Argumentum ad Hominem diye Latince bi tabir vardır.
Argumentum tartışma, hominem de kişisel anlamına gelir.
Bir argümana cevap verirken argümanı eleştirmekten ziyade argümanı yapan kişiye saldırmak olarak tanımlanır; mantıksal bir safsatadır.
Öneri yerine, öneriyi yapan kişi tartışma konusu edilerek iddialara karşı çıkmak suretiyle yapılır..
Tartışmayı içselleştirip beyninizi savunma mekanizmanızın kontrolüne verirseniz adam karalama safsatası yapmış olursunuz.
Bu da özgüvensiz bireylerin kendini kanıtlama çabası veya dar beyinlerin genişleyememe sıkıntısının ürünüdür.
18 sesleniş:
latince bigli için teşekkürler :)
'Bu da özgüvensiz bireylerin kendini kanıtlama çabası veya dar beyinlerin genişleyememe sıkıntısının ürünüdür.'
Kaydın geri kalanıyla ilgili söylenecek pek bir şey yok; kendi içinde gerekli olan açıklamayı zaten veriyor. Ben bu alıntıladığım cümleye değinmek istiyorum. Öhöm...
'Bu' insanları 'özgüvensiz bireyler' olarak nitelendirdiğinde, sanki geriye kalan tüm insanlar özgüvenleri tam bireylermiş gibi algılıyorum durumu. E zaten, -katılıyor muydun bilmiyorum ama- insanların bir aşağılık kompleksi ile dünyaya geldiklerinden bahsetmiştik. E insan da, bir şekilde bu sebepten ötürü, -özellikle 21. yüzyılın kişiselleşmiş dünyalarında- bilinçli veya bilinçsiz olarak kendini birilerine veya kendilerine kanıtlama çabasını içine girebiliyorlar. Bu bazen zararsız bazen ise abartılı bir ölçüde gerçekleşiyor. Bu bloglar da bir bakıma bunun göstergesidir. Sonuçta, düşünceler belirtiliyor, bazen insanlar -kendi hayatlarına dair anlattıkları hikayelerle- kendi hayatlarını deşifre ediyorlar. Veya benim yolumu kullanarak, ne kadar bilgili olduklarını göstermek adına böyle uzun yorumlar yapabiliyor. :)
Az önce, metaforların günümüzde ne kadar önemli bir yer kapladığına dair bir konferans izledim. Sen de doğal olarak, sözünü ettiğin durumun senin için taşıdığı önemi belirtmek adına bir metafor kullanmışsın; 'Dar beyinliler' demişsin. Metafor konusunda dikkatli veya dikkatsiz olsun, muhtemelen her insan, bu metaforun arkasında yatan anlamda, kızgınlık olduğunu anlayabilir. Yanılıyorsam, söyle. Şimdi, kalkıp da 'neden kızıyorsun bu adamlara' diyemem, manasız olur. Ama yazıya böyle açıklayıcı başladıktan sonra, daha göz alıcı bir metafor kullanmanı beklerdim. Bu da benim beyinle ilgili yapılan tüm o metaforlara karşı sahip olduğum hassasiyetin bir ürünü olsa gerek; tıpkı hayvanlarda olduğu gibi.
Çok naziksiniz leon.d
Dırınım dırınım gelelim uzun yorumumuzaaa, olaya "bi insanı ya seversin ya nefret edersin" şeklinde bakıyorsunuz burak bey.
Özgüvensizlikle tam özgüven arasında bi sürü basamak var.
Eğer insanların her daim yükselme çabalarını ve doymak bilmemelerini aşağılık kompleksine bağlayacaksak evet katılıyorum.
Fakat insan kompleksli doğsa bile yaşı ilerleyince bunu aşabilir çünkü bilinçsizce kompleksli olduğu çağdan daha güçlü daha bilgili daha yeteneklidir artık.
Ben "kendine kendini kanıtlayamamış" insanların böyle bi arzuyla dolduğunu görüyorum.
Yok eğer kendi bilgisine güveniyorsa herkesi kendi seviyesine uygun bulmaz ve polemiğe de girmek istemez. Ancak kendisini anlayabilen ve kendisine denk insanlarla dialoga girer.
Ayrıca evet kızgındım çünkü yapılan yorumlar bazen çok niteliksiz oluyor ama -aa benimkini yayınlayamadı- denmesin diye yayınlayıp cevap veriyorum.
Ne biliyim blogda ev sahibi gibi hissediyorum her yorum cevap vermeliymişim gibi.
Ve normalde iletişmek istemediğim insanlarla iletişebiliyorum.d
Artı bu yazıdan üstüne alınmamasın.
Tutar şimdi alması gereken kişi almz. Hep böyle olur zaten.d
Yok, ne alınıcam canım.
Ben sadece 'dar beyin' metaforuna değinmek istemiştim; değindim de, gönlüm rahat, arkama uzanabilirim.
Ne dememi isterdin dar beyin yerine?
Bilemem. 'Dar akıllı.' olabilir. Akıl daha soyut bir kavram olduğundan, darlık veya genişlik metaforik olarak biraz daha uyum gösterebilir.
Bi araştırma vardı, beyin ölçütleriyle zekanın doğru olduğunu söyleyen.
Hatta erkeklerinki daha büyükmüş falan.
Bu durumda metafor istediğin gibi oluyo.
Antifeminist tavrımdan da bıktım o zamaaaan; kadınların loblarının arasındaki bağlar erkeklerinkinden güçlüymüş, fazlaymış, harikaymış!
Ahaha. Öyle tabi. Neden o kadar detaylı anlatıyorsunuz sanıyorsun. Ama o sözünü ettiğin araştırma nedense çok magazinsel geldi.
Kadınların aynı anda bi çok işi yapabilmesini buna bağlıyorlar bi de dili iyi kullanabilmeleri.
Bana genelde erkekler sayısalda kadınlar sözelde daha iyiymiş gibi gelirdi. Okuyunca aa bundanmış dedim
Peki şöyle bir soru sana.
Dilin daha iyi kullanımı konusunda 'kadın olmak' daha ön plandaysa, bu sebeple erkek yazarların, feminen yönleri çok gelişmiş diyebiliriz, değil mi? Deriz herhalde, o halde bu gelişen feminen yön demek ki, beyin kimyasını da etkiliyor, öyle mi? Ne dersin?
Ben de aynısını kadınlar için düşünüyordum.
Evet bi kadınsallık olmalı çünkü ayrıntılara çok dikkat edip, duygusal tasvirler yapıyorlar.
Başarılı duygu-düşünce betimlemeleri için de hissetmek gerekir.
O zaman duygusal ve benim güçlü erkeğin beyin kimyaları farklı hmm.d
'Kadınsallık' olmalı değil; her erkeğin kadınsal bir yönü vardır; tıpkı kadınların erkeksi yönleri olduğu gibi. TED'de konuşma yapan kadınlardan biri buna değiniyordu. Jung'da bahseder hatta bundan. Mesele ne kadar baskın veya ne kadar kuvvetli olduğu. Örneğin, yazarlığı çok kuvvetli olmasına rağmen kadınlardan nefret eden erkekler de vardır. Hem bu özelliği çok kuvvetli hem de o özelliği bir bakıma bastırmaya çalışıyor. Önemli olan bunun gerçekten beyin kimyasına yansıyıp yansımadığı ki muhakkak yansıyordur. Yok mu izleyiciler arasında bir nöro-psikiyatrist? :D
Benim arkadaşlarımdan olucak olan var ama uzun bi süre gerekicek :p
Hadi ya. Önce psikoloji eğitimi, sonra -kaç sene daha gerekiyordu- psikiyatri eğitimi; en sonunda da nöroloji mi? Nasıl işliyor sistem; belki ben de okuyabilirim. Sonra gider TED'de konferans veririm; oh mis.
Hayır psikoloji ve psikiyatri farklı bölümler biri fen edebiyatta biri tıp fakültesinde.
Psikiyatrist için tıp fakültesinde okuyup sonra psikiyatri alanını seçip sonra da Nöro-Psikiyatri Kliniği'nde uzmanlık eğitimi alması gerekiyor.
Konferans ver gelelim.d
Tabi, doğru. Fena meşakatli bir iş. Konferans başka bahara kaldı. :D
Ya ben de izin alayım istedim senden. Sanırım bu yazını daha bıngıldağı gelişmeden sütü kesilmiş ergenlere baya bi önericem yorumlarda...
İzin verirsen tabi :))
Tabi tabi istediğiniz gibi kullanabilirsiniz :)
Yorum Gönder