İntihar eden insanların cesaretlerine her zaman hayran kalmışımdır…Bazen kötü şans peşimizi bırakmıyor, moral bozuklukları üstüste diziliyor, hayal kırıklıkları yığınlar oluşturuyor; aşılması güç, kokuşmuş, üstüne basıp geçmek bile istemeyeceğimiz engeller oluşturuyor hayatımızda. Anlamsızlaşmaya başladığındaysa insanlar, ilişkiler, sevgiler; bütün dertlere kederlere altın vuruşu yapmak istiyor insan… Bi an da olsa geçiyor böyle bi düşünce içinden fakat engelleniyor. Kim tarafından? Korkusu tarafından, vazgeçemediği yaşama güdüsü tarafından.
Beni en çok ürküten şey ölümden sonra başka bi hayatın olması. Eğer yokolacağıma tamamen inanabilsem şimdi davranışlarımda daha özgür olurdum, rahatlardım. Tutum ve tepkilerdeki rahatlama illa toplum yaşamının işleyişini felç edecek diye bi kural yok. Ölümden sonra yokolma sadece insanların özlerine dönmelerini sağlayacak bi gerçek olurdu. Birbirlerine karşı doğal davranırlardı insanlar, bana göre sevap için, çıkar için, gösteriş için iyilik yapmak kadar sahtekarca birşey olamaz. Kötülükse menfaat için de gösteri için de yapılabilir. Zorlama iyilik zorlama kötülükten çok daha eğreti durur.
İnsanlar doğallaşmaya başladığındaysa hayatlarını daha eğlenceli ve daha onurlu yaşamış olduklarını göreceklerdir. Öğrenciler öğretmenlerine karşı, memurlar amirlerine karşı gereksiz, yapay ve çürük nezaketten uzak durduğunda; zoraki davranışlar insanı yıpratmayacaktır. Sevilen insan sevildiğini bilip ona göre hareket edecektir, sevilmeyen de duruma göre davranacaktır. Boşu boşuna karmaşa yaratılmayacaktır. Lidere yaranmak için toplum ona boyun eğmeyecektir. İnsanlar herkese karşı saygı duymak zorunda değillerdir ya da istemedikleri kişileri dinlemek. Hem kendilerine hem de başkalarına yararı dokunmayan bi uygulamayı sırf prosedür diye yapmak saçmalıktan başka bir şey değildir.
Sürekli farklı kişilikleri oynamak insanı yorar. Sonuçta ikiyüzlülük genelgeçer kurallara göre kötü bi davranıştır. Fakat modern dünyada insanlar sadece iki yüze deil en az 10-15 yüze gereksinim duymaktadır. Çünkü astlarımza, üstlerimize, dostlarımıza, sevgilimize, ailemize davranışlarımız birbirlerinden çok bağımsızdır, farklı olmak zorundaymış gibi algılanır. Oysa herkese istediğimiz tepkileri verebilsek karakter bölünmesine uğramak zorunda kalmayız ve sonra parçalara ayrılan benliğimizi toplamak için çaba sarfetmemize gerek kalmaz.
Toplum ve din bizden başka karakterlere bürünmemizi ister. Hatta kendimizi tamamen değiştirmemizi ve insanın aslından daha ulvi varlık olmasını ister. Yani dinin ulaşmayı amaçladığı şey kendmizden vazgeçmemizdir, üstüninsandır. Bunun için öncelikle kendimizi tanımamız gerekir ve bunu güçleştirmek için de sürekli engeller konulur önümüze. İşte böyle merhamet ve basitlik fakiridir bu dünya ya da onu bu şekilde tasarlayan biri varsa…
İntiharı bu işleyişin içinde olmamak ve isyan etmek için seçen biri varsa gözümdeki yeri ulaşılamaz.
Bu konulurı uzun uzadıya düşünmüş, ölçüp tartmış(Tabi bu konuya bu kadar yoğunlaşması için şu anki dünyasında ya çevresinin varlığından ya da kendi varlığından rahatsızdır, başına gelenler için şikayetçidir.) insanlar için dört seçenek vardır; birincisi biraz önce sözettiğim gibi asi belki de anarşist bi biçimde başkaldırıdır, dünyada bi anlam göremez ve sonraki yaşamlara inanmaz intahar eder. İkincisi kuralları sevmediğini bu oyunu oynamak istemediğini beyninin bir köşesine yapışmış kalmıştır fakat tanrının varlığından da yokluğundan da emin olamaz, hele bundan sonra bi yaşamı olucaksa onun şu anki dünyasından daha kötü olma olasılığı onu ürkütür aynı zamanda yaşaması için kamçılar. Alışmaya çalışarak yarım yamalak da olsa tutunur hayata. Üçüncü grupsa tamamen inanır, ölüm bitiş değil hatta başlangıçtır, sonsuzluğa açılan kapıdır ve sıkıntıda da olsa bıksa da bezse de bitkin düşse de sonuna kadar yaşar. Diğerlerine geldiğimizdeyse bunların artık daha fazla düşünmeye halleri, seçim yapmaya mecalleri kalmamıştır. İnananlar tanrı affetsin der kendilerini ölüm bilmecesinin kollarına bırakırlar. İnanmayanlar için herhangi bi karmaşa yoktur zaten sadece kendini koruma içgüdüsünün vantuzlarından sıyrılmak zorlayabilir o kadar.
Öyle ya da böyle herkes intaharın ne olduğunu düşünmüştür. Yüzeysel ya da derin şekilde. Ben de bu konuda ayrıntılı fikirleri irdelemek istedim, kendimle yüzleşmem oldu bi yerde.
Herşeye rağmen ölüm soğuk nefesli, koyu gölgelidir, ürperticidir, cesur insanların işidir. İntahar sonrasındaysa olan ve olmayanlar her zaman merak konusu olarak kalacaktır.
0 sesleniş:
Yorum Gönder