Sayfalar

Çocuk Yapım Ehliyeti

Anne baba olmanın ne kadar kutsal olduğundan dem vurulur her yerde.
Oysa kişinin çocuk sahibi olmasının çocuğa sağladığı bi yarar falan yoktur.
Anne de kendi annelik güdülerini tatmin eder sadece .
Üstelik insanlar o kadar rahat çocuk yapma kararı alıyorlar ki bu lanet dünyaya gelicek o kadar yara darbe alacak, sarsılacak, acıçekecek ben bunun üstesinden gelebilir miyim diye soran yok.
Üstelik bu adaletsiz kaos ortamına ufacık bi bebek sokmanın sorumluluğunu taşıyabilmesi için çocuğun ihtiyaçlarını karşılayabilmesi gerekiyor.
Ben bunun ihtiyaçlarını karşılayabilecek miyim diye düşünen yok. Bi insan fakirse çocuğu doğduğu andan beri sıkıntı yaşamaya mahkum; çocuk hastalanacak tedavisini yaptıramayacak, okulda arkadaşları istedikleri gibi yer içerken, eğlenirken o zavallı çocuk onlara bakacak onlara iç geçirecek, küçümsenecek, millet dersaneye gidip özel ders alırken o babasının işine yardım edecek. Çünkü bu ülkede eğitim eşitliği bile yok. Çatır çatır marka giyecekler bizim çocuk yılda bi aldığı dandik ayakkabısıyla mutlu olacak.
Bu sefer bu adaletsiz değil mi her şeye zenginler mi sahip olsun derseniz beni çileden çıkarırsınız!Her insanın çocuk doğurup, doğurtup kendini tatmin etmesi mi gerekiyor?
Bir de bizim toplumdaki ebeveynler çocuğu
kendi malıymışçasına kullanır, okuluna, arkadaşlarına, yediğine içtiğine, giydiğine her şeyine karışır. Kendi yapamadıklarını yaptırmak ister. Doktor mühendis olacaksın sen der. Yolda ağladığı diye iki tane geçirir ağzını ortasına. Ben de kadının ağzının ortasına geçirmek isterim. Lanetler çocuk zorla mı geldi siz istediniz ne hakkınız var vurmaya ne hakkınız var!
Eskiden köylerde çalışıcak insan olsun diye çocuk yaparlarmış. Hala bu sefil mantık hükmünü kaybetmedi.
Zihinsel eksikliği olan insanların zavallı çocuklarına değinelim bir de; babası aşırı dindar( bu
bana göre zihinsel eksiklik) bi insandır o yüzden çocuğun hareketleri hep kısıtlanmıştı, tazecik beyne arapça dualar sokulmaya çalışılır, namaz kılmak öğretilir, açık giyinirse cehennemdeki cayır cayır azaptan bahsedilir. Çocuk hele kızsa yandı ki ne yandı! Erkeklerle oynayamaz, gezemez tozamaz, istediği gibi giyinemez, fikirlerini açıkça belirtemez oturup ailesiyle iki dakika felsefe yapamaz Tanrı neden böyle diyemez.

Kız çocuklarını okullara göndermeyen çürümüş dinin ele geçirdiği kokuşmuş beyinlerler için kelimelerin kifayesiz kaldığı yer işte burası! Alkoliklerin, bağımlıların, psikopatların bile çocukları var, hep tramvayla geçecek olan bi çocukluk onları bekliyor... Gerçi zaten bu gruptakiler çok da isteyerek çocuk sahibi olmamışlardır.Bırakın tüm bunları, ailenin cahil olması bile bi azaptır çocuk için. Bu insanların çocuklarının görgülü, açık fikirli, hoşgörülü, özgürlükçü bireyler
olarak yetişmeleri tesadüfi, şans eseri olacaktır. Zengin cahiller de bunun içinde.
Birileri çocuklarını tiyatro, bale, yüzme kurslarına gönderirken birileri de çocuklarını sokağa salar. Oynasın, büyüsün. "Saldım çayıra mevlam kayıra" mantığıyla çocuğun büyümesi seyredilir. Dikkat; çocuk büyütülmez çocuğun büyümesi seyredilir.
Bu çocuk hayatta çok yaralar alacak, yıpranacak, ergenliği
depresyonu var bunun ben başa çıkabilir miyim diye düşünüp çocuk yapan kaç anne baba var?
Sonra da isyankar genç, sorumsuz genç, dengesiz genç...
Sperm bankası iğrençliğinden hiç söz etmiyorum, çocuğun babasını elinden alan anne nasıl bi annedir anlayamadım çünkü.
"Kalabalık ve mutlu" olayı da var. Çoğu ailede "en çok sevilen çocuk" oluyor ve diğerleri ondan nefret ediyor böylece. Çocuklar arası adalet dengesi kurulamıyor çoğu zaman.
Mesela büyük amcam her zaman babamın kendisinden daha şanslı olduğunu, ona sağlanan imkanların kendisine sağlanmadığını söyler. Annemse amcamların babannemden çok maddi destek gördüğünü, babannemin amcamı daha çok sevdiğini düşünür.Babasından nefret edip arada da küfreden bi dayım var. Kendimi bildim bileli kavga ederler. Dayım sürekli dedemi suçlar, onun yetersiz olduğunu, kendisine bi yarar sağlamadığını, çocukken ki travmalarını anlatır bağıra çağıra. Dedem bi kaç hafta önce öldü şimdi de annanemle kavga ediyorlar.
Ayrıca eğer zengin olunmaması da "kalabalık ve mutlu" profiline zarar veriyor. Şu an günümüz şartları için konuşuyorum. Bütün çocukların 6. snftan başlayarak dersaneye gitmesi gerekiyor, bunun lisesi, üniversitesi var. Marka takıntısı gittikçe körükleniyor, servis yemekhane parası vs vs.
Sonuç olarak diyorum ki sırf eğlence olsun, yalnız kalmayayım, babama bi erkek
torun vereyim 
vs saçma düşüncelerle günümüz koşullarından bağımsız hareket eden insan bencilin tekidir. Çocuğun hiç bir davranışıyla ilgili yakınmaya hakkı yoktur. Ve kendi isteyerek dünyaya getirdiği bi bebeğe bakması cenneti ayaklarının altına sermez! Yapıyorsan bakacaksın kardeşim uçarı kaçarı yok bunun.
Araba alıp sürmek için bile ehliyet gerekirken insanların bu kadar serbest çocuk doğurmalarına izin verilmesi çok saçma...

20 sesleniş:

Burak Özkan dedi ki...

Evet, sanırım bu yüzden de 'çocuk yapma' ehliyeti çıkartılıyor.

Ben de traji-komik bir hikaye anlatıyım. Bizim apartman görevlisinin 7 tane çocuğu var. Babam, bu kişiye gidip neden bu kadar çocuk yaptığını sormuş. Her ne kadar bunu soruyor olması da -ahlaki açıdan- ayrı bir muhabbetin konusu ama durum zaten ortada. Bizim apartman görevlisi de, "bizim köyde elektrik yoktu; gece olunca da yapacak başka bir şey bulamıyorduk," gibilerinden bir demiş, babamın anlattığına göre. Şimdi işin böyle bir boyutu var, durumu cahilliğe; korunmadan habersiz oluşlarına verilebilir ama tıpkı yazıda da değinildiği gibi bu demek değildir ki, aynı şeyi 'şehirli' görmüşler de yapmıyor. Nietzsche beyi burada da anmak lazım, çünkü yanlış hatırlamıyorsam, bir çocuk yetiştirmeden önce insanın kendisini de yeterince yetiştirmiş olması gerektiğini söyler. Sonra gençler uyuşturucudan ölünce -ki burada tüm suçu aileye yıkamayız- tüm tvler çocuklarınıza dikkat edin diye, bangır bangır bağırıyor. Sanki dışarıdan bir güç geliyor, bu gençleri ailelerinden uzaklaşıyormuş gibi. Anne-babalar çelişkileri bol olan insanlardır. Çocuklarını korumak adına, onları her şeyden soyutlayabilme hakkını görürler kendilerinde; böylece vicdanları rahat eder. Sanılmasın ki, aileleri suçluyorum, sadece kimse mükemmel değildir ve mesele çocuk yetiştirme olunca da işler daha hassas bir hal alıyor.

Ayrıca, belki durumla doğrudan bağlantı olmayacak ama geçenlerde Monica Belluci'nin bir röportajını okudum, şuna benzer bir şey diyordu: "Çocuklar, zamanı geldiğinde ailelerine karşı gelebilmesini bilmeli, onları karşısına almalı; yoksa bir sonraki evreye geçemezler."

Pink Freud dedi ki...

Zavallı çocuklar ne kadar eksik hissediyorlardır apartmandaki diğer çocukları görünce..

Burak Özkan dedi ki...

Bilemem, dışarıdan gözlemlediğim tek olay, apartmanın diğer çocuklarıyla şen-şakrak içinde oynamaları. Ama bazısı okumuyor, bir işte çalışıyor vs. Bunun sebep olduğu hisleri anlayabilmek için de uzman olmak gerekmez elbette.

Pink Freud dedi ki...

Yeşil Kiraz diye bi roman vardı, konusu buydu pek de iç açıcı şeyler anlatmıyordu

Burak Özkan dedi ki...

Aslında tam da 'iç açıcı' olarak nitelendirilmeli böyle olaylar, tıpkı 'insanlık-dışı' kavramının ortadan kalması gerektiği gibi. :)

Pink Freud dedi ki...

Bu olay niye iç açıcı olarak değerlendirilsin?

Burak Özkan dedi ki...

Ben iç açıcıyı, içerde bir şeylerin uyanması olarak alıyorum. Yani, insanın kendi iç dünyasında yeni şeylerin farkına varması ve durumlara daha duyarlı hale gelmesi.

duyguözbağcı dedi ki...

Sadece kendilerini düşünerek, yok soyum devam etsin, yok evlilik problemlerimiz belki böyle biter, aa benim yaşıtım herkes doğurdu gibi saçmasalak düşüncelerle çocuk yapan tonlarca insan var ya.
İnsanlar eğitilmedikçe ve eğitilmeyen insanlar üremeye devam ettikçe bu böyle gider. Doğurana doğurma diyemezsin en azından şu durumda, yapsan yapsan nüfus politikası yapabilirsin ama üreme özgürlüğü gibi bir kavram da olabilir yani.
Bir de olay sadece okulu, servisi değil. İyi çocuk yetiştirmek için elbet bir miktar para gereklidir. Ama fakir olmak büyük bir eksiklik değil ki fakir olana sen doğurma diyelim. Olay çocuğun manevi dünyasıyla daha çok ilintili. Adalet olmayan bir dünyada yaşadığımızı biliyorum. Ama sadece zenginler çocuk sahibi olsun diyerek de iyice çifte standartın dibine vurmayalım. Ben çocukken bi çok zengin insan vardı çevremde. Hep özendiğim eşyaları oldu. Ama bu beni eksik bi insan yapmadı galiba. Onların herşeye sahip olmaktan dolayı doyumsuzlukları vardı, benim sahip olamamanın verdiği burukluk.
Kısacası her çocuğun , her insanın mutsuz olduğu noktalar var hayatta.
Umarım seni çileden çıkartmadım:D. fakir olup da bilinçli bir şekilde çocuk yetiştirebilecek insanlar var.

Pink Freud dedi ki...

Bense iç açıcıyı insanı mutlu eden rahatlatan durumlar için kullanıyorum

Burak Özkan dedi ki...

O zaman bu iki iç açıcının karışımını yapıp, ortada buluşmak gerek.

Şöyle diyelim. İç acıcı durum, bir olayın insanın dış dünya ile ilgili -bazen üzücü, bazen sevindirici- farkettiği bir durumun kendi içinde bazı düşüncelere yol açması ve üzücü olduğu takdirde, bu durumu mutlu bir şekle sokmak için çaba göstermesine, sevindirici olduğu takdirde de o sevince kendi sevincini de katma isteğine sebep olan bir olgu. :)

Bence yeterince adil.

Pink Freud dedi ki...

yarımbirocker nitelikli uzun yorumlardan hoşlanıyorum istediğin gibi yaz :)
Şöyle bir şey var ki zengin olmayanlar yapmasın demiyorum, hani ama daha çocuğun "temel ihtiyaçlarını karşılayabilcek düzeyde zengin" olsunlar diyorum. Ve yazıda da geçiyor sırf maddiyat değil işte ailenin, kültürlü bilgili özgür düşünceli olması da önemli.
Ama en temelinde çocuğun yiyecek giyecek ihtiyacı geliyor, onlar olmadığında da psikolojisi çok çabuk etkilenir o yüzden.

Pink Freud dedi ki...

A evet bu karışımı sevdim Mr Özkan.d

duyguözbağcı dedi ki...

Gossip girlden örnek geldi bak aklıma. Rufusu bilir misiniz rufus humphrey, 2 çocuğu var dan ve jenny.
dan mesela çok edepli, oturmasını kalkmasını bilen, zengin arkadaşlarının yanında ezik hissetmeyen ama onlar gibi olmaya da çalışmayan biri.
Ama jenny öyle mi, kıskana kıskana yalana dolana bulaşa bulaşa onlardan biri olmaya çalışıyo.
NErden geldi bu aklıma bilmiyorum ama hayatın her kısmından bir takım anektodlar çıkarabiliriz.
Herkes aynı şartlara aynı tepkiyi vermiyor...
Gerçekten bunu konuyla ilişkilendirebilen biri çıkarsa memnun olurum.

Pink Freud dedi ki...

Tabi ki zenginlik herkesi olumlu yönde etkilemiyor ama bi yerde para kazanamak için çalışan bi çocuk var bi yanda da her gün özel ders alan.
Paranın verdiği rahatlık yadsınamaz.
Tabi ki bu fiziksel rahatlık, ruha ya da zihne yansımayabilir.
Fakat yoksulluk sınırındaki ve altındaki insanlara kesin olarak yansır bence. Sonuçta aldığımız gıdalar direkt beyni de etkiliyor.

Burak Özkan dedi ki...

Daha iyi bir örnek verilemezdi herhalde. Ben de bilirim o aileyi; ve merak ederim, o kız neden öyle oldu diye? Hakkaten üzücü bir durum. İşte her konuda aileler suçlanamaz; hatta 'suçlama' kelimesi de doğru yeri bulmuyor bana kalırsa.

Pink Freud dedi ki...

Aileler belirli bi standart sağlıyorlarsa artık gerisi çocuklara kalıyor tabi

thebiglebowski dedi ki...

Dediklerinin hepsine katılıyorum..

Ama bunların çoğu sebebini dine bağlayamazsın..

Çünkü bu insanların çoğu kırsal kesimde,doğru düzgün bir eğitim bile göremeden büyüdüler ve evlendiler.Onlar ebeveynlerinden böyle gördü,rol olarakta sadece onları seçebiliyorlar..Onların elinde senin gibi bir araştırma şansları yoktu..Onların ufku bulundukları köy kadar.

Onlara kimse doğruları anlatmadı..Bu böyle geldi günümüze kadar..Daha korunmayı bile yeni öğreniyor insanlarımız..
Onların tek bağlandıkları şeyde orada inançları.Ve hem modern,hemde sağlam bir inanç eğitimi almadıkları için oldu bunlar..Eğer böyle devam ederse olacakta..

Sen anlatmazsan,ben anlatmazsan bunu anlamazlar..Araştıramazlar,.öğrenemezler..

Sadece dine bağlama bunları..Gayet inançlı ama modern bir şekilde çocuk büyüten ailelerde var..

Bunu tek birşeye bağlayabilirsin sevgili pinkyfreud,eğitimsizlik.

Eğitim şart abi:)Cem yılmaz dediydi zamanında:)

Pink Freud dedi ki...

Ama farkındaysan eğitimsizliğin başgösterdiği yerlerde dindarlık oranları çok fazla.
Bi insanın inançlı olmasıyla dinci olması arasında fark var.
Sonuçta deistler de inançlı sayılırlar.
Burda bahsettiğim yobaz dincilik, kişilere baskı kurma yoksa elbette inançlı ve başkalarının inançsızlığına saygılı insanlar vardır. Onlara da bi sözüm yok zaten :)

thebiglebowski dedi ki...

Sevgili pinky ya ne olacaktı:)

Eğitim yoksa,bu insanlar neye sarılacaktı daha fazla, dinine:)
Bir insan inandığı şeyin fanatiğidir:)'O'cudur o.Onu tutar.Onu savunur..Ben Trabzonsporluysam Trabzonsporcu olurum..Bu gayet normal:)
İşte zaten anlatmak istediğimde o..Yobazlık neyden türer..Eğitimsizlikten..
Eğitim şarttttt:))

Pink Freud dedi ki...

Tamam aynı şeyleri düşünüyoruz o zaman :)