Sayfalar

İkea Evinizin Herşeyi

İkea kataloglarını sanatsal bulan bir tek ben miyim?

Arielle

Evet her kız prenses olma isteği taşır derinlerde bir yerde. Baktım dişi bloglarda hangi prenses'mişim trendi var. Ben de merak ettim yaa bakayım ben hangisiyim dedim, ortaokuldayken ergen kız dergilerinde böyle testler çözmeye bayılırdım. Her genç kızın başına gelebilir..

Arielle çıktım bilenler bilir Deniz Kızı Arielle'nin masalı mutsuz sonla biter, genelde çocuk masallarında sonlar tatlıya bağlanır prensle prenses evlenir, kötüler cezalarını bulur iyiler mükafatlandırılır. Karakterler değil tipler vardır zira biz de mutlak kötüye karşı mutlak iyi'nin zaferine şahit oluruz. Bu yüzdendir ki masalları sevmiyorum. Toz pembe bir dünyaya inandırılan çocuklar gerçeklerle karşılaştıklarında fazla bocalıyorlar, kendimden biliyorum.
Ayrıca mimden dolayı Hera ve Memento Mori'ye teşekkürler :)


Arielle:
[ x] ebeveynlerinin seninle ilgili beklentileri cok
[ x] kurallara uymaya calisiyorsun ama zor geliyor
[ x] kiskirticisin azcik
[ ] 3ten fazla kardesin var
[x ] birsey topluyorsun
[ x] uzun sacin var
[x ] ev hayvani olarak balikin vardi
[x ] fazlaca meraklisin
[ x] cok safsin, herseye inaniyorsun

Sizi Yeni Tanrımla Tanıştırayım

Sayın seyircilerim artık ben bir pastafaryanım ve sizi yeni dinim olan pastafaryanizme davet ediyorum.
Pastafaryanizm 2005 yılında Bobby Henderson tarafından kurulan tanrısı Uçan Spagetti Canavarı olan parodi bir dindir. Pastafaryanizm, İtalyanca makarna anlamına gelen "pasta" ve Rastafaryanizm (Bob Marley'nin mensup olduğu garip bir din) sözcüklerinin birleşiminden türetilmiştir.

Henderson'ın bu dini kurma amacı ABD'nin bir eyaletinde eğitim kurulu tarafından eyalet okullarında Evrim Kuramına alternatif olarak Akıllı Tasarım konusunun müfredata koyulmasını protesto etmektir. Benim ve tüm pastafaryenlerin sarkastik peygamberi Henderson, bahsi geçen eğitim kuruluna gönderdiği bir mektupla Uçan Spagetti Canavarı adlı bir yaratıcıya olan inancından söz etmiş ve okullarda Pastafaryan Yaratılış Kuramı'nın da öğretilmesini istemiştir. Bu şekilde Akıllı Tasarım'ın gösterilmesine karşı reductio ad absurdum yani saçmalığa indirgeyen bir argüman öne sürmüştür.
Extra Bilgi; Reductio Absurdum bir iddiayı doğru kabul ederek saçma sonuca varıp böylece iddianın yanlış olduğuna kanaat getirilen bir mantık yürütme yöntemidir. Zamanında Aristo bunu sıkça kullanırmış.

Uçan Spagetti Canavarı Dini yakın bir tarihte Bertrand Russell tarafından oluşturulmuş Richard Dawkins tarafından desteklenmiş Russell'in Çaydanlığı metaforundan etkilenmiştir. Dolayısıyla Russell'in Çaydanlığı'nın çağdaş versiyonu kabul edilmiştir.
Nedir bu çaydanlık mevzu-i bahsi derseniz; zeki filozofumuz Bertrand tarafından dinlerin yanlışlanamaz savlarının yanlışlanması görevinin septiklere düştüğü fikrini çürütmek amacıyla ileri sürülen bir görüştür.
1952 yılında Illustraded dergisinin içeriğine kattığı fakat hiç yayınlamadığı makalesinde şöyle söylemiş;
Eğer ben Dünya ve Mars arasında eliptik bir yörüngede güneşin etrafında dönen Çin seramiği bir çaydanlık olduğunu öne sürseydim ve bu çaydanlığın en güçlü teleskoplarımızla bile tespit edilemeyecek kadar küçük olduğunu ekleyecek kadar da dikkatli olsaydım, kimse bu görüşümün tersini kanıtlayamazdı. Ama devam edip de bu savımın yanlışlanamaz nitelikte oluşundan dolayı insan aklının ondan kuşku duymasının kabul edilemez bir küstahlık olacağını söyleseydim, herkes haklı olarak saçmaladığımı düşünürdü. Ancak, eğer böyle bir çaydanlığın varlığı eski kitaplarca onaylansaydı, her Pazar günü kilisede kutsal gerçeklik olarak öğretilseydi ve okullarda çocukların beynine kazınsaydı, onun varlığından kuşku duymak bir gariplik belirtisi olarak görülür ve o kuşkuyu duyan kişiye yakınçağda bir ruh doktoruyla ya da daha önceki çağlarda bir Engizisyon yargıcıyla bir randevu alınırdı.
Richard Dawkins çaydanlık fikrini biraz daha ileri götürerek;
Organize dinlerin, açık düşmanlığımızı haketmesinin nedeni şudur ki, Russell'ın çaydanlığına olan bir inancın aksine, din güçlüdür, etkilidir, vergiden muaftır ve kendini korumaktan aciz küçük çocuklara sistematik biçimde aşılanır. Çocuklar gelişim yıllarını çaydanlıklar hakkında manyakça kitaplar ezberleyerek harcamaya zorlanmazlar. Devletin okulları, anababaları yanlış biçimdeki çaydanlıklara inanmayı tercih eden çocukları okul sisteminin dışında tutmaz. Çaydanlığa inananlar, çaydanlığa inanmayanları ya da çaydanlık kâfirlerini veya çaydanlık sapkınlarını hatta çaydanlığı inkar edenleri ölümüne taşlamaz. Anneler çocuklarını, bir değil de üç çaydanlığa inanan çaydanlık-gâvuru eşlerle evlenmemeleri için uyarmaz. Önce sütü koyanlar, önce çayı koyanların dizlerini parçalamaz. 
demiştir.

Harika peygamberimiz Henderson, dinimizin inançlarını Akıllı Tasarım savunucularının sıkça kullandığı savlara reaksiyon olarak geliştirdi. Temel argümanları şunlardır;

-Evren beraberinde bir dağ ağaçlar ve bir cüce ile birlikte görünmeyen ve saptanmayan bir Uçan Spagetti Canavarı tarafından yaratılmıştır.

-Evrim hakkındaki bütün kanıtlar Uçan Spagetti Canavarı tarafından yerleştirilmiştir. Tanrımız etraftaki şeyleri olduklarından daha yaşlı göstererek pastafaryanların imanlarını sınamaktadır. Örneğin bir bilimadamı bir kalıntıya radyokarbon testi uygulasın, kalıntıdaki Karbon-14'ün %75inin elektron ışınımıyla Nitrojen-14'e dönüştüğünü görsün ve bu kalıntının yaklaşık 11.000 yıllık olduğu sonucuna ulaşsın zira Karbon-14'ün yarıömrünün 5.730 yıl olduğu düşünülüyor.
Ancak bilimadamımızın gözden kaçırdığı nokta yaptığı her ölçümde Uçan Spagetti Canavarı'nın gelip Kutsal Makara kollarıyla onun bulduğu sonucu değiştiriyor olduğudur. Elimizde bunun nasıl vuku bulduğunu detaylarla anlatan ve O'nun bunu neden yaptığını söyleyen çok sayıda belge mevcuttur. O elbette ki görünmez olandır, normal cisimlerin içinden kolaylıkla geçebilendir.

-Pastafaryan inancındaki cennette göze çarpan iki nokta vardır. A)Uçsuz bucaksız bira volkanlarıyla doludur B)Bir striptizci fabrikası vardır.

-Pastafaryan dininin metinlerine "Delifişek" denir. On Emir yerine ahlaki açıdan daha zayıf olan sekiz "Yapmazsanız Çok Memnun Olurum"  ögesi içerir. Bunlar On Emir'in parodileşmiş halidir.

Peygamberimiz Henderson Uçan Spagetti Canavarı'nın kutsal kitabını yazöası için Aralık 2005'te 80.000 dolar miktarında bir ödenek almıştır ve kitabın satışından elde edilecek gelirle korsan gemisi yapmayı ve dünyayı dolaşarak kafirleri Pastafaryan dinine geçirmeyi planladığını açıklamıştır. Kitap Mart 2006'da yayımlanmıştır.
Uçan Spagetti Canavarı'nın kutsal kitabı, İncil'in Pastafaryan dinindeki karşılığıdır. İncil'de yer alan Musa peygamber gibi kişiliklere karşılık olarak Captain Modey gibi kişilikler getirmiştir.
Pastafaryanların inanç sistemine göre korsanları mutlak kutsallıktaki varlıklardır ve gerçek pastafaryanlardır. Hırsız ve dışlanmış kişiler oldukları izlenimi Orta Çağ'da  Hristiyan din adamlarınca yayılmış yanlış bilgilerin sonucudur. Pastafaryanizme göre onlar gerçekten barışsever kaşifler ve iyiniyet elçileridir ve çocuklara şeker dağıtırlar.
Hicivkar peygamberimiz Henderson korsanlarla ilgili görüşlerini Kansan Eğitim Kuruluna gönderdiği mektuba eklemiştir; "Küresel ısınmanın, depremlerin. tayfunların vb karakıyımlarının nedeninin dünyadaki korsan sayısının 1800l'erden beri azalmakta oluşu olduğunu" öne sürmüştür. Mektubuna eklediği bir çizelgede korsanların sayısı azaldıkça küresel sıcaklığın yükseldiği görülüyordu;bu şekilde istatistiksel olarak anlamlı görünen bir bağlamın illa ki nedensen bir ilişkiye dayanmadığını gösteriyordu.

Herderson'ın kurula meyda okuyuşu duyuldukça kendi internet sitesi  ve sürdürdüğü savaşım ilgi uyandırmış, destek toplamıştır. Uçan Spagetti Canavarı, Akıllı Tasarım'ın öğretilmesine karşı bir sembol haline dönüştükçe medya da konuyu işlemeye başlamıştır.
Ağustos 2005'te okuyucularının birinin tepkisi üzerine BoingBoing.net sitesi İsa'nın Uçan Spagetti Canavarı'nın oğlu olmadığını deneysel olarak kanıtlayabilen ilk kişiye 250.000 $ "akıllıca tasarlanmış nakit" ödül vereceğini açıklamış daha sonra da ödülü 1.000.000 $'a çıkartmıştır.
Extra Bilgi; Yaratılışçı Ken Hovind bilimadamlarının mantık hatası yaptıklarını, evrenin ve yaşamın ortaya çıkışının açıklamasında evrimin mümkün olan tek yol olduğunu kanıtlayana 250.000 $ ödül vereceğini beyan etmiştir.

Lise Üniversite Şeysileri(özel hayat içerir)

Üretkenliğim azaldı yazamıyorum. Beğenmediğim için yayınlamadığım bi dolu kayıt var taslaklarda.
Darısı tüm cynic pesimist ve manik depresiflilerin başına diyerek depresyondan çıktığımı beyan ederim.
Durun kıskanmayın (ben bana benzeyen depresif bloggerla hayatla barışınca kıskanıyorum da) arada benim de canım bazı şeylere sıkılmıyor mu sıkılıyor tabi. Mesela üniversiteye başlıyorum gel gör ki hiç hevesli değilim. İzmir'de vakıf üniversitesine gideceğim ayrıca kızların çok olduğu bir bölümdeyim. "Nerede kız orada samimiyetsizlik" lafını hayatımın her döneminde test edip onaylamış biri olarak hafiften tedirginim. Ayrıca ekşisözlüğe göre bizim üniversitede gerçekten de kızlar teklif ediyormuş!!

Yıl boyunca ders çalışmadım beni takip edenler bilir buraya post döşeyip durdum. Zaten lisede parlak bir öğrenci değildim sadece sevdiğim derslere çalışırdım. (Vay be artık lise hayatım için di'li geçmiş zaman kullanıyorum.) Matematikten yıllardır nefret etmeme rağmen biraz çabalamış İzmir'in en yüksek puanlı anadolu liselerinden birine girmiştim. Aman girmez olaydım diyecek kadar çalkantılı bir lise hayatım oldu. Okulun standartlarına uymayan bu yüzden disiplinden çıkamayan, bir dönem popüler olan bunu da matah bir şey sanan, çoğu kişinin arkasından konuştuğu, öğretmenlerine asi öğrencilerin ilgisine odaklı bir ergendim. Hala da ergenlik mefhumunu üstümden atabilmiş değilim sanırım.

İdarenin baskılarından bıktığımdan okul değiştirdim ama gittiğim yer gossip girl tarzı bir liseydi. Sex Drugs Alcohol and Complications şeklinde özetleyebiliriz. İkiyüzlüden öte çokyüzlü barınağı, inciğinin cıncığının marka olma zorunluluğu taşıdığı dedikodunun tanrı olduğu garip yer. En fazla anlam veremediğim durum tikky tabir ettiğimiz kızların (ki benim de öyle gözükmüşlüğüm vardır) notlarının çok yüksek olmasıydı. Zaten en yüksek puanla alan liseydi.
Bu yapmacıklık silsilesine dayanamayıp idarecileri değişecek diye eski okuluma dönmüştüm, sevdiğim falan yoktu ama kötünün iyisi işte. Nitekim ciddi anlamda bana takmış her gün yanına çağırıp tırnaklarımı biraz uzun gördüğünde bile bağırıp çağırıp bendenizi saygısız kibirli ve inatçı olmakla suçlayan sesini duyduğum an sinirden titrediğim müdür yardımcısı kadın gitmişti. O yüzden huzura kavuşmuş gibi olmuş fakat ardından bin beter sorunlar edinmiştim. Böyle soğukkanlı anlattığıma bakmayın aslında cehennem azabı çektim diyebilirim ve abartmış da olmam. Bu dönemde karakola bile düşmüşlüğüm var yaa :O

Geçmişim, belki yaşadıklarımın sıradan olmayışından belki benim garipliğimden fakat ne sebeple olursa olsun sıradanlığın çok ötesinde bir yerde. "Hayatımı yazsam roman olur"a bağlıyorum farkındayım. Aslında herkesin hayatı kitap olabilir. Teenage romandan tutun postmodern romanlara kadar geniş bir yelpazede herkesten bir şey çıkabilir. Neyse içinizden hepi topu bir okul değiştirmiş derseniz de daha da garip eğitim kurumlarında bulunduğumu söyleyerek itiraz ederim.

Ortaokulda ailemin yapma etme demesine rağmen Fethullahın şu okullarından birine gitmiştim. Semavi dinlerden(evet budizm mantıklı geliyor), dincilerden nefret etmemin başlıca unsurlarından biridir bu kurum. Ama bardağa dolu tarafından bakacak olursak din olgusu hakkında çok fazla araştırma yapmamı sağladı hakeza İslam hakkında da... O yüzden ben burada Müslümanlıkla ilgili yazarken hariçten gazel okumuyorum. Üstelik araştırmakla da kalmayıp bu dini savunanların içlerinde de bulundum mantalitelerini kavradım benim sorularıma cevap veremediklerini sürekli seni daha yetkili biriyle görüştürelim dediklerini de biliyorum.

Kusar gibi yazdım neyse ya okullar açılınca çok iğrenç bir ortama düşecekmişim gibi hissediyorum ya of amaan asosyal olurum ben de. Artık insana da ihtiyacım kalmadı zaten ;)
Ben niye iğrenç yazıyorum yaaağ?!

Sinirliyim 1 2 3 ...

İzmir'de bile mahalle baskısı görüyorsak varın siz düşünün gerisini.
Ülkedeki dincilerin car car bağırıp yokluğundan şikayet ettiği oysa bizim iliklerimize kadar hissettiğimiz "din özgürlüğü" adı verilen iğrenç baskı yüzünden istediğimiz gibi yaşayamıyoruz. Öyle ki bu din anlayışı türk halkı tarafından saçma sapan yorumlanmış kokuşmuş bir kültür olarak üstümüze yapıştırılmıştır.
Tabi bu peygamber denen insanlar kendi zamanlarında kendi çıkarları paralelinde oluşturdukları din adı verilen öğretilerinin, ileride nasıl kitlesel facialara yol açacağını kestirememişlerdir veya kestirmişler fakat umursamamışlardır.
Ben halkı eğitmek diye bir şey olduğuna inanmıyorum.
Gerçek şu ki; her bardak kapasitesi kadar suyla dolabiliyor.
İşte bu yüzden küçük bardakların büyük bardaklar tarafından yönlendirilmesinde yönetilmesinde hiçbir sakınca görmüyorum. Hatta küçük bardaklara yasaklar konulmasını onların sınırlandırılmasını istiyorum. İstiyorum ki biz rahat edelim özgürce yaşayabilelim.
Buyur bir de burdan yak;
http://gundem.milliyet.com.tr/-bu-hayvani-bulun-/gundem/gundemdetay/11.08.2011/1425266/default.htm?ref=OtherNews

Başlıksız

Hiçbir şey koymadı istediğim şeyleri hissedememek kadar.
Hislerimi kontrol edememek kadar.