Sayfalar

Üremek İçgüdüsel midir?

Suriyelilerin çok fazla çocuk sahibi olmasıyla ilgili yapılan savunmaları epey cahilce ve komik buluyorum. Travma sonrası stres bozukluğu dolayısıyla normalmiş de içgüdüsel olarak insanlar öyle programlanmış da bilmem neymiş. Ha bir de bunu iddia edenler de yeri geldiğinde insanın özgür iradeye sahip olduğunu, özgür bırakılması gerektiğini falan savunur.
Basitçe anlatmak gerekirse; insanlarla hayvanları ayıran en büyük farklılık insanların akıla, mantığa ve bilişüstü kapasiteye sahip olmalarıdır. Bilişüstü mekanizmalar dediğimiz şey sayesinde kim olduğumuzun, nerede olduğumuzun ve ne yaptığımızın bilincinde oluruz. İnsanlar yaş aldıkça beyinsel işlevlerine paralel olarak bahsettiğim kabiliyetleri gelişir.

Srebrenitsa katliamının yıl dönümünde, Sırpların da Boşnaklara ve Hırvatlara karşı tutumlarının rasyonellikten ve empatiden arınmış bir şekilde güdüsel şiddete dayandığını söyleyebiliriz.
Mantığınızı devre dışı bıraktığınızda, sudan sebeplerle tartıştığınız kişiyi öldüresiye dövebilirsiniz. Hatta öldüredebilirsiniz. Bu olay kulağa yabancı gelmez, gayet doğaldır. Bir eylemde bulunma motivasyonunun insan doğasında olması o eylemi haklı çıkarmaz.
Hakeza tecavüz de böyledir insan ve hayvan doğasında yeri vardır. Cinsel tatmin ve iktidar kurma güdülerinin kontrolsüzce dışa vurulmuş halidir. Tüm erkekler de böyle insani içgüdülerine sığınarak hareket etselerdi sokaklarda kaç tane tecavüz edimedik kadın & erkek & çocuk kalırdı acaba?
Yani insanlar içgüdülerine direnmedikleri için basiretsizliklerinden ötürü suçlanabilir hatta cezalandırılabilirler zaten ahlak dediğimiz şey burada devreye girer. Aksi takdirde o isyan ettiğimiz tecavüze tahrik indirimlerinin sonu gelmez.

Ayrıca diğer bir can alıcı nokta da avcı toplayıcı toplumlarda bile doğum kontrolünün yapılmış olması. Kendilerine ayak bağı olacaklarını düşündükleri çocukları, hasta veya engelli olanları kaderlerine terk edebiliyorlar. Gayet de olağan karşılanan bir durum. Peki biz yirmi birinci yüzyılın modern insanları bebekleri ölüme terk eden kabile insanları için "içgüdüyle hareket ediyorlar, doğanın gereği bu diyebiliyor muyuz"? Sivilizasyondan, medyadan, dünyada neler olup bittiğinden habersiz, kıt kaynaklarla geçinmeye çalışan bu insanların davranışı bence mazur görülebilir. Hatta koşullara göre mantıklı da bir hareket. Sokaklarda dilendirilen, kimbilir kaç kere fiziksel cinsel tacize maruz kalan çocuklar doğurmak yerine bence bu daha "insancıl" bir hareket.
Bunu sırf Suriyeliler için de söylemiyorum aynısı Türkler için de geçerli Meksikalılar için de Hindular için de... Çocukları anne babanın mal varlıkları olarak görmekten vazgeçin.
-Onların da çocuk doğurmaya hakkı var!
Bence kimsenin barınma, beslenme, güvenlik gibi temel ihtiyaçlarını sağlayamayacağı çocuklar yapmaya hakkı yok.

Olaya burada çocukların perspektifinden bakmamız gerekiyor, ters mantıktan hareketle "her çocuğun temel düzeyde fiziksel ve psikolojik gereksinimlerinin giderilebileceği bir ortama doğmaya hakkı var".
Niye bu olaya çiftlerin "istedikleri kadar çocuk doğurma hakkı" olarak bakılıyor ki? Anne & babalık, tatmin edilmesi gereken bir güdüden çok daha fazlası ve bir haktan ziyade, hem bebeğin hem ebeveynlerin mutual şekilde fayda gördüğü bir ayrıcalık olmalı.

0 sesleniş: