Sayfalar

Pis Lise Dizileri

Of yeter saçma sapan lise dizilerinden gına geldi. Pis 7'linin reklamları saçmalığın daniskası.
Neymiş kızın teki öyle fettanmış ki dedikodu yaparak öğretmenlerini boşandırtmış neymiş derse geç kaldığı için hocası derse almamış çocuğu, çocuk da fazla asabiymiş öğretmenini 2.kattan aşağı atıvermişşşş! Evet bahsedilen çocuğumuz bu davranışlarına rağmen uzaklaştırma falan almamış. Hem de bildiğin devlet okulunda?!
Aynı eğitim kurumunda öğretim hayatına devam etmiş taa ki lisesinde yangın çıkıncaya kadar evet asıl macera bundan sonra başlıyor; okulları yanıp kül olduğu için öğrenciler açıkta kalmış ve aynı ilçedeki başka liselere yerleştirilmişler fakat pis 7li'miz için kontenjan bulunamamış onlar da idealist eğitim danışmanı(wtf?) Filiz Hanımın çabaları sonucu bir koleje kaydettirilmişler.
Böyle bir şey mümkün mü?
Sanki ilkokuldayız da herkes ikametgah gösterip evine yakın yere gidiyor. Kişi eğer düz lisedeyse aynı ilçede dengi olduğu bir okul yok diye bir anadolu lisesine veya koleje yerleştirilemez, başka ilçede muadili olan diğer bir okula nakledilir.
Reklama göre okulun müdiresi okulsuz kalmış yetim fakir yedi çocukcağızımızdan nefret etmiş haklarında slayt falan hazırlamış ki okul öğretmenleri bu baş belalarına hazırlıklı olsun. Ne kadar da inandırıcı ne kadar hayatın içinden..

Buraya kadar mantık hatalarını eleştirdik gelelim asıl sorunaaa;
Aptal Türk gençlik dizilerin sorunu en başta oyuncuların birer karaktere dönüşememesi sadece tip olarak kalması. Yani bize devamlı kalıpsal prototip bir gençlik sunuluyor.
Lise Defteri, Hayat Bilgisi, Arka Sıradakiler, Kemal Öğretmen...
Sürekli aynı tema; sorunlu öğrenciler ve duyarlı edebiyat öğretmenleri ya da idealist eğitim danışmanı Filiz Hanım. Aslında birer kanatsız melek olan fakat sevgisizlikten şeytana dönüşmüş, haşarı öğrenciler...
İnekler evet çalışkanlığından başka niteliği yokmuş gibi gösterilen her daim derse iştirak eden parmağı havada tipler...
Sınıfın en alımlı havalı kızı ya da en yakışıklı cool genci, bu asıl kız ile asıl erkekin aşkları...
Asıl kızın en yakın arkadaşı olmak dışında hiçbir vasfı bulunmayan naylon karakter haline getirilmiş özel hayatına asla değinilmeyen sıradan kız...
Okulun salakları süzmeleri ve maruz kaldıkları eşek şakaları...
Fakir ama gururlu parasızlıktan bir yerde part time çalışan hayatın sillesini yemiş burslular...
Her saniye birbirine sataşan tek derdi karşısındakine laf sokmak olan grup insanları...
Reklamlarda hayatla yüzleşmeler akıl almaz maceralar sımsıcak dostluklar tutkulu aşklar falan diye lise martavalları okunup duruyor. Gerçekçi olun ya biraz!!

Günümüzün türk dizileri tanzimat döneminde yazılmış romantik romanlar kadar gerçek dışı tutarsız ve mantıksız.
Bir allahın kulu da lisede sahiden hayatla gerçeklerle yalnızlıkla yüzleştirilsin. Bir kere de iç dünyasına inebileceğimiz empati kurabileceğimiz derinlikte karakter görelim. Günlük hayatın monotonluğu, getirdiği sıkıntılar yansıtılsın, eğitim sisteminin dandikliğinden sikilmiş beyinler sergilensin. Anadolu ve fen liselerindeki zeki çocukların ihtiyaçlarına cevap veremeyen kompleksli öğretmenler disiplin lafını gereksiz kurallar bütünü ve öğrenciye eziyet olarak algılayıp uygulayan idarecilerden bahsedilsin. Tüm eğitim hayatı boyunca yolda görünce yüzüne tükürülmeyecek eğitimci kadrosunun diktasındasında yaşamak zorunda kalmış gençleri yansıtsın. Ergen haliyle bürokrasiye merhaba öğrenciler anlatılsın. Bu sefer de bir lise dizisi kendisini, bulunduğu konumu, diğer insanları sorgulayan ezber bozan gençlerin gözünden ekrana aktarılsın.

Demek istediğim şu ki dışarıdan güllük gülistanlık bir hayat sürüyormuş gibi gözüken güzel-popüler kızın ruh dünyası ele alınsın mesela arkasından konuşan tonlarca kişi, hakkındaki gerçek olmayan söylentileri onaylayan arkadaşları, kimseye hatta kendine bile güvenememesi yalnızlık korkusu yüzünden insanlara iyi davranması, sırf dedikodusunu yapabilmek için ona yakınlaşmaya çalışan insanlar, bu kişileri ayırt etme çabasına girip paranoyaklaşması, en normal hareketinin bile abartılması günlerce yorumlanması, zaaflarını zayıflıklarını gizleme   mücadelesi, bu söylentileri iyi arkadaşmışçasına kızımıza taşıyanlar, yüzüne karşı pohpohlayan arkasından acımasızca eleştirenler, biraz uğraşınca elde edemeyeceği erkek olmaması hatta tek etkileyemediği erkekten hoşlanması ve onun iç dünyasına girmeye çalışması ve söz konusu çocuğun ruhunun derinlerine indikçe karşılaştıklarından şaşırması ufkunun genişlemesi vs. Şu an aklıma gelenleri yazdım tabi üzerinde biraz düşününce hem tutarlı hem de seyretmesi keyifli şeyler çıkabilir karşımıza.
**İngiliz yapımı bir gençlik dizisi olan Skins bu dediklerim için biçilmiş kaftan, izleyenler bilir.

4 sesleniş:

Adsız dedi ki...

Çok sevdim bu yazını- bana biraz akıllı ama sıkıcı ve sert ablaları anımsattın, ama blogunu da sevdim.

Pink Freud dedi ki...

Bu nasıl bi paradoks? blogu sevmişsen bloggeri sıkıcı bulmuş olamazsın

Tarçınlı Kek dedi ki...

ya öğretmeni 2. kattan atmış disipline gitmemiş kısmına katılıyorum. biz kaçak olarak lisenin bahçesine gittik diye dokuldan atılıyoduk.

Tarçınlı Kek dedi ki...

ya öğretmeni 2. kattan atmış disipline gitmemiş kısmına katılıyorum. biz kaçak olarak lisenin bahçesine gittik diye dokuldan atılıyoduk.