Her bilim birtakım sözde bilimlere can verir, garip tali yollar arayan ayrıksı kafaları esinlendirir. Astronominin gülünç taklitçileri astrolojide boy vermiş. Kimyadakiler simyada.(Şu alıntıyı yazmazsam çok içimde kalacaktı.)
Bu aralar malum kendimi kitap okumaya verdim (evde inzivaya çekilip kitap okuma film izleme partyleri). En son okuduğum kitap da Solaristi. Nedir peki bu Solaris Stanislaw Lem neyi anlatıyor?
Solaris adında bir gezegene yapılan uzay yolculuğunu ve gezegenin gizemli, okyanusa benzer yapısının insanlar tarafından tanımlanma çabalarını anlatıyor. Bu esnada geçen zaman ise aslında insan beyninin kuytu köşelerine ulaşan analizin yansımasıdır.
Okyanus, kendi üzerinde çalışan görevlilerin belleklerinde geriye itilmiş kişileri cisimleştirerek karşılarına çıkarır. Bildiğin kanlı canlı hem de. Yıllar önce psikiyatrist Kris'in kendisini terk etmesi üzerine yaşamına son veren, unutulamayan eski sevgili Rheya, psikiyatristimizin bilinçdışındaki en büyük patojenidir.
Cris Solaris'te çalıştığı süre içinde beklenmedik bir biçimde geri dönen Rheya'yla ne yapacağını bilemez. Rheya tıpkı anılardaki gibi çok güzeldir mimikleri tıpatıp aynıdır ve ses tonu hiç değişmemiştir.. Tek farkıysa ölümsüz olmasıdır!
Freud'dan ve Jung'dan alınmış psikolojik kuramlar yerleştirilmiş romanın içine. Tabi bu kısımda bir iç hesaplaşma yaşıyor insan. Acaba benim vicdan patojenim kim? Geçmişte bıraktığım hangi kişiyle yaşamak zorunda kalsam bu katlanılmaz olurdu? Bilinçaltımın en derinlerinde ne iğrençlikler yatıyor? Ve geçmişimle vicdanımla yüzleşmek zorunda kalsam kimler hortlayıp da karşıma dikilecek? vs vs soğuk terler dökebilirsiniz.
Bunun dışında bahsettiğim okyanusun canlı, evrimini tamamlamış üstüne üstlük aklı fikri olan hatta insandan da zeki bir yaratık olduğu düşünülüp onunla iletişim kurulmaya çalışılıyor. Ezberbozan bir uzaylı tasviri değil mi?
Yıllardır hayal ettiğimizin tersine yeşil, koca kafalı veya lazer tabancalı değiller!
Biz şayet uzayda gelişmiş canlı organizmalar varsa bize benzerler diye düşünüyoruz. Görebilen işitebilen koklayabilen tadabilen dokunabilen tek beyinli çevrenin şartlarına bağlı olarak evrimleşebilen zamanla gelişip uygarlık kurabilen şeyler olarak tasvir ediyoruz onları kendi kafamızda. Oysa bu okyanusumsu yaratık etrafında hareket edeceği yörüngeleri bile kendi belirliyor evet çift yörüngeli. Kitapta bir kırmızı bir de mavi güneşten bahsediliyor.
İşte neyse insancıklar bu devasa yaratığımızla diyalog halinde olmak için yıllar yılı epey kafa patlatıyorlar sinyaller mi göndermiyorlar ışınlar mı yağdırmıyorlar fakat nafile..
Okyanusu keşfetmek uğruna bazı astronotlar fizyologlar biyologlar matematikçiler elektrik elektronik mühendisleri falan heba oluyor efendime söyleyeyim kimisi kayboluyor kimisi gaz zehirlenmesi geçiriyor kimisi için akli dengesini kaybetti deniliyor işinden alınıyor vs vs. Anlayacağınız gezegen uğursuz!
Kimileri de böyle düşünüp atom bombası nükleer silah bir şekilde yok edelim burayı diyorlar nefret ediyorlar Solaristen illallah geliyor. Ama bunu insanlığın yenilgisi vazgeçisi olarak görenler de var ve kimse açık açık mağlubiyeti kabul etmek istemediği için okyanusu yok etmek adına bir şey de yapamıyorlar.
Sonracığıma insanoğlu bu ağzı torba değil ki büzesin misali çeşitli söylentiler ortaya çıkıyor kuramlar oluşuyor. Solaris acaba tanrı mı? Dırınınıımmm!
Yani netice itibariyle ufuk açıcı bir felsefi bilimkurgu kitabıdır kendileri ve Tarkovski yönetmenliğinde sinemaya aktarılmışlığı da vardır. Hoş Lemin bu uyarlamayı sevmediği söyleniyor fakat hep aynı memnuniyetsizlik durumu var bu yazarlar ve yönetmenler arasında.
Son olarak bir bilim kurgu eserine yakışacak kadar çok bilimsel veri var içeriğinde. Kendimi yetersiz hissettim ister fizik kimya ister matematik coğrafya yönünden olsun. Bir de kitap eski basımdı ve her yer öztürkçe kelime kaynıyordu (biliyorsunuz bu duruma aşırı gıcığım). Arada onları çevirmeye çalıştım kitabın akıcılığı mahvoldu çevirmeyeyim dedim yarısını anlamayarak sayfayı geçtim falan hoş olmadı. Gerçi oradaki tüm terimleri anlayabilmek için fen fakültesinden mezun olmak lazım zira baktım Lem de tıp okumuş elektrik teknisyenliği yapmış otomotiv sektöründe çalışmış hatta kaynakçılık bile yapmış. Böylesine bilgili insanlara da saygı duymamak imkansız..
2 sesleniş:
solaris'i sevdiysen, frank schatzing'in "sürü"sünü de oku derim ben. ziyadesiyle kalındır kendileri ama solaris'ten sonra cuk oturur.
Ya solarisin yanında hayvan çiftliği açlık oyunlarını falan da okudum bir süre bilim kurgu yerine başka türler okumayı tercih ediyorum şu an ama tavsiyen için teşekkürler (:
Yorum Gönder