Bozuk saatin bile günde iki kere doğru zamanı göstermesi gibi arada sırada başbakanın da bir iki yararlı uygulama getirdiğini düşünüyordum bir yıl önce bu sıralar. Konu da sezaryen doğum. Ben kendimi bildim bileli normal doğumun bebeğe ve anneye en faydalı doğum şekli olduğunu düşündüm. Niye kendimi bildim bileli? Çünkü kardeşlerimin doğduğu zamanları hatırlıyordum, annemin hastanede yatması gereken zamanları. Doğumdan sonra rahat hareket edememesini falan. Doktorların iddialarına göre annemin karnında kordonları doladığım ve doğal yollarla çıkamayacağım için sezaryenle alınmışım. İlk çocuk sezaryen olunca diğerlerinin de öyle doğma olasılığı çok artıyormuş. Hatta Türkiye'de bir kere sezaryen doğum oldu mu yüksek riskinden dolayı diğer gebeliklerde de hep aynı yöntem uygulanmakta vajinal doğuma izin verilmemekteymiş. Bir kadın sağlığı açısından maksimum 3 kere bu yola başvurabilirmiş.
Sezaryanin kral Caesar'ın doğum şekli olduğu için bu adla anıldığı söylenir. Ayrıca o dönemde tıp bu kadar gelişmediği için annenin karnı yarıldıktan sonra tekrar dikilemiyor ve sadece bebek kurtuluyormuş. Bu doğum şeklinin yaygınlaşması ve adeta furya haline gelmesiyse 1980'lerin Amerikasına dayanıyormuş. Sonra yukarıda anlattığım sebeplerden dolayı giderek azalmış sadece zorunlu durumlarda tercih edilmeye başlanmış.
Bir de küçükken anne çocuk dergilerinin resimlerine bakmaya bayılırdım, annem kardeşime hamileyken alınmıştı onlar. Belki de karnında beni taşıdığı dönemden kalmıştır orasını pek hatırlayamıyorum. Zaten çocukluk anılarım kardeşimin doğmasıyla başlıyor gibi bir şey. Neyse okuma yazma öğrendiğimde o dergileri de okuyordum. Zaten düşünüyorum da çocukken yemek tarifi kitaplarından tutun da tıp ansiklopedilerine kadar önüme gelen her şeyi oburca okumuşum anlamam ya da anlamamam mühim değilmiş. Ortaokulda da sürmüş bu alışkanlığım. Bazı romanları öyle erken yaşta bitirmişim ki şimdi dönüp baktığımda tekrar okumam gerekir mi acaba diye tereddüte düşüyorum.
Günümüzdeyse Avrupa ve Amerika'da da yaygın doğum prosedürünün normal doğum olduğunu da biliyorum. Ve Türkiye'deki doktorlara saatlerce annenin ıkınmasını beklemek yerine ameliyatla karnı açıp bebeği çıkartmanın daha kolay geldiğini de biliyorum hatta çoğu zaman naturel doğum isteyen anne adayları çeşitli yalanlarla kandırılmışlar "bebek ters dönmüş, kordonlara dolanmış, pelvisiniz (çatı) dar" vs gibi. Tabi hastanelerin de işine gelmiş maddi boyutundan dolayı.
Sonrasında canı tatlı, çocuğunun belirli bir burç horoskopunda doğmasını isteyen ve heralde vajinalarının da genişlemesinden korkan hamileler sezaryen ameliyatlar için randevu alır olmuşlar. Bana da bu her zaman işin kolayına kaçmak gibi gelmiş gözüme sevimsiz gözükmüştür. (Yıllarca bu konunun üzerinde çalışmışım gibi konuştum) Oysa anne için de bebek için de en sağlıklı olan ecnebilerin "natural" bizim normal dediğimiz doğum yöntemidir. Zira sezaryen doğum sebebiyle bazı kadınlar göbeklerinden hiç kurtulamamaktadırlar.
Ben de başbakanının tüm bunları bilip doğacak çocukları ve anne adaylarını önemsediğini sanma gafletinde bulunmuşum. Adam bu yıl niyetini belli etti "türk milleti çoğalmasın diyee doktorlar senelerce sezaryen yaptılar kadınlarıııı!". Herifin tek derdi buymuş ha. Elinden gelse "başörtülü bacılarımız, soyları tüketilmek amacıyla kesilip biçildiler"e falan da çekebilirmiş olayı. Fesuphanallah.
Sezaryenin kadınların doğurganlıklarını azalttığına dair hiçbir şey duymadım zaten mantıken olamaz da. Ama öte yandan kardeşlerimin hepsinin erken doğduğu gerçeği var. Alakasız da olabilir bilemeyeceğim.
Not; aslında daha önceden yazdığım bir yazıydı fakat ancak tamamlayıp yayınlayabildim o nedenle şu anın popüler konusu olmayabilir.
Sezaryanin kral Caesar'ın doğum şekli olduğu için bu adla anıldığı söylenir. Ayrıca o dönemde tıp bu kadar gelişmediği için annenin karnı yarıldıktan sonra tekrar dikilemiyor ve sadece bebek kurtuluyormuş. Bu doğum şeklinin yaygınlaşması ve adeta furya haline gelmesiyse 1980'lerin Amerikasına dayanıyormuş. Sonra yukarıda anlattığım sebeplerden dolayı giderek azalmış sadece zorunlu durumlarda tercih edilmeye başlanmış.
Bir de küçükken anne çocuk dergilerinin resimlerine bakmaya bayılırdım, annem kardeşime hamileyken alınmıştı onlar. Belki de karnında beni taşıdığı dönemden kalmıştır orasını pek hatırlayamıyorum. Zaten çocukluk anılarım kardeşimin doğmasıyla başlıyor gibi bir şey. Neyse okuma yazma öğrendiğimde o dergileri de okuyordum. Zaten düşünüyorum da çocukken yemek tarifi kitaplarından tutun da tıp ansiklopedilerine kadar önüme gelen her şeyi oburca okumuşum anlamam ya da anlamamam mühim değilmiş. Ortaokulda da sürmüş bu alışkanlığım. Bazı romanları öyle erken yaşta bitirmişim ki şimdi dönüp baktığımda tekrar okumam gerekir mi acaba diye tereddüte düşüyorum.
Günümüzdeyse Avrupa ve Amerika'da da yaygın doğum prosedürünün normal doğum olduğunu da biliyorum. Ve Türkiye'deki doktorlara saatlerce annenin ıkınmasını beklemek yerine ameliyatla karnı açıp bebeği çıkartmanın daha kolay geldiğini de biliyorum hatta çoğu zaman naturel doğum isteyen anne adayları çeşitli yalanlarla kandırılmışlar "bebek ters dönmüş, kordonlara dolanmış, pelvisiniz (çatı) dar" vs gibi. Tabi hastanelerin de işine gelmiş maddi boyutundan dolayı.
Sonrasında canı tatlı, çocuğunun belirli bir burç horoskopunda doğmasını isteyen ve heralde vajinalarının da genişlemesinden korkan hamileler sezaryen ameliyatlar için randevu alır olmuşlar. Bana da bu her zaman işin kolayına kaçmak gibi gelmiş gözüme sevimsiz gözükmüştür. (Yıllarca bu konunun üzerinde çalışmışım gibi konuştum) Oysa anne için de bebek için de en sağlıklı olan ecnebilerin "natural" bizim normal dediğimiz doğum yöntemidir. Zira sezaryen doğum sebebiyle bazı kadınlar göbeklerinden hiç kurtulamamaktadırlar.
Ben de başbakanının tüm bunları bilip doğacak çocukları ve anne adaylarını önemsediğini sanma gafletinde bulunmuşum. Adam bu yıl niyetini belli etti "türk milleti çoğalmasın diyee doktorlar senelerce sezaryen yaptılar kadınlarıııı!". Herifin tek derdi buymuş ha. Elinden gelse "başörtülü bacılarımız, soyları tüketilmek amacıyla kesilip biçildiler"e falan da çekebilirmiş olayı. Fesuphanallah.
Sezaryenin kadınların doğurganlıklarını azalttığına dair hiçbir şey duymadım zaten mantıken olamaz da. Ama öte yandan kardeşlerimin hepsinin erken doğduğu gerçeği var. Alakasız da olabilir bilemeyeceğim.
Not; aslında daha önceden yazdığım bir yazıydı fakat ancak tamamlayıp yayınlayabildim o nedenle şu anın popüler konusu olmayabilir.
5 sesleniş:
Zaten o adamda iyi niyet namına bir şey görürsen bana da haber ver.Nefret ediyorum nefret.Umarın son seçimde gerektiği gibi iktidar değişir.Normal doğuma cesaret edebilir miyim bilmiyorum açıkçası.Bu arada bir kere sezaryen yapılınca 2. kez normal olmuyor sanırım.Çünkü ben sezaryenmişim kardeşim de öyle.Ama birgün doğurmam söz konusu olursa ne kadar sevimsiz olursa olsun sezaryenden yanayım ben.Korku mudur,kolaya kaçmak mıdır bilmiyorum.:)
Bence normal doğumda korkulacak bir şey yok ya zamanında insanlar üçer beşer tarlalarda doğurmuşlar yani :D
Asıl sezaryende dikişlerin patlama riski, kesinin dikey yapılması falan tehlike bence. Bir de üşütürsen karnın ömür boyu şiş kalabiliyor falan falan.
ben de böyle cart cart atıyodum, "adı üstünde normal doğum, ben sezaryen fln istemem" diye. ama hain kader ağlarını örüp insanı sezaryene mahkum edebiliyo. 40. haftada suyu gelmiş, bebeği de hala doğum kanalına girmemiş bi gebeş olarak dr.un suni sancı verelim teklifini şiddetle reddettiğimi bilirim. amniyon kesesi nerdeyse boşalmış vefekat karnım hala ağzıma girecek yükseklikteydi. buna ek olarak aynı benim gibi konuşan yakın bi arkadaşımın da (şimdi)39. haftasında bebek hala dönmediği için dr. sezaryen için gün vermiş. mukadderat demek gerek sanırım. ben burda sezaryen oldum, arkadaşım yurt dışında yaşıyor. demek ki uzaktan bakıldığı gibi değil durum. risk varsa anne de dr. da sezaryeni tercih edebiliyor.
Bana büyük burunlu falan denmesin ama söylemeden geçemeyeceğim: İnsanların çoğu düşünmek, bilmek ve yaşamaktan acizken; yani aptalken, tutup da o başbakanın sezaryenin bilimsel yönlerinden falan bahsetmesini nasıl bekliyoruz ki? O konuşma yapılırken mümkün olduğunca çok sayıda insana hitap etmek be beyinlerine girmek amaçlanır. Hatta mümkünse ellerine bir düşman verilir. "Siz üremeyin diye yaptılar" + "Doktorlar düşman" = "Oylar AKP'ye". Bu kadar... Sanıyorlar ki politika çok çok karışık bir bilim falan. Değil işte. Basitliklere basitlikle karşılık verme kuralı hariç bir kuralı falan da yok. Faşizm gibi birkaç kavramı da öğrenip uygularsan ülkeyi yönetirsin bu kadar. Doğal olarak şaşırmıyorum artık, mutluyum. Bi ikinci nokta ise Sevgili Pink, boynuna kordon dolanan çocukların hepsi senin ayarında bir hayat geçiriyor; sözüne kestirdiğin birkaç kişiyle test et bunu. Ben sizin gibilere "dahiler" diyorum. Umarım "dahi ve farkında" fonksiyonunuzu ideal bir dünya için kullanırsınız. Hatta ve hatta, baktınız ki bu dünyanın düzeleceği yok, umarım onu yok edersiniz. Sevgiler...
kurtlu kitap; aslında burada yaptığımızın pek cart cart atmak olduğu söylenemez :) okuyan genç kızlar için tercih konusunda bilgi verici olmuştur bence. Zaten çeşitli sorunlardan dolayı sezaryen tercih edilmek zorunda kalınabiliyor ona kimsenin bir lafı olamaz.
Yorum Gönder