Sayfalar

Boşluğa Düşmek Yerine Yanlışa İnanmak

Yayınladığım son postların epey yüzeysel olduklarını fark etmedim değil.
Sorun şu ki insanları irdelemek ya da kendimi fazlaca didiklemek istemiyorum. Kaldı ki istesem de yapamam çünkü fenomenal duygularım konusunda umursamaz bir kararsızlık içindeyim. İşin garip kısmı (aslında düşününce garip olmayabilir) bu durumdan bayağı hoşnutum.

Üstümde boşvermişliğin sersemliği olduğu sürece de mutlu ve huzurluyum.
Bir çeşit uyuşukluk içindeysem eğer, bu durum hayatımın geri kalanı boyunca sürsün istiyorum.

Önceki yazıda güçlü olmak istediğimden bahsetmiştim, hala istediğim kadar güçlü olmasam da bir kaç aydır canıma okuyan melankolikliğimi körükleyen etkeni artık umursamıyorum.

İnsanlar uzun süre bir şeye inanınca, o inancın artık karakterlerinin bir parçası olduğunu düşünürler. Çoğu zaman inançlarının yanlışlığından şüphe etseler de bu yanlış inançlarını inançsızlığın boşluğuna yeğ tutarlar.

Sanırım benim de bana zarar veren ve kendilerinden vazgeçemediğim düşünce sistemlerim yerleşmiş davranışlarım vardı. Ve yine sanıyorum ki onlar artık yoklar.
"Herkesin kendi doğrular vardır" derler. Oysa keramet kendi doğrularınla değil kendi doğrularını oluşturmadan yaşayabilmekte.

Nihilizm karşısında saygıyla eğiliyoruz.

22 sesleniş:

Profösör dedi ki...

"Şüphe imandandır"

Pink Freud dedi ki...

Niye yazıyla tamamen alakasız yorumlar yapıyorsunuz?

Pink Freud dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Paris in Me :) dedi ki...

uzun bir süre birşeye inanınca o karakterinin bir parçası oluyor bencede.. Ben bunu çok yapıyorum, ve cidden çok yanlış , bazen uzun süre sölediğim yalanlar artık gerçekmiş gibi hissediyorum mesela, çok fena.. melankoli yapma yaa, çık eğlen gez toz, gerçi sana aklıl verebilecek son kişi olabilirim ben yaa :/

leon dedi ki...

pink öncelikle profun yorumu yazıyla çok alakalı. :) ya da sadece bana öyle geldi neyse:) onun dışında aynen saygılar nihilizme...

orhan dedi ki...

sevmedim bu yazıyı. ve sana laflar hazırladım :)

hem boşvermişliğin sersemleştirici olduğunu kabul ediyorsun, hem de inancı boşluktan kaçış olduğundan değersiz görüyorsun. yüzeyselliğini kabul ediyorsun ama bunu derine inmek istemediğinden yaptığını söylüyorsun. e o zaman "boşluktan kaçan inançlılardan" farkın nedir? bunların bilincinde olmak mı?

şu haliyle nihilizm kötü bir bahane. kendi doğrularını oluşturmadan yaşayanlara "hayvan" deniyor genelde. tabi hayvan gibi yaşamak kötü bir şey değil ama bir insan bunu yaptığında bunun sebebi zayıf benliğin dürtüsel tepkilere yenilmesi oluyor genelde. bunun da ardında yaşanan engellenmenin açığa çıkardığı "saldırgan" duyguların benliği ve benliğin temel yapılarını ezerek işlevsizleştirmesi bulunuyor.

ayrıca profösör inanç ile ilgili tam yerinde bir söz paylaşmış. "inancı inanç yapan şüphedir" diyor. anlamsız olduğu bildiği bir dünyada insanın kendine inanabileceği şeyler yaratabilmesi saygı duyulası bir çabadır. insan bunu boşluktan kaçmak için yapmaz sadece. hem kendisiyle hem de karşısındaki insanla anlamlı bir hayat ve iletişim kurabilmek için de yapar bunu. sadece kaçış olsaydı ne sen kendi içini paylaşma ihtiyacı duyardın burda, ne de biz seni dinleyip kendimizden bir şeyler bulmaya çalışırdık. konuşuyorsak/dinliyorsak bir sebebi var.

Pink Freud dedi ki...

Orhan; inancı değersiz mi görüyorum? Yoo orada kesinlikle öyle bir yargıda bulunmadım. Ben o boşluğa düşmemek için çeşit çeşit inanca kapıldığımı söyledim ama artık boşluğun içindeyim bunu önemsemiyorum, uyuşmuş gibiyim dedim. Boşluktan kaçan inançlıları kendimden küçük görmüyorum. (Burada inancı da sadece din olarak almayalım hatta kastetmek istediğim en son şey dindi.)
Kendi doğrularını oluşturmayanlara özgür deniyor. Ve hayvanların insanlardan daha mutlu yani daha üstün olduklarını düşünüyorum.
İnsan olmanın getirdiği bir şey olmamakla birlikte götürüsü çok fazla.
Soruyorum sana; karşısındaki insanla anlamlı bir hayat ve iletişim kurabilmek boşluktan kaçmak değil midir? Çoğu zaman insanları boşluklarımı kapatsınlar diye kullanıyorum ben.
Kİ her zaman herkes boşluktan kaçış halindedir diye de bir şey iddia etmedim. Neden beni tamamen yanlış anladığını düşünüyorum?
İnsanlar arada inanışlarının doğru olup olmadığı, kendisine bir yarar sağlayıp sağlamadığı hakkında ikilemde kaldıklarında, bu durumu sorgulamaktan korkarlar diyorum.

Pink Freud dedi ki...

Ribelle; uzun süredir görünmüyordun buralarda iyi oldu varlığını belli etmen (:

Evet bence de melankoli yapmamalıyım. Eskiden olsa beynimden kaçamadığım sürece depresif olurum gezsem de tozsam da derdim ama hayır bu sefer sen haklısın..

Leon; Tek bir yorum için söylemiyorum genelleme yaptım.

orhan dedi ki...

"inancı değersiz mi görüyorum? Yoo orada kesinlikle öyle bir yargıda bulunmadım. Ben o boşluğa düşmemek için çeşit çeşit inanca kapıldığımı söyledim ama artık boşluğun içindeyim bunu önemsemiyorum, uyuşmuş gibiyim dedim. Boşluktan kaçan inançlıları kendimden küçük görmüyorum. (Burada inancı da sadece din olarak almayalım hatta kastetmek istediğim en son şey dindi.)"

yanlış anladım o zaman. özür. ama dinden bahsetmediğini biliyordum. ben de sadece din olarak almamıştım zaten.

"Kendi doğrularını oluşturmayanlara özgür deniyor. Ve hayvanların insanlardan daha mutlu yani daha üstün olduklarını düşünüyorum.
İnsan olmanın getirdiği bir şey olmamakla birlikte götürüsü çok fazla."
bence burada yanlışsın. kendi doğrularını oluşturmayanlara değil, merakını kendi doğrularına ezdirmeyene "özgür" denir. her şeye rağmen insanın bir doğrusı olabilir gayet. yeter ki bunu değiştirebilmekten korkmasın ve merakını canlı tutsun. o yüzden saf doğrusuzluk özgürlük değil. bu bizi sömürülmeye/kandırılmaya açık hale getirir. merak. merak önemli. hayvan gibi yaşamanın kötü bir şey olmadığını söylemiştim. hatta hayvanların yaşam şekline birçok insani yaşam şeklinden daha saygı duyduğumu blogumu takip ediyorsan bilirsin. fakat bu insanı hayvandan farklı gördüğüm anlamına gelmez. tam tersine ben arada pek bir fark göremiyorum. tek farkımız kendi anlamımızı yaratıp bunun sorumluluklarına katlanabilme imkanımızın olması. kimi insan bunu yapmak istemeyebilir anlarım. ama bu anlam ve sorumlulukları almak istemek de kötü bir şey değildir. zaten bu sayede insanları, kendimizi ve inançları sorgulayabiliyoruz. bu bizim yetimiz. kullanmak keyfimize kalmış.

"Soruyorum sana; karşısındaki insanla anlamlı bir hayat ve iletişim kurabilmek boşluktan kaçmak değil midir? Çoğu zaman insanları boşluklarımı kapatsınlar diye kullanıyorum ben.
Kİ her zaman herkes boşluktan kaçış halindedir diye de bir şey iddia etmedim."

bak hem boşluktan kaçmak değil midir diyorsun, hem de herkes kaçış halindedir iddiasında değildim diyorsun. karar ver. bir kere boşluktan kaçmak kötü bir şey değil, öncelikle bunu söyleyim. ama boşluktan da kaçış amacıyla yapmıyoruz her şeyi. çünkü boşluktan doğmadık. içimizde var olan bir hayata tutunma güdüsüyle doğduk. ve doğarken de yalnız değildik, büyürken de değiliz, ölürken de. toplumsal canlılarız maalesef. boşluktan değil, insanlardan kaçamıyoruz. fıtratımız bu.

"Neden beni tamamen yanlış anladığını düşünüyorum?
İnsanlar arada inanışlarının doğru olup olmadığı, kendisine bir yarar sağlayıp sağlamadığı hakkında ikilemde kaldıklarında, bu durumu sorgulamaktan korkarlar diyorum."

yanlış anladığımı kabul ediyorum. ama sorgulamaktan korkmanın karşısında da çözüm olarak nihilizmin durmadığını söylemiştim. nihilizm kötü bir bahane demiştim ben de. "merak"tan bahsetmemem belki eksik kaldı. ama anlam çabasının içinde merak vardır ya. yine mi tamamen yanlış anladım?

deeptone dedi ki...

çok sevindim pink.

Paris in Me :) dedi ki...

azcık sürtüyorumda bu aralar ondan yoktum :D ahaha

orhan dedi ki...

yanlış anladım o zaman. özür. ama dinden bahsetmediğini biliyordum. ben de sadece din olarak almamıştım zaten.

bence burada da sen yanlışsın. kendi doğrularını oluşturmayanlara değil, merakını kendi doğrularına ezdirmeyene "özgür" denir. her şeye rağmen insanın bir doğrusı olabilir gayet. yeter ki bunu değiştirebilmekten korkmasın ve merakını canlı tutsun. o yüzden saf doğrusuzluk özgürlük değil. bu bizi sömürülmeye/kandırılmaya açık hale getirir. merak. merak önemli. hayvan gibi yaşamanın kötü bir şey olmadığını söylemiştim. hatta hayvanların yaşam şekline birçok insani yaşam şeklinden daha saygı duyduğumu blogumu takip ediyorsan bilirsin. fakat bu insanı hayvandan farklı gördüğüm anlamına gelmez. tam tersine ben arada pek bir fark göremiyorum. tek farkımız kendi anlamımızı yaratıp bunun sorumluluklarına katlanabilme imkanımızın olması. kimi insan bunu yapmak istemeyebilir anlarım. ama bu anlam ve sorumlulukları almak istemek de kötü bir şey değildir. zaten bu sayede insanları, kendimizi ve inançları sorgulayabiliyoruz. bu bizim yetimiz. kullanmak keyfimize kalmış.

bak hem boşluktan kaçmak değil midir diyorsun, hem de herkes kaçış halindedir iddiasında değildim diyorsun. karar ver. bir kere boşluktan kaçmak kötü bir şey değil, öncelikle bunu söyleyim. ama boşluktan da kaçış amacıyla yapmıyoruz her şeyi. çünkü boşluktan doğmadık. içimizde var olan bir hayata tutunma güdüsüyle doğduk. ve doğarken de yalnız değildik, büyürken de değiliz, ölürken de. toplumsal canlılarız maalesef. boşluktan değil, insanlardan kaçamıyoruz. fıtratımız bu.

yanlış anladığımı kabul ediyorum. ama sorgulamaktan korkmanın karşısında da çözüm olarak nihilizmin durmadığını söylemiştim. nihilizm kötü bir bahane demiştim ben de. "merak"tan bahsetmemem belki eksik kaldı. ama anlam çabasının içinde merak vardır ya. yine mi tamamen yanlış anladım?

ps. bu yorumu alnıtsız ikinci gönderişim. ilki gitmişse bunu yayınlamana gerek yok.

Sinek Valesi dedi ki...

Hayatını fazla komplike yaşıyomuşsun gibi geldi yazılardan. Bilmem, daha da zorlaştırıyo bu hayatı bence (:

Profösör dedi ki...

Pink Freud yazılarını beğenmediğimi sanmayın. Bilakis seviyorum. Ayrıca felsefe her tür sorunun cevabını verkmeye çalışır. Bilim de kuşkuyla olgunlaşıyor. Kafamızdaki neden ve niçinlerin sonuçlarını bulmaya çvlışmak, ayrıca her kavramın karşıt kavramını bilerek hesaba katmak düşünceyi olgunlaştırdığını biliyoruz.

Yukarıdaki iki kelimelik kurduğum cümle konunun bütününü kapsayamaya bilir ama, sizin hoşgörü içinde olduğunuzu biliyorum.

Pink Freud dedi ki...

Orhan; İşte bahsettiğim şeyi söylüyorsun "burada yanlışsın". Senin doğrularına göre yanlışım. Üstelik o doğruları senin oluşturduğun da kesin değil. Olaya varoluşsal yaklaşıyorsun, insanlığın anlamsızlığa anlam katma çabasını kutsuyorsun.
Yüzyıllar önce veya şimdi her insanın kendine özgü doğrusu olmasa, insanlık olarak daha mutlu olurduk. Özgür irademize göre şekillendirirdik kararlarımızı. Oysa şimdi bir fikri önce kendi doğrularımızca kesip biçiyoruz aynı şekilde o görüşe sahip insanları da çoğu zaman kesip biçiyoruz.
Artık bir karakter oluşturma çabasını ziyadesiyle lüzumsuz buluyorum.
İnsanların bir başkasına bakarak yargıda bulunması, dünkü ve bugünkü davranışlarım arasında tutarlılık beklemesi bile çok saçma. Sürekli belirli bir felsefeye bağlı kalmak -ism'lerle yaşamanın saçmalığından dem vurulur çoğu zaman. Bunun gibi kendi doğrularını oluşturmaya çalışmak ve onlara sadık kalmak da anlamsız geliyor.
"bak hem boşluktan kaçmak değil midir diyorsun, hem de herkes kaçış halindedir iddiasında değildim diyorsun. karar ver." demişsin.
Bununla ilgili yazdığım cevabı bi daha oku, ben diyorum ki herkes kaçar iddiasında bulunmuyorum ama senin yorumunu analiz edecek olursak insanın hem kendisiyle hem de karşısındaki insanla anlamlı bir hayat ve iletişim kurabilme isteği de bir nevi boşluktan kaçıştır. Oradaki "Kİ'yi bilerek büyük yazdım bu yüzden.
Hem hayata tutunma güdümüzün güçlü olduğunu hem de çoğu durumumuzu kendi irademizle yarattığımızı söylüyorsun. Oysa ben insanın hayattaki tek tercihinin yaşayıp yaşamama kararı olduğunu düşünüyorum. Yani bazıları bu dürtülerin etkisinden tamamen bağımsız kalabiliyor.
Ben çözüm olarak nihilizmi öne sürmüyorum. Nihilizm bir çözüm olabilir mi sence? Ben sadece çözümü boşverdim diyorum.

Pink Freud dedi ki...

Dbe; teşekkür ettim.

Sinek Valesi; Kesinlikle öyle. Nasıl kurtulacağım bundan bilmiyorum.

Prof; evet genelini kapsamıyordu neyse önemli değil.

orhan dedi ki...

"yanlışsın" dediğim şey "Kendi doğrularını oluşturmayanlara özgür deniyor" sözüne hitabendi. oluşturmamak değil, merakı elden bırakmamak özgür kılar.

"insanlığın anlamsızlığa anlam katma çabasını kutsuyorsun" kutsamıyorum. bunun hayvan gibi yaşamak kadar olağan olduğunu söylüyorum. bu yetiyi kullanana da kullanmayana da saygılıyım. ama bu bilgiye rağmen boşvermişliğe sığınmanın bi tercih değil, çaresizlik sonucu bir mazeret olduğunu iddia ediyorum. bunu sevmeyip eleştirmek de bırak benim doğal hakkım olsun.

"Oysa ben insanın hayattaki tek tercihinin yaşayıp yaşamama kararı olduğunu düşünüyorum."

bu yaptığına tam da varoluşçuluk deniyor işte. işin garip yani bende de sende de savunmacı bir yan görüyorum. farklı yoldan gitmediğimizi düşünüyorum ama nedense bir yerden sonra yollarımız ayrılıyor. "çözümü boşverdim" diyerek kendini durduğunu iddia etsem ve hoşlanmadığım şeyin bu olduğunu söylesem çok mu kaba olur?

Pink Freud dedi ki...

Evet işte ben de senin genellikle varoluşsal düşünce sisteminde olduğunu söyledim ama araya güdü girince o artık yapısalcılığa doğru kayıyor. Ben bile yaşama istenci konusunda egzistansiyalist fikri benimsemişken senin de aynısını benimsemen gerekirmiş gibi geldi.
Çaresiz hissetmediğimi de söylemedim hatta ısrarla -bıktım detaylı komplike düşüncelerden- diyorum. Fakat insan çaresiz olduğunda ya çare için mücadele eder ya vazgeçer ya da ölür gider. Sonuçta boşvermek de bir seçim olur bu durumda.
Bu yazdıklarınla ideal, bilgili, olgun insan portresi çizsen de gerçek hayatta da öyle misin?
Açmak istemediğim bir konu var muhtemelen ne olduğunu tahmin edebilirsin, o olaydan sonra sana karşı bakışım değişti. Hala blogunu okumak zevk ve bilgi veriyor fakat senin yorumlarını eskisi gibi değerlendirmiyorum. Fikirlerine değer verdiğim ideal insandın ama seni de önemseyip yaptıklarına kızsaydım bloggerdaki biri için bile üzülmüş olacaktım.
Birdenbire hayatının çok çok az kısmında yer alan hatta almayan biri için bu kadar nefret duyabiliyorsan benim umursamama felsefem çok isabetli değil mi?

orhan dedi ki...

insan inanacağı bir şey olmadığında kendi söylediklerine inanmak ihtiyacı duyuyor. oyun gibi. "acaba kendi yalanıma başkasını inandırabilir miyim?" veya "belki biri duyar da beni de sanrılarımdan kurtarır" insanları hayal kırıklığına uğratmakta üstüme yok. alışkınım. bunun için özür bile dileyemiyorum artık.

Burak Özkan dedi ki...

Umursamama felsefesi ile, blog aracılığıyla düşüncelerini paylaşıp; sonra da bu düşüncelerin üzerine insanlarla karşılıklı yorum paylaşımını mı kastediyorsun?

(Yoksa acaba, olaya yine 'direkt' bir şekilde bakıp arkasında yatan manayı görmezden mi geliyorum.)

Pink Freud dedi ki...

Evet huylu huyundan vazgeçemiyor demek ki. Bir insan umursamıyorum dediğinde kimseyle konuşmuyorum okumuyorum izlemiyorum gezmiyorum vs vs anlamına mı geliyor sence?
Duygu ekstremlerimden ve onlara yol açan etkenlerden kurtuluyorum diyorum sadece.

Burak Özkan dedi ki...

Huyum haline bile gelmiş demek ki bu durum, ben farkına varmadan. Ama bu seferlik evet, söylediklerinde haklısın. Sadece sataşmak istemiştim. :)