. Çok da güzel kalır valla.

Ucuzluk

Ucuz sevgiler ucuz sözcüklerle satın alındı.

Gri Cehennem

İki gün önce şafak sökerken bi benzin istasyonunda uyandım. Sabahın o kendine özgü kokusunu bilir misiniz? Islak ve ferah bi serinlik teninizi okşar, soluk alırken içine çektiğiniz şey tazeliktir ve o da burnunuzdan ruhunuza iner sanki. O anki durgun huzur grimsi mavi olan göğe çok yakışır. Kuşların sesini duyarsınız, cıvıldama sebepleri günü daha yaşanabilir kılmakmış gibi gelir.

Bu güzel ahengi bozan şeyse üşüttüğümün habercisi olan boğazımdaki yanma ve batma hissidir o anda. Önümdeki koltuk üzerime doğru haddinden fazlaca yatırılmış olduğundan yerdeki ayakkabılarımı bulamayıp sinirimi fazlaca bozabilirim. Öndekileri uyandırmadan kapıyı nasıl açacağım da muallaktadır. Elimden geldiğince nazik bir şekilde ağırlığımı vererek zorladığım kapı homurtularla açılır.

Hınçla arayıp bulduğum ayakkabıları kapıdan aşağı fırlatırım ve "çat" yerine "şap" diye bir ses çıkar. Yeni alınan, beyaz ve fazla sıkan ayakkabılar artık grinin iflah olmaz kararsızlığına bulanmıştır. Yine de beyazdan daha doğaldır gri.

Kirlendin mi iyi canın cehenneme derim ayakkabılarla konuşarak. Cehennem imgesi kafamda dönmeye başlar. Fakat artmaya başladığını hissettiğim ateşimin sebebi cehennem ateşi değil vücut ısımdır.

Atarım dışarı kendimi arabadan, bir daha asla eski yapmacık beyazlığında olamayacak ayakkabıları da elime alırım, fark ederim ki ikimiz de griyizdir artık. Battı balık yan gider.

Beyaz olmayan şeyleri cennette kim ne yapsın? Biz beyaz değiliz, belki beyaz olmak istemedik belki de şartlar bunu gerektirdi. Senin de canın cehenneme senin de ...

Ha bu arada cehennem siyah değil gridir, şüphe ve kararsızlık rengi olan gri.
İşte siyah bir kamyon, tozu dumanı ardında bırakmamacasına hızlı ve hırslı. Güzelim taze sabahın içinde çürük bir koku haline gelmek için uzun uzun korna çalıyor bir de! Manyak mı ne? Boğazımdaki yanma hissi midemin günahı olan asitten ileri gelmekte ve şimdi ağzımdan ileri gitmektedir. Yapabilceğim tek şey lekelerimizle çamurlu yoldan cehennem patikasına sapmaktır.

Paradoxa

"Tanrı öldü."
Nietzsche



"Nietzsche öldü."
Tanrı

İlham

İlham denilen şey zihinsel açıklık halidir. Bir anda içindeki her şeyi anlatabileceğini düşürsün o an ilhamım geldi dersin.

İnce Çizgi

Doğallık ve bakımsızlık arasında çok ince bir çizgi var. O yüzden tercihimi yapay bakımlılıktan yana yapıyorum sanırım

Yetenek

İnsanların düşüncelerini okuyabilmek isterdim diyenlere şaşırıyorum. Durun daha ben yüzüme söylenenleri hazmedemedim ki!

Mükemmellik Sorunu

-O kadar mükemmelsin ki kimse seni taşıyabilceğinden emin değil. Ondan bir sevgilin yok.
-Hı hı evet o kadar güzelim ki bir sevgilim bile yok lay lay la.

İşte OSCAR Kazanmanın Yolları

Amerikan Daily Beast sitesi, altın heykeli kaldırmanın ‘en kestirme’ 10 yolunu sıralamış. Siteye göre transseksüeli ya da canavarı canlandıranın Oscar alma şansı daha yüksek işte tüm maddeler ve örnekleri:

1.Ünlü birini canlandırmak: Sean Penn (Milk), Philip Seymour Hoffman (Capote)

2.Fiziksel veya zihinsel engelli olmak: Dustin Hoffman (Yağmur Adam), Kevin Spacey (Olağan Şüpheliler)

3.Farklı bir aksanla konuşmak: Sean Penn (Gizemli Nehir), Tom Hanks (Forrest Gump)

4.Yaşlı olmak: Sean Connery (Dokunulmazlar), Morgan Freeman (Milyonluk Bebek), Alan Arkin (Küçük Gün Işığım)

5.Eşcinsel veya transseksüeli canlandırmak: Sean Penn (Milk), Charlize Theron (Cani)

6.Şişmanlamak, makyajla çirkinleştirilmek: Robert De Niro (Kızgın Boğa), George Clooney (Syriana), Javier Bardem (İhtiyarlara Yer Yok)

7.Canavar canlandırmak: Anthony Hopkins (Kuzuların Sessizliği), Heath Ledger (Kara Şövalye)

8.İç savaş veya soykırım zamanında yaşamış birini canlandırmak: Kate Winslet (Okuyucu), Adrien Brody (Piyanist)

9.Piyano çalmak: Adrien Brody (Piyanist), Jamie Foxx (Ray)

10.Ölmek: Kate Winslet (Okuyucu), Hilary Swank (Milyonluk Bebek), TomHanks (Philadelphia)


Dipnot: savaş zavannında yaşayan(8) eşcinsel(5), piyano çalan(9)güzel bir sanatçının atılan bombalardan dolayı bacağı kopsa(2) sonra sokağa çıkma yasağı geldiği için sürekli oturmaktan şişmanlayıp çirkin bi hale gelse(6) ve durumundan dolayı travma geçirip konuşması bozulsa, aksanı farklılaşsa(3) sevgilisinden ayrılıp canavarlaşsa(7) böyle bir kaç yıl geçse kadın da koşullardan dolayı iyice yaşlansa(4) ve ölse(10) kesin oscar alır bence =)
Endipnot: 1. kuralı uygulayamıyoruz maalesef. Çünkü böyle bir ünlü yoktur heralde...

Difference

All you need is love. All you need is love.
All you need is love, love. Love is all you need.
All you need is love. All you need is love.
All you need is love, love. Love is all you need.
Girls altogether!



All you need is sex. All you need is sex!
All you need is sex, love. Sex is all you need!
All you need is sex. All you need is sex!
All you need is sex, love. Sexs is all you need!
Boys altogether!

Ölmemezlik ve Yaşamak

"İnsan ne ile yaşar?" diye bir soru.
Tolstoy'dan esinlenmişler muhtemelen.
Altta şıkları vardı; aşk, güven, zenginlik, tutku, inanç, bu, şu, o.
Düşündüm de insan elindekilerle yaşar, ne varsa yani.
Özellikle seçemez.
Seçse bile elde edebilir mi öyle kolay?
Zengindir ama sevgi fakiridir. Aşıktır aşık olmasına, belki paraya aşıktır mesela. Hırslıdır en huzursuzundan.
Dokunabildiği veya düşünebildiği her ne varsa onlarla idare eder işte.
Salt kendimizle yetiniyoruz.
Bazıları tanrılarıyla yaşıyor, bazıları yalnız.
Yaşamaktan kasıt ne o var bir de.
Neşe ya da acı içinde geçebilir saatler,
Hangisi daha gerçektir aslında ?
Yaşamak öylesine bir kalp çarpıntısıysa
Herhangi bir amaca ya da zafere gerek yok
Bazı insanlar vardır nefes alırken hem oksijeni hem de sıfırı tüketirler.
En dipte hissettiğinde bile ölmemeye devam eder insan
Yaşamak denir mi ki işte buna
Olsa olsa ölmemezlik
İnsan ne ile varoluşunun hazzına varır olsaydı soru.
Cevapları tabi ki birçok seçenekten oluşurdu.
Elindekilerle yaşar dedik ya
Eğer elinde hiç bir şey yoksa
Hiç bir şeyle de yaşayabilir
Hiç bir şey yaşamamış gibi...

Sevgi Koşulu

Bi insanı sevebilmemiz için onun iyi olması gerekmez, bize iyi davranması gerekir.

Etiket

Etiketler bölümünde "acı", "sevgi" ve "tanrı"nın top 3 olması bilinçaltımı ortaya dökmüş.

Aşkla Sevgi Farklı İşkence Türleridir

Şu karşı cinse duyulan hoşlantıyı ikiye ayırıyorum artık. Hoşlantı dediysem yüzeysel ya da hafif olduğundan değil. Gerçi bu bayadır ikiye ayrılıyordu ama olsun. Gelelim duygu tiplerimizeee:
Birinci tip duygu katıksız bir hayranlıktır. Karşıdaki kişi size ulaşılınamazmış hissi verir ve bu yüzden tutkulu bir saygı duyarsınız. O, diğer insanlardan farklıdır evrimin son halkası dünyanın sekizinci harikasıdır. Güzeldir, yakışıklıdır muhteşemdir. Muhtemelen ilk gördüğünüz an da bişeyler hissetmişsinizdir tabi kör kütük aşık oldunuz demiyorum böyle ufak da olsa bi hoşlantı duymuşsunuzdur, bakıp -aa iyiymiş demişsiniz en azından bir şekilde dikkatinizi çekmiştir sonra olaylar gelişir. Artık her hareketi anlamlı ve etkileyicidir. İki çift laf etmeye kalksanız kesin saçmalarsınız ya da saçmaladığınızı düşünürsünüz.
Bu tip sevgide çıldırdığınız kişinin karakterini pek de iyi bilmezsiniz aslında, sürekli eklemeler yaparsınız onun kişiliğine, en anlamsız hareketi bile duygu yüklüymüş gibi gelir. Adeta taparsınız, istisnasız her gördüğünüz an kalp ritminiz hızlanır. Facebook'undan çıkmaz google'da ismini yazıp aratırsınız.
O kadar çok hayal kurarsınız ki ohoo tutabilene aşk olsun. Ve zaten bu duygu da büyük ihtimalle "aşk"tır. Eğer platonikse bu aşk; Çoğu zaman kişiyi tanıdığınızda veya ulaştığınızda, bütün heyecan saman alevi gibi söner. Gerçi platonik olmayan aşk yoktur ki?! Çünkü aşk sürelidir, süresiz olan sevgidir. Duygulanımın sürmesi içn aşkın sevgiye dönüşmesi gerekir, dönüşürse ikinci tipteki duygu durumu ortaya çıkar. Diyebiliriz ki aşk da ikiye ayrılır; biten ve ikinci tipe dönüşen.
Gelelim ikinci tipe; bunda bir yaşanmışlık söz konusudur, ilk gördüğünüzde dikkatinizi çekmemiş olabilir hatta antipati duymuş bile olabilirsiniz ama fark etmez çünkü bu kişiyi tanıdıktan sonra -insan- haliyle seveceksinizdir. (Yukarıda anlatmış olduğum birinci duygu zamanla bu hale gelmiş olabilir ama gene özel kişinizi tanıdıktan sonra hissediceksinizdir ikinci tipi). Herhangi bir tanrısallık söz konusu değildir. Hatta salyasıyla, gözündeki çapakla seversiniz onu. Üstünüze kussa bile kusmuğunu kabullenecek durumdasınızdır. Sivilcesiyle arkadaş olabilirsiniz falan.
Büyük ihtimalle önceden arkadaşsınızdır ya da bir şekilde yakından tanımışsınızdır. Sonra birden "BOM". Onsuz yapamamaya başlarsınız; hep onunla konuşmak onunla eğlenmek, onunla gezmek tozmak istersiniz. Çok yakışıklı, güzel olmayabilir hayallerinizin insanıyla aynı görünüşe sahip olmaması size hiç bir şey ifade etmez. Hayatınızın bir parçası haline gelmiştir o. Beraber yaşasak ne güzel olur dersiniz. Hatta ben yemek pişirsem yese, hasta olsa baksam diye şefkat abidesi oluveriyorum. Bunu da başından beri söylediğim gibi "sevgi" olarak adlandırabiliriz heralde. Aşk kadar belirsizliklerle dolu değildir, huzur ve güven vericidir, tamamlayıcıdır. Ama bu hisleri beslediğiniz kişi size biraz daha soğuk ya da size göre daha kötü davranırsa, birinci tür duyguları hissetmeye başlarsınız.
Ortak nokta şudur ki; ikisinde de karşılık alamazsanız, alamayacağınızı düşünürseniz canınız çok ama çok yanar. En iyisi arkadaşlarımızla falan idare edelim. Of =/

Halüsinojen

Parktaki kara kedi
ilk defa biri
gölgesiyle aynı karakterdeydi.

Bazılarını seversin ama
onlar kayan yıldız gibidirler
yerlerinde kalsınlar ve
gece karanlıkta kaldığında
seni aydınlatsınlar istersin
onlarsa kaderlerinin düşmek olduğuna inanırlar
bir şeyleri yükseltmek adına.
elinden gelen saf çaresizlikse
en azından ben de
"bir yıldız", "bir halt"
olabilsem dersin
çengeller takılır beynine
fedakarlık toplum için mi birey için midir?
sadece insanlığa senden daha fazla
değer vermelerine üzülürsün
bir bütünün parçası değil de
bir parçanın bütünü olmak istersin
tamamı...
kıskanç ya da bencilsindir
ya da bilmiyorum

Karamazov Kardeşler

Bir arabacı gölgesi gördüm
bir fırça gölgesiyle
bir araba gölgesini boyuyordu.
mucize gerçekçi bir insanı asla şaşırtmaz.
gerçeği kabul etmektense duygularına yenik düşme.
mucizeyi kabullensen bile
o zamana kadar habersiz olduğun
bir gerçek olarak kabul et.
gerçekçide mucize inancı doğurmaz
inanç mucizeyi doğurur.
Havari Thomas görmeden inanmayacağını söylemiş
Görünce de
"Tanrım benim rabbim" demiş.
onu inanmak zorunda bırakan
mucize miydi?
Hayır!
"görmeden inanmam" dediği zaman bile
yüreğinin derinliklerinde inanıyordu.

mükemmelliyet

''O mükemmel değil. Sen de mükemmel degilsin. Asıl soru birbiriniz için mükemmel olup olmadığınız."

E)Hepsi

"Aşk aynı yatağı değil, aynı hayalleri paylaşmaktır." demişti biri.
Her ikisi de olsa daha iyi değil mi?

=)

Siz bi avuç iyi insansınız e. ö. b. m.

?

Aniden içime kaçan her şeyi sevme isteğinden bir an önce kurtulmalıyım. Daha fazla ortalarda saf salak gibi dolanmamalıyım.

Duygusal Hormon

Bugün yok vitamin(b12) testiydi yok mineral(demir) yok hormon testiydi damacana damacana kanımı aldılar (3 tüpe tekabül etmekte). Aynaya bakıyorum cildim solmuş gibi, bide çok halsizim ben ya, zavallı vücudum o kanları üretmek için nasıl çalışmıştı didinmişti. Çok duygulandım ya kolum da çok acıdı. Zaten azıcık kanım vardı. Yakında saç telim kopsa ağlıyacağım. N'oluyor anlamadım ama tiroid hormonumla ilgili bir sorun olmalı bu lanet tiroid bezi çok hormon salgılarsa kişi gereksiz yere fazla alıngan, duygusal, sulugöz oluyormuş. Dur bakıyım ama bugün guatr testi de olmuştum normal çıkmıştı. O tiroidle ilgili bir şey miydi? Of ya tm'ler de biyoloji görmeli. Genel kültür dersi o bir kere. Google! Tamam evet tiroid bezi büyünce guatr oluyormuş. Benim ki normal boyutlarda demekki doktora göre. Tamam rahatladım. Oh.

Alarm Dehşeti

Babamın, sabahın köründe kaldıran alarmının kuş ciklemesi olması benim yakında kuş cıvıltısından soğumama yol açıcak. Sabahın köründe zır zar gürültü yaparak bir şeyin seni uyandırmaya niyet etmiş olması çok korkunç değil mi? Ki zaten ben alarm çaldığında nefretle telefonu kapatıp uzak bir köşeye fırlatıyorum ve yaşadığım bu dehşet dolu saniyeleri bilinçaltımın en derinine gömerek tekrar uyuyorum. Taa ki bizimkiler battaniyemi çekiştirip 657959 defa kalk diyene kadar. Yani alarmın bana sağladığı bir yarar yok aksine ergen ruhumda onulmaz yaralar açıyor.

Cevapsız

Sanatçı bir ruh eğitilirse ne değişir? Yaratıcılıkla bilginin alakası var mıdır? Bilmek ufku mu genişletir huzuru mu daraltır?

Varoluş Bulantısı

1)Kafayı yiyorum evet hissediyorum öğütülüşü içim içimi yiyor. Bi haltı yiyorum işte ve şiddetle hazmedemiyor olmalıyım. Midem bulanıyor, dünyadaki her şey beni kusturtmak için varolmuş gibi eğreti bi hal aldı.
2)Katlanamıyorum vücudumda oluşan patlama isteğine. Beynim kokuşmuş yeşil sulu kanalizasyon gibi, anılar ve duygular akıyor. Bir fare kemiriyormuş gibi kenarları tırtıklı son yaşama sevincimi. Yanıyor, fena halde yanıyor, midemdeki sıkışma ve üstündeki tabakayı ağzımdan fışkırtma organizasyonu sırasında çok yanıyor! Kıvranmadan ölmeyi umuyorum çünkü beynim de tutuşmayaa -aahhh başlıyoruz bir iki üç bütün matkaplar oyun oyun! Kalmasın bir şey düşünmeye dair en ufak bir sinir ucu kalmasın, şimdi bitsin. İstemiyorum!
3)Gerek yok daha fazla tiksintiye, bunalımın delici ve asitli etkisine alıştıysam bile devam etmesin. Sırılsıklam olurken tüm korkularımın da tuzlu suyla karışıp tenimde süzüldüğün hissediyorum. Ufak bi rahatlamaya muhtaç titttriyorum belki bi umudum olsa bitecek herşey ama sadece nefes almakla uğraşabilirmişim gibi geliyor öğrenilmiş çaresizlik içindeyim.
4)Ne uğruna ne uğruna acı çekiyorum? Tanrımmm hayır bi bulantıya daha katlanamıycam. Tanrım mı! Sen lanet bi ağrısın kafamı duvarlara vurma isteği uyandıran. Bitsin lütfen yeter. Bu öksürük de nerden geldi şimdi -öhhööğğ!... Daha fazla çıkarıcak bir şey kalmadı sanıyordum. Lanet lanet lanet! Geber!
5)...

Uçuk Kimlik

Çok kafam dönüyor bugün
az bulantımın olduğu günlere göre
öğürmeyle kusma arasında bi yerde
ruhum yukarı dikelmiş saç teli gibi
vay anarşist seni
renkler ve sesler tartışılmaz asıl
sana bi renk söyle desem
sen de moru seçsen
çocukluğuna inmemiz gerekir
büyüdün de noldu söyle
ihanet edilmekten bıktın
ve yakanı bırakmayan sarsıntı
içimi dökersem
etraf kirlenir mi?
gerçek olan sevgi değil
baş dönmesi...
cızırdayan kokular var
hayal et keskinliğini
uykudan şişmiş gözler
hayır bu insan uykuda değildi
ağlamış beynine enjekte edilmiş gerçeklere
vahşisiniz hepiniz
defolun gidin
geberiyorum be
kimin umrundaysa artık

Alice in Wonderland


Her name is Alice who is in the picture. Alice lives in wonderland or neverland. So what? If the truths not make her happy....

Dream On

Every time that I look in the mirror
All these lines on my face gettin' clearer
The past has gone
It went by like dusk to dawn
Isn't that the way
Everybody's got their dues in life to pay

Yeah, I know nobody knows
Where it comes and where it goes
I know it's everybody's sin
You got to lose to know how to win

Half my life's in books written pages
Live and learn from fools and from sages
You know it's true
All the things come back to you

Sing with me, sing for the year
Sing for the laughter and sing for the tear
Sing with me, if it's just for today
Maybe tomorrow the good Lord will take you away

Well...sing with me, sing for the year
Sing for the laughter and sing for the tear
Sing with me, if it's just for today
Maybe tomorrow the good Lord will take you away

Dream on, dream on, dream on
Dream yourself a dream come true
Dream on, dream on, dream on
And dream until your dream comes true

Dream on, dream on, dream on, dream on
Dream on, dream on, dream on...

Sing with me, sing for the year
Sing for the laughter and sing for the tear
Sing with me, if it's just for today
Maybe tomorrow good Lord will take you away

Sing with me, sing for the year
Sing for the laughter and sing for the tear
Sing with me, if it's just for today
Maybe tomorrow the good Lord will take you away

Farkındalık

Artk rüya görürken, rüyada olduğumu fark etmeye başlamak beni ürküttü. Uyanıkken de gerçekten gerçekte yaşadığımı fark ederim diye korkuyorum

Emredilmiş Ricalar

Fırlatıp atın geçmişe
"Gelecek bizimdir" avuntularınızı
Papatyaları kökünden sökün
"seviyor mu", "sevmiyor mu" kaygılarınızla birlikte
Ilık hayaller kurun
alev gibi aç buz gibi keskin gerçeklerin arasında
Doğal olun
kendinizden kaçmaktan yorulmadınız mı?
Daha da kirlenmeyecek bir paçavra bulun
zoraki vicdanınızın timsah gözyaşlarını silmeniz gerek
Bir kedi besleyin
insanlara ve nankör oyunlara alışmak için
Renkli çiçeklerden bir demet yapın kendinize
çünkü fedakarlıklardan sıyrılıp özgür olmanın zamanı geldi
Kendi kendinize yetebileceğinizi bilin ki
onay peşinde koşmadan ve toplum bağımlısı olmadan
bir birey olarak yaşayabilesiniz...

başlıksız

Siz de bekliyorsanız kimin geleceğini bilmeden
Hala çok iyimsersiniz

Hiçlik Kipi

Saçımız çok uzayınca
biz dünya değişir sandık
mutluluğunuzu ertelemekle
piyangonun size vurma şansı artar mı sandınız
hepimiz üstümüzde jokeyler olan yarış atlarıyız
ayağımızda tüylenmiş çoraplar olabilir
hevesimiz de gazı kaçan kola gibidir
yağmur bulutlarına karışır
devlet mi kurtarsın bizi millet mi
sevmezsek ya da terketmezsek
olan bize olur mu?
öğütülmüş un nasıl ekmek oluyorsa
işte biz de öyle yüce insan olacağız
dişlilerin çarkları çürüklerimizdeyken

Değişen Kim


Bazen diyorum ki hayır hayır ben büyümedim. Aynıyım ben değişen sadece dünya. Hala salıncak gördüğümde sallanasım gelir. Hala tahterevallide karşımda oturan kişi havadayken birden zıplayıp kaçasım, onu kızdırıp kaçasım gelir. Ben hala magnumu değil buzparmak'ı seviyorum. Hala babam aferin desin başımı okşasın istiyorum. Eskiden ahizeli ev telefonundan rastgele numara çevirip telefon sapıkçılığı oynardık şimdi rastgele numaralara cep telefonundan mesaj atıyoruz. Eskiden de yakalanbaçta kaçan kovalanırdı şimdi de kaçanı kovalıyorum. 7 yaşındayken de düşünce iz kalacak diye ağlardım yine düştüm birkaç gün önce bu sefer ağlamadım ama her gün yara kabuğu kontrol ettim. İşte böyle hala kışın ince giyinip annemi bağırtıyorum.

Vahşinsan

Olmuş bu olay çok eskiden evvel zaman içinde kalbur saman içinde
Yaşarmış uzun kanatlı, sert gagalı bir kartal
Dermiş nerde bir tavşan ya da küçük kuş görse "işte avım hazır "
Düşünmüş kartal bir gün ve utanmış kendinden, pençelerinden
Tiksinmiş hayatını aciz hayvancağızların üzerinden sürdürmekten
Yapıyormuş doğası gereği o da her kartalın yaptığını
Demiş içinden keşke, güçsüzlerin üstünden geçinmeyecek kadar güçlü olsam
Bakmış aşağıya, dağa tırmanan insanlara; demiş veya akıllansam
Söylenirmiş insanoğlunun dünyanın en üstünü olduğu, akıllıymış çünkü
Etmiş merak o da, başlamış izlemeye dikkatlice
Doğrultmuşlar insanlar ellerindeki siyah metali bir tavşana
Çınlamış metalik, şiddetli ve garip bir ses iki kere ve ardından
Yokolmuş beyaz tavşan, kırmızı bir et kalmış geriye.
Şaşırmış kartal çünkü başlamış insanlar kavgaya bu sefer de
Kalmış muallakta tavşanı kimin vurduğu , insanların ikisi de
Dökmektelermiş kendi kanlarını tavşanın eti için
Kazanmış kavgayı içlerinde en uzun ve iri olanı
Düşünmüş kartal; üstünlük, zekayla mı daha vahşi olmaktır
Demiş yok yok kavgayı iri olanı kazandığına göre
Anlamış o zaman insan bizden üstünse; insanlık bunun neresinde?
Kanunuymuş doğanın, utanmamalıymışım pençelerimden meğerse
Buymuş hepsi işte; öldür ye iç eğlen yaşa ve
İstiyormuşsan yaşamak yapmalıymışsın böyle

İştah ve Umut


İştah kabartan yeni umutlar...

Yorgun Ruh

Ölü doğan bi bebek gibi
Büyümeye mecali kalmamış bi çocuk gibi
Yorgunuz şimdi

Kedi Kaderi


kara kediler uğursuzdur derler
onlar ne kadar da şekilcidirler

Arizona Fish

Balıklar alık denir ama yersen zeki olursun
saçmalığın da saf hali canlıdır zaten
dünya da çelişkinin diyalektiği
hı bir de balıklar her şeyi bilir
ama bu mükemmel yapmaz hiç bir şeyi
üstünlük mutluluktur üstün olan mutludur
haz ilkesi guguklu saat gibi
her saat başı öter idinde
köpek balığı derisinden mayon olursa
en hızlı sen süzülürsün suda
iğrenme
sadece kendin ol
balıkların insanlara hiç mi hiç
ihtiyaçları yoktur çünkü

Egosantrik Halt

Tuzluyum evet ama limon tuzundan ziyade
tuz ruhu sanki
herkes gibi tek savunmam
hayat bizi bu hale getirdi idi.
dünyanın bağırsağında yaşayan tenyalar
ancak bu kadar mutlu olabilirdi
sömürdük tüm iyi niyetleri
savaşta ve barışta tek yol göstericimiz
bize bol oksijenli nefesler aldıran
bencilliğimizdi...
ruhumuzdaki tek titreşim
annemizin arabasının akümülatör sesiydi

İhtiyaçsızlık Özlemi

Bence üstüninsan; başka bi insana gereksinim duymadan yaşayabilen kişidir.

Anonim Boşluk

Açım fakat sevgiye falan değil bu
yemek yemek istiyorum sadece
basit şeyleri büyütmekte üstümüze yoktur
kabullenirsek eğer hazımsızlık yapar gerçek
ya da gerçek sandığımız her şey
biz köşeliyiz yani
sonsuzlukla yok bi alakamız
cehenneme kadar yolumuz var
demekki çukurlar tek yoldaşımız
keşke bi fasülye ağacımız olsa
yapraklarına zıplayarak cennete giderdik
kalın kafam hala anlamadı
tanrının tepemde ne işi var?

İmzasız His

Duygular dalgalandırırken beşiğimizi
biz bebekmişçesine savunmasızdık
neler niyeler nasıllar bize göre değildi
ama kimse değerimizi anlamadı
geriye dönmüş olmaktan korkuyoruz
geçmişimizde öcü varmış gibi kaçıyorsak
suç kime ait anlamışsınızdır
sevgili insanlar sizinle denge kuramıyoruz

istek

Evde film izleyerek ve kitap okuyarak zaman geçirip, dış dünyaya çıkmak için enerji toplamak istiyorum.