Sayfalar

Çıplak İsyanlar

Eskiden yani çocukken, insanların soyunarak eylem yapmalarını anlayamazdım. Hele ki mankenlerin hayvan hakları için çıplak poz vermelerine hiç anlam veremezdim, hoş hala samimiyetsiz geliyor yaptıkları. Çünkü amaçları genellikle karşı çıkmak hak aramak falan değil vücutlarının ne kadar güzel veya seksi olduğunu göstermek böylelikle hemcinslerini daha fazla sömürü unsuru haline getiriyorlar farkında olmadan. Veya farkında olarak ama salağa yatarak. Yok yok vazgeçtim bu kadar zeka çoğuna fazla.

Gerçi ergenlik döneminde her ne kadar model falan olmak istesem de hatta karşıma fırsat çıksa da şu an mankenlik mesleğini biraz küçümsediğimi söylemeliyim. İnsanın, beyni gibi muazzam bir organı varken kendini bir nevi kıyafet askısı gibi kullandırtması tuhaf geliyor. Düşünsene milyon dolarlık elbiselerini sergiliyorsun ve üstüne giydiğin şey senden daha önemli sen orada sadece bir araçsın, amaçsa dikilmiş pahalı kumaşları taşımak! Hele ki bile isteye poposunu memesini açan twitter fenomenlerine, instagram ünlülerine falan kelimeler kifayetsiz kalıyor. Mesela bir Kim Kardashian örneği var pornolarını basına sızdırıp meşhur oldu, dünyanın hiçbir yerinde bu kadına saygı duyulmuyor, sürekli alay konusu. Hele ki bu kadınlar ciddi bir şeyler söylemeye görüş belirtmeye falan çalıştıklarında iyice komik oluyorlar. Üzgünüm ama aptalsınız.

Fark ettiyseniz buraya kadar bahsettiğim kadınlar için bir "terbiyesiz -  ahlaksız" bir "orospu" lafını kullanmadım. Çünkü ahlaksız veya terbiyesiz olduklarını düşünmüyorum yaptıklarını da ayıplamıyorum sadece küçük düşürücü buluyorum.

Fahişelik konusuna gelince de kimsenin gönüllü olarak bunu meslek telakki edeceğini sanmam yani metreslik bir "profession" olabilir belki. Ama tahminen  kimse fahişeliği yani başında bir pazarlayıcısı olan katı kurallı neredeyse ömür boyu süren vücut yıpratan ve çok da yüksek meblağlar kazandırmayan para kazanma yolunu seçsin. Yani bunlar empatiyle yapılan varsayımlar sonuçta bir iki ilgili kişiyle görüşmeden de çok kesin konuşamayacağım.

Jigololuğun daha fazla maddi getirisi olduğunu duymuştum. Arz-talep meselesi olarak açıklanabilir heralde bu da, sonuçta seks için kullanılmak istenen cinsiyet daha çok kadın bireyler.

Striptizciler var bir de. Onları nasıl kategorilendirsem bilemedim bizim ülkemizde yaygın değiller fakat amerikan dizi ve filmlerinde bolca rastlıyoruz. Rastladığımız karakterler de genellikle HIMYM'daki Queen gibi tipler. Yani erkekleri yolmayı seven hayat dolu femme fetaller. Fakat ekranlarda gösterilen özellikleri ne kadar sağlıklı yansıtılmış onu da bilemiyorum. Ahlak ve etik açısından benim için evlere temizliğe giden kadınla strip clubta çalışan kadın aynı eforu sarfediyor aynı derecede vücudunu yıpratıyor yani hangisi daha konforlu ve yüksek gelirliyse onun seçilmesinde bir mahzur yok.

Karşı olduğum olgu; zekanın, yeteneklerin, yaratıcılığın yerine bedenin kullanılması ve bunun bir bok varmış gibi gönüllü olarak yapılması. Benzer şekilde okuyabilecek imkanı varken erkenden evlenen veya saçma sapan işlere bulaşan insanları da hor görüyorum ne yalan söyleyeyim. Zaten insan sevgisiyle dolup taşan biri değilim hatta Yunus Emre'nin tersine insana insan olduğu için şüpheyle yaklaşıyorum.

Şimdi başlangıçta anlattığım konuyu toparlayacağım. Çıplak isyanlarla başlamıştım. Evet şu anki kurulu düzende giysilerinden kurtulmak kurallara ve topluma yapılan bir başkaldırıdır. Çünkü toplum şahısları olduğu gibi, doğduğu gibi -yani çıplak- kabul etmez. Keza dinler de ibadet etmeleri için bile insanları örtülere büründürür sanki Tanrı çıplak yaratmamışçasına... Üç semavi din de yetişkin kadınlar başta olmak üzere herkesi vücutlarını kapatmış olarak görmek ister ve bunu erdem sayar. Giyinmek ilk insanlar için sadece zorlu doğa koşullarından kaynaklanan bir önlemken artık saçma bir sosyal norm halini almıştır. Hatta ve hatta öyle bir hal almıştır ki kişilerin giysilerinin kumaşına, rengine, kesimine, yeniliğine göre bir sürü anlamlar atfedilmiş çoğu zaman bu minvalde ayrımcılık indikatörü haline getirilmiştir.  Kutsal kitapları ellemek için bile kadınlardan regl halinde olmamaları abdest almaları baş örtüsü takmaları beklenen bir toplulukta yaşıyoruz. Müslüman ülkelerin kızlarının da artık katılmaya başladıkları Femen grubunun yaptığı da buna isyan etmek işte çıplak vücutlarıyla kutsal kitapları tutmak, cinsel organlarını onlarla örtmek ve dinsel dogmalara karşı çıkmak. En son eylemlerini de bir camide gerçekleştirmişler gerçekten cesaretlerine hayran kalmamak mümkün değil.

Taksim'de bikinisiyle dans eden doktor kadını ya da tomaya karşı soyunan adamı hatırlarsınız, işte böyle hareketleri gördükçe umutla doluyorum. Bana göre bir ülkede özgürlük, vatandaşlarının arzuladıkları dereceye kadar çıplak kalabilmeleriyle doğru orantılıdır. Doğduğumuz gibi ölme hakkımız olmalı.

Gündemle Geziyle İlgili Yeterince Konuştum İçim Rahat

Yıllar sonra twitterın "keşfet" bölümü sayesinde Evanescence dinledim(adını hala bakmadan düzgün yazamıyorum). En son 14 yaşımdayken açıp da dinlemiş olmalıyım zaten emo emo şeyler yapmışım messengerda "k" yerine "q" yazmak gibi falan. Neyse ergenlik.
Ama övündüğüm bir şey var yaşım kaç olursa olsun tutup da aşk şiiri yazmamışım böyle ağlaklı dramlı şiirlerim var ama hep dünyanın adaletsizliğinden yalnızlıktan falan bahsetmişim. Bazı şeylere çok erken başlamışım yani aslında her şeye. Ortalama insanlardan daha önce ergenliğe girip daha önce çıkıp daha önce olgunlaşıp daha önce hayattan bezmiş gibi görüyorum kendimi. Zaten üniversiteye başlayıncaya kadar hep yaşımdan büyük gösterdim.
Bu sene o kadar her şey üst üste geldi ki ölümler, mahkemeler, okul (bir hocayı işinden ettik ve bayağı bir uğraş gerektirdi bu durum ), burs almak için çırpınışlarım vs vs.
Allahsız kitapsızların ölümü nasıl karşıladığı nasıl teselli olduğu merak edilir ya. Ben cevap veriyim; YAPILACAK BİR ŞEY YOK! Yani kabulleniyorsun acı çeke çeke, geceleri uykusuz kala kala, rüyanda göre göre kabulleniyorsun.
Bir gün seni de Türkiye'nin iğrenç mezarlıklarından bir yer hazırlayıp oraya atacaklar. Türkiye'de mezarlıklar bile sıkışık düzensiz. Biri mermerlerden tapınak yaptırırcasına yükseltmiş mezarlığı biri çok çirkin yeşil renkte demir dikmiş biri mezar taşını kalp şeklinde kestirtmiş bazıları daha modern metallerle kaplatmış mezarın çevresini bazıları da fakirlikten olacak yanlarını tuğlalarla örmüş, diğerleri de terk edip gitmiş ölünün nerede olduğuna dair izler kaybolmaya yüz tutmuş. Mezar taşlarına değişik yazılar kazınmış bazıları sevgi sözcükleri bazıları dini kasidelerden alıntılar bazıları da tuhaf şekilde şan şöhret belirten ünvanlar. "Doktor Sami Tüfekçi" gibi "Albay Ferhat Tekin". Ekşisözlük yazarı olduğunu bile yazmışlar mesela. Ölünün resmini koyan da oluyor.
 Her yerde plastik şişeler var, ağaçları ve mezar toprağının üstündeki çiçekleri sulamak için. Havada sinekler toprakta böcekler çok sayıda da köpek var. Mezarlıkları ormanlık alanlara yapıyorlar, ağaçlar kesiliyor ona üzülüyorum bebek mezarlarına da üzülüyorum. Her şeye üzülüyorum. Çünkü tek bir yeri ziyaret etmiyoruz mezarlık mezarlık dolaşıyoruz zira kaybettiğim kardeşlerimin sayısı bir değil.
Böyle normal normal yazdığıma inanamayarak devam ediyorum. Mezarın başına gidiyoruz herkes dua ediyor ben düşünüyorum düşünüyorum elim kolum bağlı sadece düşünüyorum. Tek avuntum ben ölsem bana da aynı yerde bırakıp gitmek zorunda kalacağın, yani senin için yapabileceğim bir şeyim yoktu ki bızdığım benim.
Sonunda delirecek miyim ben de merak ediyorum çünkü genelde öyle tahmin ediyorlar ya dini inanca sahip olursun ya delirirsin ya da intihar edersin. Simple is that. Zaman gösterecek. Arada diyorum ki eğer intihar edeceksem birkaç insanı daha öldüreyim dünyayı daha temiz bırakayım giderken. Sonra insan bulamıyorum hiçbiri onları öldürmeme değmeyecek gibi.
Öleceğini bilerek yaşamak çok ilginç, sevdiklerinin öleceğini bilerek yaşamaksa çok stresli çok boktan.