Bu konuda o kadar cahil, sağduyudan uzak ve pişkin yorumlar yapılıyor ki değinmeden edemeyeceğim.
Beni takip eden kadın blogger sayısı daha fazla belki biraz yararlı olurum.
Başbakanın kürtaja karşıyım söyleminden sonra AKP'li İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün, Yeni Ceza Hukuku'nun "kürtaj cinayettir" fikri doğrultusunda geliştiğini, anne karnında hayatını devam ettiren çocuğun maddi manevi varlığına karşı yapılan saldırıların cezalandırılması gerektiğini söylemiş. Haberin geri kalanı için tıklayabilirsiniz.
Kürtaj insanlık suçuymuş, halkın genel inancının aksine hayatın daha önce başladığına İNANIYORMUŞ, halk bu konuda bilgilendirilmeliymiş. Zaten bu derece bağnaz insanlar sadece inanır.. Ne kaynak okur ne veri araştırır ne de iki gram muhakemede bulunur. Sonra TAMAMEN KİŞİSEL inançlarını topluma mal eder ve herkese dayatırlar. Ne mensup olduğu dini derinlemesine bilir ne de tıptan haberi vardır.
Konuyu dini, ilmi ve vicdani hatta iktisadi olarak inceleyelim.
İslama göre kürtaj haramdır. Haramdır lakin haklı bir mazereti yoksa ve cenine RUH ÜFLENDİKTEN sonra yapılıyorsa haramdır. Burada tıpkı çağdaş bilimlerde olduğu gibi embriyonun cenin haline gelmesi, ruha sahip olması veya sinir sisteminin gelişmesi (serebral kortex, oksipital lob, temporal lob, parietal lob, frontal lob, limbik sistem, beyincik) zaman almaktadır.
Bu süre maliki ve hanbeli mezhebi alimlerine göre 42 gündür. 42 gün olmadan kürtaj yaptıran kimseye herhangi bir ceza ya da diyet yoktur.
Eğer 42. günden sonra kürtaj işlemi uygulanırsa ailenin köle azlederek bedel ödemesi gerekmektedir. Cenin haline gelmeden önce alınan nutfe(sperma), hamileliği önlemek için yapılan azl(doğum kontrol) gibidir.
Hanefi mezhebine göreyse bu kürtaj için uygun zaman dilimi 120 gündür.
İmam Gazali'nin fikriyse ceninin ilk safhasıyla son safhası arasında fark olmadığıdır.
Yine kimi hadis kaynaklarınca doğacak çocuğu İslam terbiyesiyle yetiştirememek, yeterli din bilgisini verememek kaygısıyla bilerek düşük yapmak geçerli mazeret sayılmaktadır.
Gördüğünüz üzere çoğu zaman olduğu gibi İslam hukukçuları bu konuda da mutabık değiller. Anlaştıkları şeyler;
1) Anne sağlığını tehdit eden bir durum olduğu zaman çocuk aldırmanın caiz olduğu
2) Maddi sıkıntı çekmek, engelli çocuktan kurtulmak gibi FUZULİ sebeplerle kürtaja asla ve kat'a izin verilmemesi.
Müslüman olsanız bile mezhepleriniz, güvendiğiniz fakihler (kuran yorumcuları) dolayısıyla farklı seçenekleriniz var fakat devlet yönetiminden sorumlu insanlar iktidar sarhoşluğuyla sizlere kendi dinleri kendi mezhepleri ve kendi yorumlarınca hükmetmeye çalışmaktadırlar.
Tabi o çağda zigotun embriyoya, embriyonun cenine, ceninin bebeğe dönüştüğünü bilen yok. Biz biraz da ilimden irfandan aklın yolundan pozitivizmden konuşalım.
"İlk safhadan yani sperm yumurtayı döllediği andan itibaren bir canlı oluşmuştur o yüzden kaç günlük olursa olsun kürtaj cinayettir." Bu hiçkimsenin hatırına gelmeyen ayrıntıyı düşünmek çok zamanınızı aldı mı?? Döllenmiş yumurta tabi ki bir canlıdır, tıpkı erkeklerin oraya buraya boşalttıkları spermleri gibi. Size birçok canlı örneği verebilirim meselaa domates, salatalık, ot, çiçek, böcek, bakteri.
Bir canlının acı çekebilmesi için amiyane tabirle BİLİNCİNİN olması gerekir. Canlıyı bilinçli yapan şey merkezi sinir sistemidir. Sinir sisteminiz devre dışı bırakıldığında mesela size narkoz verildiğinde kalbinizi söküp alsalar dahi hiçbir şey hissedemezsiniz. Ve hamileliğin 10. haftasında bebeğin beyin dalgaları oluşmaya başlar yani ondan önce fetüsün bilinçli herhangi bir his ya da algısı yoktur. Aynı şekilde solucanlar ya da bitkiler de acı hissine sahip değildirler.
Şayet mesele bir canlıyı incitmemekse, sayın bakanlar et yemekten vazgeçmelisiniz. Çünkü memeliler grubunda nispeten gelişmiş beyin yapısına sahip bir inek kafası kesilirken öyle de bir acı duyar ki!
Dindar kürtaj düşmanları asıl sorunun zigotun acı çekip çekmemesi değil yapılanın insan ahlakına ters düşmesi olduğunu savunur. Embriyo bir 'bebektir', onu öldürmek cinayettir ve bu böyledir: tartışma bitmiştir. Bu duruş farklı birçok sorun yaratır. Öncelikle, tıp biliminin ilerlemesinde büyük etkisi olmasına rağmen embriyonik kök-hücre araştırmaları durdurulmalıdır, çünkü bu araştırma embriyonik hücrelerin ölmelerine yol açar.
Toplumun tüp bebek yöntemini çoktan benimsediğini düşündüğümüzde buradaki tutarsızlık ortaya çıkar, ki tüp bebek yönteminde doktorlar her zaman kadınları fazla yumurta üretmeleri konusunda teşvik ederler ve bu yumurtalar vücut dışında döllenir. Onlarca yaşayabilir zigot üretilebilir ve bunlardan iki ya da üç tanesi daha sonra, rahme nakledilir. Buradaki beklenti, bunlardan bir, belki iki tanesinin yaşamayı sürdürmesidir. Bundan ötürü, tüp bebek uygulaması bu iki aşamalı prosedürle embriyoları öldürür ve toplum genellikle bunu bir sorun olarak değerlendirmez. Tüp bebek uygulaması yirmi beş yıldan bu yana çocuk sahibi olamayan çiftlerin mutluluk kaynağı olmuş standart bir prosedürdür.
Sonra her zaman yapıldığı gibi hiçbir matah yanı olmayan Amerika örnek gösterilmiş. İşlerine gelmeyince Amerika bok püsür ahlaksızlık yuvası işlerine gelince ballı kaymaklı harikalar diyarı! Orada da çok tartışmalı ihtilaflı bir konuymuş kürtaj. Amerikan koyu katoliklerin bu uğurda verdiği savaşa göz atalım. 3 Haziran 2005 The Guardian 'Hıristiyan çiftler tüp bebek yöntemi yüzünden ıskartaya çıkarılan embriyoları kurtarmak için seferber oldular' başlığı altındaki bir makaleyle tuhaf bir öyküyü betimlemiştir. Bu hikaye tüp bebek kliniklerinde fazlalık embriyoları KURTARMAYI hedef belirlemiş Kartanecikleri isimli bir organizasyon hakkındaydı.
Washington Eyaletinden bir kadın, 'Tanrının bizi bu embriyolardan (çocuklardan) birisine yaşama şansı vermeyi denememiz için çağırdığını hissettik' dedi, lakin kendi dördüncü çocuğunu "muhafazakâr Hıristiyanlar ve tüp bebeklerin beklenmedik ittifakından' meydana gelmişti. Embriyolar için derin endişe duyan kocasıysa bir kilise kıdemlisinden şöyle bir tavsiye alacaktı, "Eğer köleleri özgür bırakmak istiyorsan, bazen köle tüccarıyla bir anlaşma yapman gerekebilir." Bu insanlar, yaratılan embriyoların çoğunun kendiliğinden vücuttan atıldığını bilselerdi bu konuda ne söyleyebilirlerdi? Bu en iyi tanımla, bir tür doğal 'kalite kontrolü' olarak görülebilir.
Ayrıca anti-kürtaj fanatikleri embriyoların intikamı için doktorları bile öldürmüşlerdir. Olayın ayrıntılı ve tüyler ürpertici detayları için tık.
Bilimsel olarak çok pragmatist yaklaştım insanların yavrularını sadece fetüs olarak görmediklerinin farkındayım. Olayın vicdanı boyutuna gelirsek kürtajın eğlenceli bir tarafı yoktur çoğu zaman kadınları depresyona sürükler.
Kimse zorunlu olmadıkça böyle bir tecrübe yaşamak istemez.
-Ama hayatını engelli bir çocuğa adamak istemeyebilir. Öte yandan aklı başında, fiziksel eksikliği bulunmayan insanların bile zor barındığı bir dünya engelliler için o kadar tehlike dolu ki.. Bu çocukların ebeveynlerine birşey olduğu taktirde akıbetlerinin ne olacağı muallak. Yetimhanede normal çocukların başlarına gelenleri biliyoruz ki bu çocuklara bakmak bin kat daha özveri isteyen bir iş. Engelli kız çocuklarının cinsel istismara uğrama ihtimali de hayli yüksek. Ayrıca engelli çocuk sadece anneyi değil tüm aile üyelerini olumsuz etkiler. Fakat yine de karar annenindir sonuçta onun yavrusu, besleyecek büyütecek sevgisini ilgisini eksik etmeyecek olan o. Fakat herhangi birinin çıkıp da bebek katilleri diye bağırma lüksü yoktur!
-Türkiyede en yadsınamaz gerçeklerden biri tecavüz. Çocuklar istismar edilir kendi rızası var denir, rus olduğu için doğuştan orospudur anında yararlanılır, toplu tecavüz aslında kadının isteğiyle yapılmış orgydir, aile içi istismarlar namus meselesidir üstü örtülür, genç kızlar zorla tecavüzcüsüyle evlendirilir vs vs. Cinsel istismara uğramış kadın bu rezilliğin ürünü olan çocukla nasıl bir iletişim kuracak sizce? O anneden o çocuğa, o çocuktan o anneye bir yarar gelir mi sizce? Çöpe atacak kadar bile nefret edebilir.
-Hayat kadınları var bir de evet. Zaten çoğu illegal yollarla düşük yapıyor, yaptırtırılıyordur.
-Maddi imkansızlıklar yüzünden yapılanı en can acıtanlardan biri olsa gerek. Kadının da erkeğin de çalışması gerekiyordur zaten önceden çocukları vardır daha onların okul masraflarını dahi karşılayamıyorlardır belki sosyal güvenceleri bile yoktur. Bir tane daha doğurmak demek diğerlerinin boğazlarından kısmak demektir. Yoksulluğun ne demek olduğunu bilmeden herhangi birinin cana kıymak günahtır diye ahkam kesme lüksü yoktur!
Şimdiye kadar bahsettiklerim muhafazakar kesimde bile ucundan kıyısından kabul görmüş açıklamalardır fakat asıl sorun özgür genç kızların, bekar kadınların kürtaj olmasıdır! Vicdan azabı çekmeleri sağlanmaya çalışılır. Günahkarsın zina yapıyorsun sırf keyfinden kendi evladının canına kıyıyorsun sen nasıl insansın!!! Önlenmeye çalışılan şey gayri meşru ilişkilerdir.
Kimileri de pişkin pişkin "o zaman korunacaktın arkadaş" der. Hiçbir doğum kontrol yönteminin yüzde yüz garantisinin olmadığı prospektüslerde bile yazarken. Şimdi burada bireylerin cinsel özgürlüklerinden falan bahsetmeyeceğim buraya kadar sabırla okumuş herkes biliyor zaten.
Bunların haricinde kadın bir çocuğu olsun istemiyordur bu kadar basit. O sorumluluğu taşımak istemiyordur, sabrına güvenmiyordur, psikolojisi elvermiyordur.
Ya da kitsch olacak ama böyle bir ortama çocuk getirmek istemiyordur.
Günümüzde tüm insanlık anne ve babalık güdülerimizi tatmin etmek için bencilce çocuk yapıyor.
Diğer bir mesele "3 çocuk doğur 5 çocuk doğur, rahmine düşen her sperme sahip çık koru" demek nüfusu arttır ki ucuz iş gücü şahlansın demektir. Yıllarca Türkiyenin tek avantajının genç dimağlar olduğu vurgulanarak büyütüldük. Ne gençlik ama! Oysa nüfus ne kadar fazlaysa kişisel refah o kadar azdır tıpkı hindistan gibi çin gibi. İnsana verilen değer azalır sağlık hizmetleri olsun eğitim hizmetleri olsun. Düşünsenize doğuda insanlar 5-6-7 tane doğuruyor sonra onları okutmuyor çalıştırıyor kızları para karşılığı genç yaşta evlendiriyor ki aileye daha fazla yük olmasın. Çoğu aile evladını üniversiteye binbir zorlukla gönderirken ekstradan kardeşlere ne olacak? Daha memur maaşlarını bile iyileştiremediler ve devletin çocuk yardımı 10-15 lira birşey.
2050'de Türkiye'nin Yozgattaki hali böyle olur İstanbuldaki şöyle.
Son birşey ekleyeceğim yapılan araştırmalara göre kürtaj ile suç oranları arasında ters orantı bulunmaktadır zaten düşünsenize aldırmak istenen çocuk istenmeyen çocuktur, yeterince ilgi alaka müsamaha gösterilmez, kötü bir çevrede kendisine ebeveynlik etmeyen yetişkinlerle büyür bu kadar basit. Diğer ihtimal ya cami avlusuna bırakılır ya kimsesizler yurduna terkedilir ya da evlatlık verilir. Hayata 10-0 yeni başlıyorlar bunu anlamak çok mu zor?
NOT: bazı muhafazakarlar doğum kontrol ve ertesi gün haplarına da karşıdırlar çünkü böyle ilaçların içine türk milletini kısırlaştırmak için dış mihraklar tarafından kimyasallar katılmaktaymış.
Beni takip eden kadın blogger sayısı daha fazla belki biraz yararlı olurum.
Başbakanın kürtaja karşıyım söyleminden sonra AKP'li İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün, Yeni Ceza Hukuku'nun "kürtaj cinayettir" fikri doğrultusunda geliştiğini, anne karnında hayatını devam ettiren çocuğun maddi manevi varlığına karşı yapılan saldırıların cezalandırılması gerektiğini söylemiş. Haberin geri kalanı için tıklayabilirsiniz.
Kürtaj insanlık suçuymuş, halkın genel inancının aksine hayatın daha önce başladığına İNANIYORMUŞ, halk bu konuda bilgilendirilmeliymiş. Zaten bu derece bağnaz insanlar sadece inanır.. Ne kaynak okur ne veri araştırır ne de iki gram muhakemede bulunur. Sonra TAMAMEN KİŞİSEL inançlarını topluma mal eder ve herkese dayatırlar. Ne mensup olduğu dini derinlemesine bilir ne de tıptan haberi vardır.
Konuyu dini, ilmi ve vicdani hatta iktisadi olarak inceleyelim.
İslama göre kürtaj haramdır. Haramdır lakin haklı bir mazereti yoksa ve cenine RUH ÜFLENDİKTEN sonra yapılıyorsa haramdır. Burada tıpkı çağdaş bilimlerde olduğu gibi embriyonun cenin haline gelmesi, ruha sahip olması veya sinir sisteminin gelişmesi (serebral kortex, oksipital lob, temporal lob, parietal lob, frontal lob, limbik sistem, beyincik) zaman almaktadır.
Bu süre maliki ve hanbeli mezhebi alimlerine göre 42 gündür. 42 gün olmadan kürtaj yaptıran kimseye herhangi bir ceza ya da diyet yoktur.
Eğer 42. günden sonra kürtaj işlemi uygulanırsa ailenin köle azlederek bedel ödemesi gerekmektedir. Cenin haline gelmeden önce alınan nutfe(sperma), hamileliği önlemek için yapılan azl(doğum kontrol) gibidir.
Hanefi mezhebine göreyse bu kürtaj için uygun zaman dilimi 120 gündür.
İmam Gazali'nin fikriyse ceninin ilk safhasıyla son safhası arasında fark olmadığıdır.
Yine kimi hadis kaynaklarınca doğacak çocuğu İslam terbiyesiyle yetiştirememek, yeterli din bilgisini verememek kaygısıyla bilerek düşük yapmak geçerli mazeret sayılmaktadır.
Gördüğünüz üzere çoğu zaman olduğu gibi İslam hukukçuları bu konuda da mutabık değiller. Anlaştıkları şeyler;
1) Anne sağlığını tehdit eden bir durum olduğu zaman çocuk aldırmanın caiz olduğu
2) Maddi sıkıntı çekmek, engelli çocuktan kurtulmak gibi FUZULİ sebeplerle kürtaja asla ve kat'a izin verilmemesi.
Müslüman olsanız bile mezhepleriniz, güvendiğiniz fakihler (kuran yorumcuları) dolayısıyla farklı seçenekleriniz var fakat devlet yönetiminden sorumlu insanlar iktidar sarhoşluğuyla sizlere kendi dinleri kendi mezhepleri ve kendi yorumlarınca hükmetmeye çalışmaktadırlar.
Tabi o çağda zigotun embriyoya, embriyonun cenine, ceninin bebeğe dönüştüğünü bilen yok. Biz biraz da ilimden irfandan aklın yolundan pozitivizmden konuşalım.
"İlk safhadan yani sperm yumurtayı döllediği andan itibaren bir canlı oluşmuştur o yüzden kaç günlük olursa olsun kürtaj cinayettir." Bu hiçkimsenin hatırına gelmeyen ayrıntıyı düşünmek çok zamanınızı aldı mı?? Döllenmiş yumurta tabi ki bir canlıdır, tıpkı erkeklerin oraya buraya boşalttıkları spermleri gibi. Size birçok canlı örneği verebilirim meselaa domates, salatalık, ot, çiçek, böcek, bakteri.
Bir canlının acı çekebilmesi için amiyane tabirle BİLİNCİNİN olması gerekir. Canlıyı bilinçli yapan şey merkezi sinir sistemidir. Sinir sisteminiz devre dışı bırakıldığında mesela size narkoz verildiğinde kalbinizi söküp alsalar dahi hiçbir şey hissedemezsiniz. Ve hamileliğin 10. haftasında bebeğin beyin dalgaları oluşmaya başlar yani ondan önce fetüsün bilinçli herhangi bir his ya da algısı yoktur. Aynı şekilde solucanlar ya da bitkiler de acı hissine sahip değildirler.
Şayet mesele bir canlıyı incitmemekse, sayın bakanlar et yemekten vazgeçmelisiniz. Çünkü memeliler grubunda nispeten gelişmiş beyin yapısına sahip bir inek kafası kesilirken öyle de bir acı duyar ki!
Dindar kürtaj düşmanları asıl sorunun zigotun acı çekip çekmemesi değil yapılanın insan ahlakına ters düşmesi olduğunu savunur. Embriyo bir 'bebektir', onu öldürmek cinayettir ve bu böyledir: tartışma bitmiştir. Bu duruş farklı birçok sorun yaratır. Öncelikle, tıp biliminin ilerlemesinde büyük etkisi olmasına rağmen embriyonik kök-hücre araştırmaları durdurulmalıdır, çünkü bu araştırma embriyonik hücrelerin ölmelerine yol açar.
Toplumun tüp bebek yöntemini çoktan benimsediğini düşündüğümüzde buradaki tutarsızlık ortaya çıkar, ki tüp bebek yönteminde doktorlar her zaman kadınları fazla yumurta üretmeleri konusunda teşvik ederler ve bu yumurtalar vücut dışında döllenir. Onlarca yaşayabilir zigot üretilebilir ve bunlardan iki ya da üç tanesi daha sonra, rahme nakledilir. Buradaki beklenti, bunlardan bir, belki iki tanesinin yaşamayı sürdürmesidir. Bundan ötürü, tüp bebek uygulaması bu iki aşamalı prosedürle embriyoları öldürür ve toplum genellikle bunu bir sorun olarak değerlendirmez. Tüp bebek uygulaması yirmi beş yıldan bu yana çocuk sahibi olamayan çiftlerin mutluluk kaynağı olmuş standart bir prosedürdür.
Sonra her zaman yapıldığı gibi hiçbir matah yanı olmayan Amerika örnek gösterilmiş. İşlerine gelmeyince Amerika bok püsür ahlaksızlık yuvası işlerine gelince ballı kaymaklı harikalar diyarı! Orada da çok tartışmalı ihtilaflı bir konuymuş kürtaj. Amerikan koyu katoliklerin bu uğurda verdiği savaşa göz atalım. 3 Haziran 2005 The Guardian 'Hıristiyan çiftler tüp bebek yöntemi yüzünden ıskartaya çıkarılan embriyoları kurtarmak için seferber oldular' başlığı altındaki bir makaleyle tuhaf bir öyküyü betimlemiştir. Bu hikaye tüp bebek kliniklerinde fazlalık embriyoları KURTARMAYI hedef belirlemiş Kartanecikleri isimli bir organizasyon hakkındaydı.
Washington Eyaletinden bir kadın, 'Tanrının bizi bu embriyolardan (çocuklardan) birisine yaşama şansı vermeyi denememiz için çağırdığını hissettik' dedi, lakin kendi dördüncü çocuğunu "muhafazakâr Hıristiyanlar ve tüp bebeklerin beklenmedik ittifakından' meydana gelmişti. Embriyolar için derin endişe duyan kocasıysa bir kilise kıdemlisinden şöyle bir tavsiye alacaktı, "Eğer köleleri özgür bırakmak istiyorsan, bazen köle tüccarıyla bir anlaşma yapman gerekebilir." Bu insanlar, yaratılan embriyoların çoğunun kendiliğinden vücuttan atıldığını bilselerdi bu konuda ne söyleyebilirlerdi? Bu en iyi tanımla, bir tür doğal 'kalite kontrolü' olarak görülebilir.
Ayrıca anti-kürtaj fanatikleri embriyoların intikamı için doktorları bile öldürmüşlerdir. Olayın ayrıntılı ve tüyler ürpertici detayları için tık.
Bilimsel olarak çok pragmatist yaklaştım insanların yavrularını sadece fetüs olarak görmediklerinin farkındayım. Olayın vicdanı boyutuna gelirsek kürtajın eğlenceli bir tarafı yoktur çoğu zaman kadınları depresyona sürükler.
Kimse zorunlu olmadıkça böyle bir tecrübe yaşamak istemez.
-Ama hayatını engelli bir çocuğa adamak istemeyebilir. Öte yandan aklı başında, fiziksel eksikliği bulunmayan insanların bile zor barındığı bir dünya engelliler için o kadar tehlike dolu ki.. Bu çocukların ebeveynlerine birşey olduğu taktirde akıbetlerinin ne olacağı muallak. Yetimhanede normal çocukların başlarına gelenleri biliyoruz ki bu çocuklara bakmak bin kat daha özveri isteyen bir iş. Engelli kız çocuklarının cinsel istismara uğrama ihtimali de hayli yüksek. Ayrıca engelli çocuk sadece anneyi değil tüm aile üyelerini olumsuz etkiler. Fakat yine de karar annenindir sonuçta onun yavrusu, besleyecek büyütecek sevgisini ilgisini eksik etmeyecek olan o. Fakat herhangi birinin çıkıp da bebek katilleri diye bağırma lüksü yoktur!
-Türkiyede en yadsınamaz gerçeklerden biri tecavüz. Çocuklar istismar edilir kendi rızası var denir, rus olduğu için doğuştan orospudur anında yararlanılır, toplu tecavüz aslında kadının isteğiyle yapılmış orgydir, aile içi istismarlar namus meselesidir üstü örtülür, genç kızlar zorla tecavüzcüsüyle evlendirilir vs vs. Cinsel istismara uğramış kadın bu rezilliğin ürünü olan çocukla nasıl bir iletişim kuracak sizce? O anneden o çocuğa, o çocuktan o anneye bir yarar gelir mi sizce? Çöpe atacak kadar bile nefret edebilir.
-Hayat kadınları var bir de evet. Zaten çoğu illegal yollarla düşük yapıyor, yaptırtırılıyordur.
-Maddi imkansızlıklar yüzünden yapılanı en can acıtanlardan biri olsa gerek. Kadının da erkeğin de çalışması gerekiyordur zaten önceden çocukları vardır daha onların okul masraflarını dahi karşılayamıyorlardır belki sosyal güvenceleri bile yoktur. Bir tane daha doğurmak demek diğerlerinin boğazlarından kısmak demektir. Yoksulluğun ne demek olduğunu bilmeden herhangi birinin cana kıymak günahtır diye ahkam kesme lüksü yoktur!
Şimdiye kadar bahsettiklerim muhafazakar kesimde bile ucundan kıyısından kabul görmüş açıklamalardır fakat asıl sorun özgür genç kızların, bekar kadınların kürtaj olmasıdır! Vicdan azabı çekmeleri sağlanmaya çalışılır. Günahkarsın zina yapıyorsun sırf keyfinden kendi evladının canına kıyıyorsun sen nasıl insansın!!! Önlenmeye çalışılan şey gayri meşru ilişkilerdir.
Kimileri de pişkin pişkin "o zaman korunacaktın arkadaş" der. Hiçbir doğum kontrol yönteminin yüzde yüz garantisinin olmadığı prospektüslerde bile yazarken. Şimdi burada bireylerin cinsel özgürlüklerinden falan bahsetmeyeceğim buraya kadar sabırla okumuş herkes biliyor zaten.
Bunların haricinde kadın bir çocuğu olsun istemiyordur bu kadar basit. O sorumluluğu taşımak istemiyordur, sabrına güvenmiyordur, psikolojisi elvermiyordur.
Ya da kitsch olacak ama böyle bir ortama çocuk getirmek istemiyordur.
Günümüzde tüm insanlık anne ve babalık güdülerimizi tatmin etmek için bencilce çocuk yapıyor.
Diğer bir mesele "3 çocuk doğur 5 çocuk doğur, rahmine düşen her sperme sahip çık koru" demek nüfusu arttır ki ucuz iş gücü şahlansın demektir. Yıllarca Türkiyenin tek avantajının genç dimağlar olduğu vurgulanarak büyütüldük. Ne gençlik ama! Oysa nüfus ne kadar fazlaysa kişisel refah o kadar azdır tıpkı hindistan gibi çin gibi. İnsana verilen değer azalır sağlık hizmetleri olsun eğitim hizmetleri olsun. Düşünsenize doğuda insanlar 5-6-7 tane doğuruyor sonra onları okutmuyor çalıştırıyor kızları para karşılığı genç yaşta evlendiriyor ki aileye daha fazla yük olmasın. Çoğu aile evladını üniversiteye binbir zorlukla gönderirken ekstradan kardeşlere ne olacak? Daha memur maaşlarını bile iyileştiremediler ve devletin çocuk yardımı 10-15 lira birşey.
2050'de Türkiye'nin Yozgattaki hali böyle olur İstanbuldaki şöyle.
Son birşey ekleyeceğim yapılan araştırmalara göre kürtaj ile suç oranları arasında ters orantı bulunmaktadır zaten düşünsenize aldırmak istenen çocuk istenmeyen çocuktur, yeterince ilgi alaka müsamaha gösterilmez, kötü bir çevrede kendisine ebeveynlik etmeyen yetişkinlerle büyür bu kadar basit. Diğer ihtimal ya cami avlusuna bırakılır ya kimsesizler yurduna terkedilir ya da evlatlık verilir. Hayata 10-0 yeni başlıyorlar bunu anlamak çok mu zor?
NOT: bazı muhafazakarlar doğum kontrol ve ertesi gün haplarına da karşıdırlar çünkü böyle ilaçların içine türk milletini kısırlaştırmak için dış mihraklar tarafından kimyasallar katılmaktaymış.