Sanki kitap okumayı seven edebiyatla sanatla ilgilenen, felsefeye meraklı, kalabalıklar içinde yalnız insanlar aynı zamanda kedi beslerlermiş gibi bir imaj oluştu. Kedi sevmeyenlere cani muamelesi yapılıyor korkanlara bile çemkiriliyor özellikle de ekşisözlükte. Ben de çok hayvanlarla içli dışlı biri değilim. Tabi bu kedilere köpeklere işkence ettiğim anlamına gelmiyor zaman zaman kemik kılçık atıyorum annem kuşlar yesin diye ekmek kırıntılarını biriktiriyor babam arada çöp konteynırlarının yanına su süt koyuyor. Uzaktan seviyoruz yani biz. Babam şehir hayatında apartmanlarda evcil hayvan beslemenin eziyet olduğunu düşünüyor.
Babannemse tam bir kedi delisi, küçük amcamla aynı evde yaşıyorlar. Evlerinde o kadar çok kedi oluyor ki her an ayağınıza bir şey sürtünebiliyor, yemek yerken hemen tabağınızın dibinde biri miyavlayabiliyor. Annem yıllarca hayvanların bitli parazitli olduğunu öğretti. Kedi tüyünün mideye kaçarsa hasta edeceğini, ameliyat gerektireceğini söyledi. Annem senelerce kardeşimin zayıf metabolizmasını korumak için kapları kacakları kaynar suyla yıkadı, cereyan olmasın diye kapıyı pencereyi açtırmadı, yere çarşaflar serdi, kardeşimin üstünü sık sık değiştirdi giysilerini sık sık yıkadı vs. Haklı olarak hijyen konusunda da takıntılıydı bu yüzden hayvanlardan mikrop kapmak ve mikropların kardeşime bulaşması ihtimalinden hep çekindim.
Annem endişelenmekte sonuna kadar haklıydı çünkü babannemin kedileri gerçekten de pisti, dışarı çıkarlar eve dönerler istedikleri yerde dolaşırlardı hala öyle mi bilmiyorum. Ne bir yıkayan ne de patilerini silen olurdu. Kendi yedikleri tabaklardan yemek verirlerdi kedilere de. Her yer kedi kılı kaplıydı ve babannemlerin evinde yemek yemeye de yere oturmaya da çekinirdim.
Üstelik gerçekten korkutucuydular bir çocuk için; gözleri akmış, bacakları olmayan, kuyruğu kopmuş kedilere de ev sahipliği yapardı babannemin evi. O görmediği halde beni takip eden kör ve siyah kediden hep ürkmüşümdür. Yavru kedilerle oynamaya çalıştığımda tırmaladıklarını hatırlıyorum. Sıkılınca bazen boyunlarını okşar karınlarını gıdıklardım sonra da koşa koşa elimi yıkardım tabi. Büyük amcamlar da aynı şekilde fakat babannemlerden daha az miktarda kedi yetiştirdiler. Onlar masada değil yerde yerlerdi bir de ve kediler de burunlarını tencereye sokarlardı. Hoş yerde yemeseler bile kedilerini mutfak tezgahlarına çıkacak kadar arsız yetiştirildikleri için yiyeceklerin yüksekliği önemli değildi. Midem bulanırdı. Annem de bu sebeple onlara gitmeyi hiç istemezdi. Onlar da kendilerini küçümsediğimizi düşünüyorlar.
Anneme geçenlerde neden kedilerle yakın olmaktan hoşlanmadığını sorunca fare yediklerini gördüğünde çok tiksindiğini söylemişti. Ama şu da var kışın bir kedi bizim balkonda doğurdu ve annem onlar için içlerinde yatabilsinler diye kutular koydu, yemek verdi, balkonun her yerine dışkıladıkları için bir süre çamaşır asmadı balkon kullanamadı hatta bir sepet mandalı feda etti oynasınlar. Yeterince büyüyene kadar bekledi, pisliklerini temizledi.
Yani hayvan sever olmamak hayvan sevmiyor olmak anlamına gelmiyor. Herkesten hayvanlarla haşır neşir olmasını beklememek gerek.
Bir de nedense köpeklere karşı böyle değilim de kedileri nankör ve tehlikeli buluyorum. Burak kedi almayı teklif ediyor evimize mesela ben de olmaz köpek alalım diyorum. Öyle işte.
Babannemse tam bir kedi delisi, küçük amcamla aynı evde yaşıyorlar. Evlerinde o kadar çok kedi oluyor ki her an ayağınıza bir şey sürtünebiliyor, yemek yerken hemen tabağınızın dibinde biri miyavlayabiliyor. Annem yıllarca hayvanların bitli parazitli olduğunu öğretti. Kedi tüyünün mideye kaçarsa hasta edeceğini, ameliyat gerektireceğini söyledi. Annem senelerce kardeşimin zayıf metabolizmasını korumak için kapları kacakları kaynar suyla yıkadı, cereyan olmasın diye kapıyı pencereyi açtırmadı, yere çarşaflar serdi, kardeşimin üstünü sık sık değiştirdi giysilerini sık sık yıkadı vs. Haklı olarak hijyen konusunda da takıntılıydı bu yüzden hayvanlardan mikrop kapmak ve mikropların kardeşime bulaşması ihtimalinden hep çekindim.
Annem endişelenmekte sonuna kadar haklıydı çünkü babannemin kedileri gerçekten de pisti, dışarı çıkarlar eve dönerler istedikleri yerde dolaşırlardı hala öyle mi bilmiyorum. Ne bir yıkayan ne de patilerini silen olurdu. Kendi yedikleri tabaklardan yemek verirlerdi kedilere de. Her yer kedi kılı kaplıydı ve babannemlerin evinde yemek yemeye de yere oturmaya da çekinirdim.
Üstelik gerçekten korkutucuydular bir çocuk için; gözleri akmış, bacakları olmayan, kuyruğu kopmuş kedilere de ev sahipliği yapardı babannemin evi. O görmediği halde beni takip eden kör ve siyah kediden hep ürkmüşümdür. Yavru kedilerle oynamaya çalıştığımda tırmaladıklarını hatırlıyorum. Sıkılınca bazen boyunlarını okşar karınlarını gıdıklardım sonra da koşa koşa elimi yıkardım tabi. Büyük amcamlar da aynı şekilde fakat babannemlerden daha az miktarda kedi yetiştirdiler. Onlar masada değil yerde yerlerdi bir de ve kediler de burunlarını tencereye sokarlardı. Hoş yerde yemeseler bile kedilerini mutfak tezgahlarına çıkacak kadar arsız yetiştirildikleri için yiyeceklerin yüksekliği önemli değildi. Midem bulanırdı. Annem de bu sebeple onlara gitmeyi hiç istemezdi. Onlar da kendilerini küçümsediğimizi düşünüyorlar.
Anneme geçenlerde neden kedilerle yakın olmaktan hoşlanmadığını sorunca fare yediklerini gördüğünde çok tiksindiğini söylemişti. Ama şu da var kışın bir kedi bizim balkonda doğurdu ve annem onlar için içlerinde yatabilsinler diye kutular koydu, yemek verdi, balkonun her yerine dışkıladıkları için bir süre çamaşır asmadı balkon kullanamadı hatta bir sepet mandalı feda etti oynasınlar. Yeterince büyüyene kadar bekledi, pisliklerini temizledi.
Yani hayvan sever olmamak hayvan sevmiyor olmak anlamına gelmiyor. Herkesten hayvanlarla haşır neşir olmasını beklememek gerek.
Bir de nedense köpeklere karşı böyle değilim de kedileri nankör ve tehlikeli buluyorum. Burak kedi almayı teklif ediyor evimize mesela ben de olmaz köpek alalım diyorum. Öyle işte.
14 sesleniş:
Anneni seviyor musun ?
Seviyorumdur.
Onunla iliskini okumak isterdim
Neden merak ettin?
Annenle olan iliskilerini, seni yetistiren kadini merak ediyorum.
Küçükken bi tavşanım vardı. Bağda kalırken ev kokuyo diye gece dışarı koymuşlar hayvanı. Sabah uyandığımda boynu kesik kanı içilmiş bi şekilde bulmuştum bahçede. O zamandan beri ailemle aramda derin bi uçurum vardır :D Ama geçenlerde bi golden'la bir ay aynı evde yaşadığımda anladım ki gerçekten hayvan beslemek ayrı bi şey ve evinde istemeyenlerin nedenleri var. Yukardaki anne yorumuna da yarıldım ayrıca. Böyle en iyi bloggerların hep anne ve babalarıyla derinden gelen sorunları olduklarına ve onları bu kadar derin bir düşünür ve kesinliği yüksek birer gözlemci yapan şeyin de bu olduğuna dair derin ve sarsılmaz bir inancımız var pink'cim ahah asdfg.
Benim de annem aynı seninki gibi. Ama ben hayvanlardan korkuyorum, dokunamıyorum. Tabii zarar da vermiyorum, hatta verene çok kızıyorum ama öyle yanına gidip okşayamam. En fazla uzaktan "Ay ne tatlıymış." diye iç geçiririm. Ama bundan Ekşi'dekilere ne tabii? Artık iyice gıcık olmaya başladım zaten, hele kol kıllarını almayan kızlar için yazdıklarını gördükten sonra... Her şeyi eleştiriyor oradaki insanlar gerekli gereksiz.
Kesinlikle sana katılıyorum.Herkes doğuştan hayvanlara karşı ilgili yaratılmıyor.Bu arada köpeklere karşı olan aşırı ilgisinden dolayı ameliyat olan bir dayım var.Köpek kıllarıydı sanırım nedeni.Bu yüzden çok içli dışlı olmamakta yarar var bana kalırsa.
KTOG; hangi hayvan tavşanın etini de yemeden sırf kanını içer ki ya valla çocuk olsam civarda vampir olması fikrinden korkardım :D
Yani en iyi bloggerları bilemiycem de çünkü bakıyorum binlerce takipçisi var ama kız dedikodusu yapıyor moda-makyaj yazıyor vs. Ama insanları felsefeye düşünmeye iten şey hayatlarındaki tatminsizlik ve çocukluktan başlayan yaralar bunlar sırf anneyle babayla ilgili olmayadabiliyor :)
JG; Ben dokunuyorum da işte sonra elimi ıslak mendille falan siliyorum. Kuzenlerim mesela ağzını burnunu öpüyorlar hayvanların her seferinde çok garip geliyor. Ekşiyi ben de çok yozlaşmış buluyorum ne zaman baksam sinirleniyorum artık.
Adsız; Hadi ya demek ki doğruymuş annemin anlatıkları :D Kılsız az tüylü hayvan beslense nolur acaba. En iyisi bahçen varsa orada beslemek.
Sansar. Avının boynunu keser, kanını içer ve etini yemez. Ama bazen şüpheleniyorum tabi acaba sansar diye bi şey uydurdular da kendileri mi yaptılar diye.
KTOG; vay be ben de yeni bir şey öğrenmiş oldum çok çirkin bir hayvanmış sansar :/
Sanmıyorum ya kendilerinin yapacağını. Hani sadece ölü bulunsa veya tamamen kaybolsa tamam da.
Anladığım kadarıyla küçükken büyüklerinin verdiği tepkiden etkilenerek büyümüşsün, bu da tiksinmene sebep olmuş.
Kedilerimi en son bebekken yıkamışımdır mecburiyetten. Tertemizler, patileri de dahil. Buna ihtiyaçları yok kendileri takıntılı bir şekilde hallediyorlar.
Şu tiksinme olayı kalksa sevebilirsiniz.
Ha bu arada kedi tüyü olayı hikayedir. Yok ciğerine kaçar kist olur ölürsün vs. Bir veterinere sorarsanız ayrıntılı anlatır.
Ha2: Süt kediler için ölümcül bile olabilir, hiçbir besin değeri yoktur, sindirim sistemlerinin içine eder.
Demeyi unutmuşum: Kedi kılı bir şey yapsaydı ben şuan yoktum.
5 yaşımdan beri kediler ağzımda büyüdüm.
İlkokulda kedim ölünce, ondan bir parça hep içimde dursun mantığıyla biriktirdiğim koca bir tüy yığınını su içip yuttum (evet bu biraz tuhaf ama küçücük çocuktum)
Sonuç: Yaşıyorum. Tamamen sağlıklıyım. Kontrollerde vs. Hiçbir şe çıkmadı:)
Adsız; benim amcamlar kuzenlerim de kediler içinde büyüdüler 30 yaşında küçüğü. Hiçbir sağlık problemleri yok. Ama bu başkasında olmayacağı anlamına gelmiyor ki binde bir de olsa ihtimal işte. Gerçekten de bazı insanların metabolizması normalden çok daha zayıf ve bağışıklık sistemleri gelişmiş olmayabiliyor. Bak üstte bir yorumcu da amcasının operasyon geçirdiğinden bahsetmiş. Konuyu derinlemesine araştırmak lazım demek ki farklı görüşler var. Kediler için sütün zararlı olduğunu ilk defa duyuyorum bu arada şaşırdım.
Yorum Gönder