Her ademoğlu ve her havvakızı kendi ruhunu pür-i pak zanneder. Arada sırada kötü şeyler yaptığını fark etse de her zaman haklı bir sebebi vardır. Mesela hayat ona adil davranmamıştır, arkadaşlarından kazık yemiştir, sevgilisi tarafından aldatılmıştır veya toplumdan dışlanmıştır falan filan. Aslında özünde iyidir masumdur ama yaşam şartları onu bazı şeyleri yapmaya mecbur etmiştir. Bunların hepsi uyduruk bir savunma mekanizmasıdır. "Özünde iyi bir insan" martavallarını bir kenara bırakalım şayet özümüzü oluşturan bir şey varsa o da kesinlikle bencillik, dolayısıyla da kötülük.
Eğer ki kime göre kötü neye göre kötü diyecek olursanız;
Toplum zararına eylemlerde bulunan kişilere kötü deriz. Kötü kalpli. Ben hiç kendisini umusamayan kendi canını acıtan kişilerin kötü olarak nitelendirildiğini duymadım. Ancak acınası deriz sorunlu deriz psikopat deriz ama kötü dememiz için iki kişiye ihtiyaç vardır. Katil ve maktül.
Neden bilmiyorum ama diğer insanları daima bizden daha sinsi daha yapmacık ve daha menfaat düşkünü buluyoruz. Biz hep maktülüz tabii.
Fakat ben ne kadar habis bir yaratılışlı bir ruh olduğumu biliyorum ve kabullendim. Tüm insanlar benim gibi olsa hayat yaşanılmaz hale gelirdi heralde.
Çirkinliklerden nefret ederim. Hem nesneler hem objeler için geçerli bu. Mesela otobüse binmek bu yüzden bir işkencedir benim için. Fiziksel zorluğu bir yana bir sürü insan yüzü ve vücudu incelemek zorunda kalıyorum. Bir sürü pis ya da kötü giyinmiş insan nereden geldiğini bilmediğim bir yaşama sevinciyle sokaklardalar. Bunu yazan da kendini dünyanın 8. harikasın zannetmiyor merak etmeyin. Bu tuhaf mükemmelliyetçilik sayesinde aynaya bakmaktan kaçtığım zamanlar oluyor veya dışarı çıkmak istemediğim..
İnanılmaz derecede kindarım mesela çoğu zaman ailemi suçlarım mutsuz çocukluğum için, ellerinden o zamanlar bir şey gelmeyeceğini bildiğim halde.
Bir de lüzumsuz alınganlıklarım had safhada. Sanırım bunun altında hem "bana böyle davranamazsın" egosu hem de klasik sevdiği kadar sevilmeme korkusu var. Fakat bu duygusallık kinle birleşince kaçınılmaz bir intikam alma dürtüsü meydana getiriyor. Gereğinden fazla acımasız olabiliyorum. İhtiyacım geçtiğinde arkadaşlarından benim kadar kolay vazgeçebilen insan az. Vefasızlık dizboyu.
Bir ara çok garip takıntılar edindim mesela biri benimle iki defa konuştu ben onunla üç defa konuştum diye sinirlenir böyle saçma sapan şeylerin çetelesini tutar bir daha o kişiyle -benimle 5. defa konuşmadan- irtibata geçmezdim. Kimseyle ilk defa konuşan ben olmamak için de dikkat ederdim hala da ediyorum galiba. Ve şu an gerçekten menfaatim dışında kimseyle ilişki kurmuyorum.
Buraya kadar okuduk necis yaratılışıma dair aklıma gelen ilk örnekleri sundum tamam diğer bölüme geçelim:
-Kendimi kötü olarak nitelendirmekten zevk alma sebebim yaşadığım talihsiz arkadaşlıkları, hatırlamak istemediğim öğrencilik hayatını kendime mal etmeye çalışmam. Böylece ben insanlara iyi davranırken onların bana kötü davranmış olma lükslerini yok ediyorum. Herşey benim suçum benim düşüncesizliğim benim kendini beğenmişliğim bla bla tüm yük tüm sorumluluk bende olmalı. Ama hiçbir şey benim saflığımdan iyi niyetimden nezaketimden karşı tarafa olan mesnetsiz güvenimden kaynaklanmamalı. Haksızlığa uğradığımı düşünürsem midem yanıyor öfkeden kendimi dağlara taşlara vurasım geliyor içim yanıyor içim.
Diğerlerinin benimle ilgili olan fikirlerini fazla önemsememle mi başladı bu durum yoksa böyle olduğum için mi edilen her lafla kendimi sorguluyorum bilmiyorum. Bildiğim birşey varsa o da özgüvensiz insanların çevresindekileri bu derece kıçına takması. Gerçi şu aralar baya hafifledi söyleyenenlere göre kendimi yargılamam. Neyse.
Mükemmelliyetçilikle mi alakalı bilmiyorum ama kaç yaşımda olursam olayım geçmişimden nefret ediyorum gece uyuyamadığımda bana işkence eden pişmanlıklar keşkeler gırla..
Belki de gerçekten garabet gudubet hilkat garibesi bir şeyim. Belki de kendimi gereğinden fazla eleştiriyorum sanki insan olmaktan utanıyorum.
Eğer ki kime göre kötü neye göre kötü diyecek olursanız;
Toplum zararına eylemlerde bulunan kişilere kötü deriz. Kötü kalpli. Ben hiç kendisini umusamayan kendi canını acıtan kişilerin kötü olarak nitelendirildiğini duymadım. Ancak acınası deriz sorunlu deriz psikopat deriz ama kötü dememiz için iki kişiye ihtiyaç vardır. Katil ve maktül.
Neden bilmiyorum ama diğer insanları daima bizden daha sinsi daha yapmacık ve daha menfaat düşkünü buluyoruz. Biz hep maktülüz tabii.
Fakat ben ne kadar habis bir yaratılışlı bir ruh olduğumu biliyorum ve kabullendim. Tüm insanlar benim gibi olsa hayat yaşanılmaz hale gelirdi heralde.
Çirkinliklerden nefret ederim. Hem nesneler hem objeler için geçerli bu. Mesela otobüse binmek bu yüzden bir işkencedir benim için. Fiziksel zorluğu bir yana bir sürü insan yüzü ve vücudu incelemek zorunda kalıyorum. Bir sürü pis ya da kötü giyinmiş insan nereden geldiğini bilmediğim bir yaşama sevinciyle sokaklardalar. Bunu yazan da kendini dünyanın 8. harikasın zannetmiyor merak etmeyin. Bu tuhaf mükemmelliyetçilik sayesinde aynaya bakmaktan kaçtığım zamanlar oluyor veya dışarı çıkmak istemediğim..
İnanılmaz derecede kindarım mesela çoğu zaman ailemi suçlarım mutsuz çocukluğum için, ellerinden o zamanlar bir şey gelmeyeceğini bildiğim halde.
Bir de lüzumsuz alınganlıklarım had safhada. Sanırım bunun altında hem "bana böyle davranamazsın" egosu hem de klasik sevdiği kadar sevilmeme korkusu var. Fakat bu duygusallık kinle birleşince kaçınılmaz bir intikam alma dürtüsü meydana getiriyor. Gereğinden fazla acımasız olabiliyorum. İhtiyacım geçtiğinde arkadaşlarından benim kadar kolay vazgeçebilen insan az. Vefasızlık dizboyu.
Bir ara çok garip takıntılar edindim mesela biri benimle iki defa konuştu ben onunla üç defa konuştum diye sinirlenir böyle saçma sapan şeylerin çetelesini tutar bir daha o kişiyle -benimle 5. defa konuşmadan- irtibata geçmezdim. Kimseyle ilk defa konuşan ben olmamak için de dikkat ederdim hala da ediyorum galiba. Ve şu an gerçekten menfaatim dışında kimseyle ilişki kurmuyorum.
Buraya kadar okuduk necis yaratılışıma dair aklıma gelen ilk örnekleri sundum tamam diğer bölüme geçelim:
-Kendimi kötü olarak nitelendirmekten zevk alma sebebim yaşadığım talihsiz arkadaşlıkları, hatırlamak istemediğim öğrencilik hayatını kendime mal etmeye çalışmam. Böylece ben insanlara iyi davranırken onların bana kötü davranmış olma lükslerini yok ediyorum. Herşey benim suçum benim düşüncesizliğim benim kendini beğenmişliğim bla bla tüm yük tüm sorumluluk bende olmalı. Ama hiçbir şey benim saflığımdan iyi niyetimden nezaketimden karşı tarafa olan mesnetsiz güvenimden kaynaklanmamalı. Haksızlığa uğradığımı düşünürsem midem yanıyor öfkeden kendimi dağlara taşlara vurasım geliyor içim yanıyor içim.
Diğerlerinin benimle ilgili olan fikirlerini fazla önemsememle mi başladı bu durum yoksa böyle olduğum için mi edilen her lafla kendimi sorguluyorum bilmiyorum. Bildiğim birşey varsa o da özgüvensiz insanların çevresindekileri bu derece kıçına takması. Gerçi şu aralar baya hafifledi söyleyenenlere göre kendimi yargılamam. Neyse.
Mükemmelliyetçilikle mi alakalı bilmiyorum ama kaç yaşımda olursam olayım geçmişimden nefret ediyorum gece uyuyamadığımda bana işkence eden pişmanlıklar keşkeler gırla..
Belki de gerçekten garabet gudubet hilkat garibesi bir şeyim. Belki de kendimi gereğinden fazla eleştiriyorum sanki insan olmaktan utanıyorum.
6 sesleniş:
aa ben. ya burada mimlere kötü özelliğim herkese güvenmem falan yazanlar var, bense saymışım da saymışım. Yahu kimse mi bencil değil, kimse mi sinirli, agresif ya da kıskanç değil?
"Bildiğim birşey varsa o da özgüvensiz insanların çevresindekileri bu derece kıçına takması." doğru bu bak işte. Bu özellik kötü.
"İhtiyacım geçtiğinde arkadaşlarından benim kadar kolay vazgeçebilen insan az." ihtiyaç-çıkar bunların ne olduğuna nasıl vazgeçtiğine bağlı tabi. Bir yerden sonra o bazı arkadaşlıklar senin isteklerini karşılamamaya başlıyor, oluyor bu yani. Ne yapacaksın hayatından çıkartacaksın.
okurken şiştim, bu kadar yüklenme kendine.
yazık sana:) üzüldüm valla.
missisgamze; onun bir de en kötü özelliğim "herkese güvenmem" olan versiyonu var ki insanlar masum mu görünmeye çalışıyorlar yoksa şu yaşlarına kadar hala saf salak mı kalmışlar anlayabilmiş değilim.
Arkadaşlık konusuna gelince insanları çok yakından tanıyınca onlardan nefret etmeye başlıyorum (çok çok az kişi hariç) ya da öncekinden iyi birini bulduysam diğeri beni anlamıyorsa falan vazgeçebiliyorum ya.
toprak; beni günlük hayat o kadar yoruyor ki hiçbir kötü şey yaşamamış olsam bile of çok sıkılıyorum :/
nobody; bence de yazık ya ben de üzülüyorum acıyorum zaman zaman kendime.
Seni sewdim pink freuf
Yorum Gönder