Sayfalar

Kitap Okumanın Zararları

Ben artık okumanın yararlı bir faaliyet olduğunu düşünmüyorum hele de benim gibi kitabı yaşayan roman karakterleriyle fazla özdeşenleşen insanlar için. Kitabı yaşamaktan kastım hiçbir fiziki veya ruhsal betimlemeyi gözünüzde canlandırmadan okuyup geçememek. Hele ki Dostoyevski, Çehov, Peyami Safa gibi karmaşık tahlilleri olan yazarlar var ki canıma okuyor.
"Kutuzov içine kapanık olmakla beraber insan canlısıydı kendini toplumdan sakınır bir müddet sonra insanlarla çok şey paylaştığını düşünür ve onları terkederdi, aslında terkeden de o değildi fakat Kutuzova dengesiz mizacından ötürü fazla güvenilmeyeceği apaçık ortadaydı, ilişiğini kestiği insanları bir daha asla hatrına getirmezdi."
Şimdi benim bu adamı hissetmem gerekiyor hmm insanları sevmiyorum yok seviyorum aslında ama kaçıyorum peki niçin kaçıyorum? Hassas ve zayıf bir bünyem var o zaman. Ama aynı zamanda sert olmalıyım insanları bir çırpıda siliveren... Peki bana niye güvenilmiyor? İnsan canlısıydı ve terkeden o değildi aslında vurgularına dikkat! Demek ki onu böyle olmaya iten sebepler var.
Bu arada Kutuzov,  Savaş ve Barıştan ismi aklımda kalan tek tipleme.

Bilirsiniz yazarlar standart insanlardan daha farklılar daha another brick on the wall'lar ve beni böyle böyle anormalleştirdiler.
Çocukken sadeleştirilmiş ve kısaltılmış türk-dünya klasikleriyle  (tabiki Grimm kardeşlerin masalları da dahil fakat onları hepimiz biliriz) büyüdüm desem yeridir.
Büyüyünce de orjinal hallerini (yani orjinale en yakın hallerini) elden geçirdim tabi. Ömer Seyfettinin hikayelerinin hemen hemen hepsini bilirim içlerinde çok psikopatça olanlar vardır. Hatta şu an düşündüm de "kim okumama izin vermiş bunları?!".  Sefiller, Çocuk Kalbi, Pollyanna, Pinokyo Küçük Kadınlar .. Ben bu romanların hepsine hüzünlendim hepsinde annesi babası ölmüş çocuklar fakir çocuklar işkence gören çocuklar arkadaşları tarafından dışlanan çocuklar.. hepsini yaşadım. En son bitirdiğim kitap Tutunamayanlardı ve Selim Işık'ın tutunamayışını aynı iç sıkıntısıyla izledim ilkokul yılları anlatılırken çocukluğuma döndüm ortaokul yıllarında ilk ergenlik dönemimi tekrar yaşadım. Rüyamda bile gördüm. Kitabı okuduğum müddetçe olur olmaz şeylere ağladım filan..

Dayım 9 yaşındayken şiir kitabı almıştı bana, adının Çocuklara Şiirler nevinden birşey olması gerek. Çocuğun birinin hasta kardeşine yazdığı şiir vardı ne kadar da ağlamıştım tıpkı bana benziyordu kardeşi hep hastanedeydi hep serumla besleniyordu.
Sonra küçük bebek cenin şiiri vardı. Erken doğumdan ölen iki kardeşim var biri ben çok küçükken olmuş hatırlamıyorum diğerindeyse kaç gün yas tutmuştum, babam sarışın olduğunu söylemişti. Yine çocuk kitabı yazarı sanılan Gülten Dayıoğlu, Kemalettin Tuğcu, Muzaffer İzgü falan bunlar bende hep yaradır. Gülten Dayıoğlu'nun Yeşil Kiraz isimli zavallı bir kapıcı kızının hayat hikayesini anlatan romanı vardı elime geçtiğinde yani zehirlendiğimde daha 10 yaşındaydım. Kızın hikayesi öyle acıklıydı ki aylarca aklımdan çıkaramamıştım.
Hiç unutmam Şeker Portakalını okuduğum sırada elektrikler kesilmişti mum ışığında okuyarak ağlamıştım ah ne romantik.
Harry Potterla bile aramda duygusal bir bağ vardı öyle ya o da öksüz yetim bir çocuktu ve tatilleri eve döneceği için sevinmezdi tıpkı benim gibi.

Elime geçen herşeyi okuduğum dönemler oldu efendime söyleyeyim peygamberler tarihi mi dersin kişisel gelişim kitapları mı dersin... Ayşe Kulinden, Stephan Kinge uzanan bir yelpazede oradan oraya savruldum. İzlemediğim ya da izlemeyeceğim filmlerin eleştirilerini takip ettim gazeteden. Bu arada Buket Uzuneri de sevmiştim Kumral Ada Mavi Tuna falan.
Ortaokulda da John Steinbeck ve Hüseyin Rahmi sayesinde de hayattan soğuyarak natüralizmle tanıştım. Bol bol Rus ve İngiliz edebiyatı sömürdüm.
Lisede edebiyat derslerime faydası olsun diye ilk roman ilk realist roman ilk psikolojik roman vs böyle bir ilk antolojisi okudum sayılır. Tanzimat dönemi Serveti Fünun dönemi Milli dönem Cumhuriyet dönemi eserlerini kendimce inceledim.
İstemsiz şekilde okuduklarımın şeceresini çıkarıyorum. Şecere çıkarmak da denmez aslında mihenk taşları işte en çok iz bırakanlar. Neyse sadede geliyorum;

-BUNLARIN HİÇBİRİ BENİ MUTLU ETMEDİ. HER KİTAPTAN SONRA DAHA MELANKOLİK DAHA NEVROTİK OLDUM.

Belki de diyeceksiniz ki sen aşırı duygusal ve pesimistsin bunda kitapların suçu ne?
O kitaplar yüzünden garip garip hayatlar yaşadım farklı farklı acılar çektim kendi yaşantım yetmiyormuş gibi başkalarınınkini de üstüme yüklendim hayatın her koşulda ne kadar acımasız olduğunu tecrübe ettim.

Ha şimdi de sen sadece romanlardan bahsediyorsun bilgi içerikli yayınlar da var diye itiraz edeceksiniz.
İgnorance is bliss.  Öğrendiğim şeylerle de mutlu olamam mesela öldükten sonra yokolacağımı bilmek bana mutluluk bahşetmiyor doğruya doğru. Pozitivizm materyalizm (benim benimsediğim mekanik olanıdır) ise yaşama  sevincimi köreltiyor. İnsanlar ormanlık bir alanda huzur buluyor bense ağaca bakıp fotosentezini tropizmasını üstünde yaşayan bakterileri düşünüyorum. Taşa bakıp iç püskürük mü dış püskürük mü kimyasal tortul mu başkalaşım geçirmiş mi diye merak ediyorum. Tarihi araştırınca katliamlar soykırımlar dehşet vahşet ölümcül deneyler ot bok. Hakeza psikoloji sosyoloji felsefe de öyle. Hiçbir şey kazanmıyorum.
Hayatın özü zevktir. Bitkinin ışığa yönelmesi gibi insan da hazza yönelir. Hazla huzurun dengeli varlığı mutluluktur. Kitap okumayın atın onları hepsini yakın! Sadece puccanın kitabına izin var!

13 sesleniş:

gerisi önemli değil... dedi ki...

cehalet erdemdir diye boşuna dememişler :)

byvayet dedi ki...

"standar insanlardan farklılar daha another brick in the wall lar" kısmını anlamadım. another brick in the wall ı olumlu olarak kullanmışsın?

Pink Freud dedi ki...

gerisi önemli değil; artık çocuklarımızı cahil mi yetiştirsek napsak :D

byvayet; yani normalde olumlu kullanırım ama yazının içeriği itibariyle burada olumsuz.

byvayet dedi ki...

yazarlar veya sanatçılar(tam ahtırlamıyorum) daha another brick in the wall dırlar standart insanlar değillerdir demiştin. zaten standart insanlar another brick in the wall olmuyor mu?.s onu demek istemiştim

Pink Freud dedi ki...

Yoo niye standart insanlar öyle olsun? duvardaki farklı bir tuğla derken çoğunlukla aynı olmama durumunu kastediyor ki.

Pink Freud dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
byvayet dedi ki...

yo. ben her zaman onu; şu lanet olası duvardaki herhangi tuğlalardan birisiniz olarak algıladım. duvardaki bir başka tuğlasın sen diyor. duvardaki tuğlalardan birisin. ve bu şarkı ve komple wall albümüyle ilgili bayağı bir araştırma yapmıştım zamanında. baktığım yorumlar ve şarkı da öyle gösteriyordu. yani sen duvardaki tuğlalardan farklısın anlamında değil, duuvardaki tuğlalardan bir başkasısın sen anlamında.


all in all it's just another brick in the wall.
all in all you're just another brick in the wall.

Pink Freud dedi ki...

Ben hiç liriklerine bakmadım ya bütün halinde yani, dinlediğim kadarıyla anlıyorum diye. Ama arkadaşlar arasında falan hep öyle kullanıyorduk biz. Senin dediğin gibi de olabilir bak. Belki de istedikleri budur birkaç anlama gelmesi gerekiyordur zaten :P

byvayet dedi ki...

:D aslında other dese dediğin doğru olur. ama another diyo. bi tiksintiyle, hepiniz tuvardaki bir başka tuğlasınız. another brick in the wall u bilen arkadaşların varsa ne mutlu sana :D

Azura dedi ki...

Ayni duygular, ayni dusunceler.. Ama soyle de bir gercek var Pink; bazi kitaplar ve cumleler insana hayranlik uyandiriyor. Sirf bunun icin iyi ki kitaplar var diyorum. Sen demiyor musun? Diyorsundur.. :)

Pink Freud dedi ki...

Tabi ki canım şu noktadan sonra kitapsız ne yaparım ben :D amacım birazcık sarkazm yapmaktı.

Adsız dedi ki...

uyanık olmak rahatsız edicidir diyelim bence uyuyor olmayı mı tercih ederdin göz göre göre

Pink Freud dedi ki...

Adsız yapabildiğin en iyi yorum bu mu? Göz göre göre uyumak şeklinde tamamen irrasyonel saçma bir deyim oluşturdun.