Sayfalar

Ayrıcalık

Yanında güvendiğin biri varsa güçlü olmak zorunda değilsin.
...
Artık zayıf olma özgürlüğüne sahip oldum mu yani ben şimdi?

Saçmalık

Yakın olmadığım biri adımı söyleyince tedirgin oluyorum.
-Bu ne cüret!

Yeni tanıştığım insanların sadece elini sıkmak istiyorum.
-Niye öpüşüyorum daha doğrusu öper gibi yapıp yanaklarımı değdiriyorum?
-Ne saçma iş!

Siz de Bıkmadınız mı

Hiçbir şeyden bıkmadım şu seçim reklamlarından bıktığım kadar.
İşin mantığı;
-Evet Türkler duygusal millet.
-Evet hadi duygu sömürüsü yapalım.
olmalı.

Sadistic God

İlk kalp nakli yapıldığında doktorlarda bile bunun yanlış olduğuna dair bir his vardı.
Bu tanrının dileğine, doğaya aykırıydı. Bir insanın göğsünü açıp, kalbini çıkartmak ya da açık kalp ameliyatı yapmak canavarlık değil miydi?

Eter de aynı şekilde asırlarca taa ki 1846 yılına kadar kullanılmadı. 1543 yılında keşfedilmişti ama 1846 yılına kadar insanlar cerrahlar tarafından bilinçleri açıkken ameliyat ediliyorlardı.
Zavallı insanların bedenleri uyanıkken kesilip dikiliyordu!

Peki eterin neden yasaklandığını biliyor musunuz?
Dini dogmalar nedeniyle.
Bazıları anesteziyi bile uyuşturucu kabul edip günah saydılar.
"Yüce tanrı acı çektirerek bizi günahlarımızdan arındırmak istiyor böylece öbür tarafta ödüllendirileceğiz ve acıdan sonsuza dek kurtulacağız" diye düşünen aptalların yetkin olduğu bir dünyada yaşıyoruz.

You Don't Know Jack'ten ilhamla...

I Stop The World Melt With You

Mutluluktan uyuyamam hiçbir şey yiyememem ne olacak?
Normal mi bu?
Ayrıca artık dünyanın döndüğünü hissettiğim için mi midem bulanıyor nedir.

Şizofrenik Mutluluk

Saat gecenin on iki buçuğu.

Bugün daha doğrusu dün, olmasına ihtimal veremeyeceğim kadar harika bir şey oldu.
Ve ben bu kadar mutluluğu kabullenemeyip işin içinde bir bit yeniği arıyorum. Bulamayınca da şizofren olduğumu ya da artık içinde bulunduğum rüyadan çıkıp uyanmam gerektiğini düşünüyorum.

Sanırım sabah uyuşturucu aldım halüsinasyon görüyorum. Veya karşıdan karşıya geçerken araba çarptı şu an ameliyat masasındayım ve anestezinin etkisi sürüyor.
O anları gerçekten yaşamış olamam!

Mutlu olamadığım gibi üstüne üstlük şaşkınlıktan başım ağrıyor. Birinin bana hayatımı mahvetmek için büyük çapta bir şaka yapmış olduğunu düşünüyorum.
Yarın gerçeklere uyanma ihtimalim midemi bulandırıyor, uyuyamıyorum.

Adaletsizliklere, talihsizliklere, hayal kırıklıklarına alışık olan bilincim kendimi koruyup akıl sağlığımı kaybetmemem için teyakkuz halinde. Ne de olsa mutsuzluğa bağışıklık kazanmış bir kere. Peki ya mutluluk karşısında ne yapacak? Tabii ki kendini kilitleyecek ki neşe içinde delirmeyeyim!

Çok korkuyorum.
Peki ya korkmuyorsam?
Bunların hepsini ben uydurmuş olabilir miyim?
Lütfen yarın düzgün bir güne uyanayım.

lay laa lay

Öldüğümde ya da kendimi öldürdüğümde, ölü vücudum için herhangi bir merasim yapılmasın.
Saçma sapan cenaze namazlarından dini törenlerden bahsetmiyorum bile.
Mümkünse kimseye haber de verilmesin.
Wish You Were Here bile çalmasın wish you were here bile denmesin.
Bir de kimse arkamdan konuşmasa ne güzel olur, yok hayatı böyleymiş yok ailesi şöyleymiş sorunları varmış diye. Bir sürü senaryo.
Ygs mağduru değilim ayrıca sevgilimden ayrıldım diye üzgün değilim zaten öyle biri yok, alkolik bir annem beni döven bir babam da yok. Ortalama bir aile işte. Kendi kendime koyduğum nevrotik tanısından başka sinirsel bir hastalığım yok. Gittiğim psikolog psikiyatrist falan majör depresyon demişlerdi ancak o var.
Sadece seçme hakkımı kullanmak istiyorum belki de. Hayatta karar verebileceğim tek şey olan ölüp ölmeme seçeneklerimi değerlendireceğim.. Hmm bir süre insan gibi yaşamayı deneyip beceremediğime göre diğer seçenek daha uygundur belki? Sartre Camus'a selamlar buradan.
Ergen falan derler neyse desinler bakalım. Sanki ergenlikten çıkan her yetişkin birer halt oluyormuşçasına.. Halt ne demek ya bir sözlüğe bakayım; uygun olmayan, beğenilmeyen demekmiş.
Daha fazla buralarda olmayacağımı düşünmek garip geliyor.
Sırf başım ağrımasın diye vazgeçebilirim bundan bu buuuu bu şeyden.
Denizhan; dünyayı umursadığımız için ölürüz evet eminim bundan.

Raif Efendi'ye

Kürk Mantolu Madonna'yı çok içselleştirmiş, karakterleriyle kendimi fazla özdeşleştirmiştim. Bu yüzden üzerinde düşünmeye, yorum yapmaya çekiniyordum.
Hatta kitaba duyduğum saygıdan ötürü başka kitaplara elimi sürememiştim birkaç gün.

Sonra aniden gelen bir ilhamla yeşilçam filmlerine benzediğini fark ettim.
İşte bu noktada moralim bozulmuştu. Kitabın gözümde gerçekliğini kaybetmesinden korktum.
Ben Kürk Mantolu Madonna'yı okumamış, yaşamıştım..
Kitaptan aldığım mesajlar o sıralar yaşadıklarıma o kadar uygundu ki, kafamdaki birçok soruya yanıt bulmuş gibiydim.
Ama fazla özel olduklarından bu mesajları paylaşmayacağım.
Roman sayesinde bolca irdelediğim sevgi kavramını da kafamda belirli bir çerçeveye yerleştirebilmiştim sonunda.
Ne olursa olsun sevdim seni kitap!

Sevmekten korkmamalıyım aslında.

Görünce Kusmak İstiyorum

Açık bir şey giydiğimde beni ayıplayan gözlerle süzen türbandan, gazetedeki habere "tek amaçları devleti yıkmak dirliği düzeni bozmak ahlaksızlığı yaymak" şeklinde yorum yapan hacı sakalından ne kadar iğreniyorsam;
Epsilon yayınları okuyup Gossip Girl izleyen, modernliğini ve elitliğini bulduğu her fırsatta iktidara söverek kanıtlayan timberland botun altına giyilen ponponlu çoraptan, "tüm türbanlıları bir gemiye bindirip hepsini yakmak istiyorum" diyerek sırıtan surattan da o kadar iğreniyorum.

Özge olsa aynı bokun laciverti derdi.
Terbiyesiz Özge.