Sayfalar

Sırıtkan Küskün

Topluma, çevresine küskün insanlar vardır.
Somurtkan küskün ve sırıtkan küskün.

Şu asosyal, içine kapanık dediğimiz insanlar var ya işte onlar somurtkan küskün.
Abartılı kahkaha atan, manik depresifler de sırıtkan küskün.
Sırıtkan küskünler, sizden sırıtkan yüzlerinize kanmanızı isteyebilirler.
Fakat sevdikleri insanlardan da, kendi somurtkan iç dünyalarını keşfetmelerini beklerler.
Sevilen kişi keşfedemezse bizim şu sırıtkanın küskünlüğünü işte o zaman durumlar kötü.

Bye For Now

Taşınıyoruz ve benim hayatım kolilerle geçiyor o yüzden yorumlarla ilgilenemedim, sanırım kısa bi süre bloga giremeyeceğim.
Özliycem! .d

Oku Anla ve Yazarın Kişiliğini Çöz

Çok iyi sandığım insanların (ben dahil) hiç de masum olmadıklarını görmek şaşırtıcıydı.
Uzun zaman önce fark ettim.
Yapılabilecek en kötü şeyleri kendime ben yapıyorum.

İnsanları sevdiğini sanıp yine kendi kendime iyi insan rolümü oynuyorum.
Şu an "yakınımmış gibi gözüken" insanlardan iğreniyorum ve buna rağmen hala ihtiyaç duyuyorum onlara.
Sevdiğim için değil gereksinim duyduğum için "normal" davranabiliyorum nefret ettiğim insanlara bile.
Oysa onlarla bi işim kalmasa ya da kalmadığında her şey değişecek.
"Sana bir şeyler olmuş, değişmişsin sen" diyecekler daha önce de olduğu gibi.
Belki de "ben artık size ihtiyacım kalmadığından rahatım" diyebileceğim o zaman.

Sizi sevemeyecek kadar bencilim.
Bugüne kadar öğrendiğim şey kendimi insanlardan korumam gerektiği çünkü.
İşte o yüzden içimde öfke dalga dalga kabarırken size isteksizce de olsa gülümseyebiliyorum.
Çoğu insan böyle işte. Yapay.
Ben de bir aralar doğal olduğumu düşünürdüm oysaki.
Sonra ta daa bir aydınlanma! Ve birden kendimi yapay ve yalancı olarak buldum.

Oysa sen benim iyi biri olduğumu düşünüyorsun, defalarca sana ben kötüyüm dememe rağmen.
Bana evet kötüsün desen ne kadar rahatlayacağım bi bilsen!
Çünkü senin iyi olmama ihtimalin her insanda olduğu gibi çok fazla ve sen iyi değilken ben sana karşı iyi'diysem incineceğim ve kızacağım.
O yüzden senin beni aldatmış olma ihtimaline karşı ben seni aldatacağım.

Yo yo bu sevgili meselesi falan değil. Sadece bi arkadaş.
Gözlerimi gerçek dünyaya açan sonra o savunmasız zamanlarımda yanımda olmayan bir arkadaş.
Üzgünüm ama kinciyim bunu da sana çoğu kez söylemişimdir ama sen sana karşı kin besleyebileceğimi düşünmüyorsun.
Ama öyle bi besliyorum ki gerçekten hayal bile edemezsin.
Şu an bana güveniyorsun farkındayım ama önceden senin bana dediğin gibi "bana bile güvenmemelisin".

Belki beni sevmeni sağlayan bendim. Bu süreç zor olmadı değil kendimden nefret ede ede konuşuyordum seninle ama aynı zamanda konuşmak da istiyordum. İkilemlerinden de senden de kendimden de iğrendim. Her şey bu noktaya gelebilmek içindi, özledim seni dediğinde havaların ne kadar sıcak olduğundan bahsedebilmek içindi. Evet şu an ipler benim elimde ama tuhaf olan şu ki ipleri elimden bırakmak istemiyorum. Tam eğlence başlamışken...

***Bu yazıyı bi yerde gördüm okurken çok etkilendim, yazarın bunları anlatırken yaşadığı duyguları merak ediyorum ve iki saattir kişiliğini çözmeye çalışıyorum. Anlattıkları basit hisler değil bana göre. Bilmiyorum ama çok sevdim nedense.

Fark

Jostein Gaarder Sofie'nin Dünyası'nı yazar.
Cevdet Kudret de Süleyman'ın dünyasını...

Re Kendini Kendin Yaratsaydın

İnsanlara görünüşlerini değiştirme hakkı verilseydi ortaya neler çıkardı merak ediyorum.

Çok tek tip hale gelirdi herhalde insanlık.
Medyanın dayattığı standart güzellik anlayışı sayesinde.

Bir de şöyle bi sorun var; kendini, kendin yaratsan yeni sen daha mı çok kendin olurdun?

***Yapılan yorumlardan sonra kişisel görüşümü belirtmek için bir not ekliyorum.
Not; Eğer insanlar kendilerini yaratabilseydi ve medyanın dayattığı güzellik anlayışı onları tek tip hale getirseydi bu hiç de fena olmazdı!
Çünkü hemen hemen herkes aynı "standartlaşmış güzellik"te olacaktı.
Böylece insanlar arasındaki güzellik hiyerarşisi sona ererdi. Görünüş değil karakter ön planda olurdu.

Bu konu da benim "aynı olsak daha mutlu, farklı olsak daha özel oluruz" düşüncemin dallanıp budaklanmış hali.

Bireyselleşemeyen insan sosyalleşir evet ama belki de sosyalleşemeyen insan bireyselleşir.

Farklılıklar renkliliktir falan denir ya belki de hepimiz aynı olsak daha mutlu olurduk. Kimse kimseyi ne fiziksel özellikleriyle ne de zekasıyla ezmeye çalışırdı. Güzellik ve zeka eşit olunca kazanılan para da eşit olurdu ve dünya da daha adaletli...
Evet tahmin edebileceğiniz gibi bu fikir karmaşasını yaşamama yol açan ana düşünce komün hayat'tı. Belki de bayat bir konu diyeceksiniz ama bence bu konuda Dosteyevskinin romanları gibi.

Platon'un adı İdeal Devlet olan, çocukların küçükken ailelerinden alınıp, devlet tarafından yetiştirildiği bir ütopyası vardır. İlk duyduğunuzda ürpertici gelir fakat bence adaletli bir uygulamadır. Sarhoş bir babanın elinde büyüyen çocukla, mutlu ailesiyle büyük sıcak yuvasında büyüyen çocuk arasındaki eşitsizlik ortadan kalkar.

İnsanları aynılaştırma çabası çoğu zaman tepkiyle karşılanmıştır tıpkı okullarda forma giyilmesine karşı çıkılması gibi. Oysa gereklidir tüm dersanelerin kapatılması kadar gereklidir.

"Bir insanın suçu çirkin olmak ya da salak olmak değildir."

Güzellik ve zeka seviyemizi kendimiz belirleyemiyoruz hatta kişiliğimiz bile genlerimize ve çevremize bağlı oluyor ki bunlarsa yine bizim karar veremediğimiz durumlar.

İşte aklımdan geçenler bunlardı fakat yazıya dökmek için gerekli zihin berraklığını kendimde bulamadım, sadece güzellikler ilgili 3 satır bir şey yazdım ve o haliyle farklı anlaşılması ihtimaline karşı bunları da eklemeye karar verdim. Hadi bakalım.

Heralde

How I Met Your Mother izleyip depresyona giren başka bi insan yoktur. Heralde?

Birisi Kendini Çok Beğeniyorsa ve Bu Durum Seni Çok Geriyorsa

Evet narsist insanlardan pek hoşlanılmaz. Ama niye?
Çünkü kendini büyük gören insanların diğerlerini küçük gördüğü düşünülür. Çoğu zaman bu fikir beyine bilinçsizce de olsa yerleşir.

Yani çevrenizde biri varsa ve siz onu çok burnu havada bulup sinir olmaya başlamışsanız aynı zamanda o kişi tarafından aşağılandığınızı da düşüyor ve bu nedenle ona sinir oluyorsunuzdur.
Eğer kibirli kişinin kendini beğendiği yönü sizde eksikse ya da kendini beğendiği konuda ona üstünlük sağlayamıyorsanız iyice gıcık olursunuz.

Fakat garip olansa bu döngüde narsist olanın suçlanmasıdır. Kendini çok beğenmek olgun olmayan ve uygunsuz bir davranış gibi değerlendirilir. Çünkü sizde herhangi bir yönden aşağılık kompleksi varsa kibirli kişinin kibri de sizi fazlaca rahatsız eder. Ama eğer bir kişi kendini zeki buluyorsa fakat siz kendinizi ondan daha zeki hissederseniz gıcık da olmazsınız, arkasından da konuşmazsınız. Kısaca takmazsınız hiç umurunuzda olmaz.

Hatta sizde ona karşı küçümsemeyle karışık bir acıma hissi oluşur, "zavallıcık kendini zeki sanıyor oysa dediklerine de bak" vs dersiniz. Ve kimse küçümsediği insanı önemsemez. Ona gıcık olamaz, nefret edemez.

Ayrıca narsistliği yüzünden nefret ettiğiniz insan kendi yaşamına devam ederken, siz kendi kendinizi yiyip ona sinir olmaya devam edersiniz, zihninizde oluşturduğunuz bu olumsuz durum herhangi bir faydası sağlamadığı gibi zarar da verir. Dönüşlü fiil gibi kendinizden çıkar ve tekrar kendinize döner.

Sonuç olarak birini kendini beğenmişliği hakkında çok eleştiriyorsanız, merceği kendinize çevirmenin vakti gelmiştir..

Nietzsche Ölmedi Kalbimizde Yaşıyor

Bugün önünde
"God is dead"
Nietzsche

Arkasında
"Nietzsche is dead"
God

Yazan bi t-shirt giymişti Ö.

Nietzsche'yle aramdaki duygusal bağ yüzünden, ulu orta öldü diye dalga geçilmesini istemiyorum. Garip gerçekten ama baya seviyorum adamı. Hani felsefesinin bazı yerlerinde kopukluklar var çelişiyor bazen kendisiyle ama ben kişiliğini de sevdim, babasına küsmüş mızmız çocuk gibi :(

Hani ateistlerin arasında geçiyor ismi ama tanrıyı yok sayıyormuş gibi değil de ona çok öfkeliymiş gibi.

Sonra fark ettim de Nietzsche yerine Nietzche yazmışlar. Ö. de aldıktan sonra görmüş. Adamın kemikleri takla attı mezarında!
Çok gıcık oluyorum adının yanlış yazılmasına. Tamam ben de ilgilendiğim ilk zamanlar Niçe yerine Nişe diyordum ki bunun için kendime çok öfkeleniyorum ezikliğini hep içimde taşıyacağım. Hayatımın en utanç verici yanlışı resmen.

Rock'n Roll Baby!

Rock Sultan

Hicri Doğum

Bugün benim hicri doğum günüm. Kadir Gecesi. Çok mübarek bi insanımdır.

Ruh Bilimi Değil Beyin Kimyası Bilimi!

Psychology'i köken olarak inceleyelim.


"Psyche"; Ruh. Eros'un karısı. Ölümsüzlüğü kazanmış ve Olimpos'ta tanrıların
yanında yaşamaya başlamıştır.

"Logos"; Yunancada akıl ile kavrama anlamındadır. Ve duyguları kavrama anlamındaki pathos sözcüğü karşılığı olarak kullanılır.(Psikopatalojiyi de açıklamış olalım.) Hem anlamıyla ilgili olarak akıl ve hem bu akıla dayanan söz, yasa, düzen, bilgi demektir.

Ve logos sözcüğünden türeyen türeyen ""Logia"; İngilizce karşılığı Logy. Genel anlamda herhangi
bir çalışma alanını veya akademik bir disiplini tanımlar.

Yani psikolojinin Türkçe'si ruh bilgisi anlamına geliyor.

Psikoloji sözcüğü ilk olarak Alman filozof Wolff tarafından 18. yy başlarında kullanılmaya başlanmış. İlerleyen yıllarda önem kazanmış ve 1879'da da Alman bilim adamı Wundt tarafından Leipzig Üniversitesinde ilk psikoloji labaratuarı kurulmuş.

Önceleri psikoloji ile uğraşan bilim adamları insanın düşünce ve duygularını açıklamak için yaptıkları çalışmalarda «ruh»u bu çalışmalarının temeli
olarak benimsiyorlardı. Günümüzde bu temelin hiç bir bilimsel yanı olmadığı ortaya çıkarılmıştır. Ruh nesnesiz, soyut bir kavramdır. Oysa ki, modern psikoloji ruh hallerinin, bilinç görevleri denilen işlemlerin maddi, somut temellerine dayandığını ortaya çıkarmıştır.

İşte görüyorsunuz ya aslında ruh bilimi diye bir şey yok. Çünkü ruh gibi tamamen soyut uydurma bir kavramın bilimi olamaz. Ama artık literatürde yerini almış bir kelime, 3 yüzyıldır evrensel olarak kullanımda olan bir sözcüğün yerine başka bir sözcük geçirilmesi önerilemez bile...

Ruh sağlığının bozulması gibi bir durum da hiçbir yönden mümkün olamaz. Mesela dinsel açıdan
bakarsak; tanrısal ve kutsal bir varlığın hasta olması beklenemez. Bilimsel açıdan ele alalım; ruh sadece varsayımlardan ibaret bir kavramdır.

Bütün duygu ve düşüncelerimiz hatta güdülerimiz beynimizin içindeki
moleküllerden, hormon ve enzimlerden ibaret... Ben olsam ruh bilimi yerine beyin kimyası bilimi derdim. Yaşasın Materyalizm!

Not; bu yazı alttaki başlıksız adlı nota yorum yapan kişilere atfedilmiştir.

Başlıksız

Bırakın şu ruh zırvalıklarını
Ruh falan yok.
Marifet zaten ruh'la değil ruh'suz yaşamakta.
Ruhun ölümsüzlük vaadleriyle kandırılıp
Çobanlarımız(!) tarafından güdülen koyunlar gibi olmaya gerek yok.
Tam tersi bütün insanlığınız olan "akıl"ınızı kullanmanıza gerek var.

Something in the Marijuana

Esrar çekerken Something in the Way dinlemek ne güzel olurdu.
O şarkı esrar için fon müziği olarak yapılmış olmalı zaten.

Klasik Tuğcu Travması

Travmatik bi çocukluk geçirmemin sebeplerinden biri de annemin "Kemalettin Tuğcu" sevmesi ve bana da "al bunlar güzel kitap, oku" demesidir.

Başlıksız

Bugün Çankaya'dayken slogan atan BDP topluluğu geçti önümüzden, korktum çünkü insana yiyecekmiş gibi bakıyorlar.
Konakta mitingleri varmış, umarım olaysız geçer.

Kıskanıyorsun Ama Kıskanmasan Daha İyi

Kıskançlık da ikiye ayrılıyor.
1)Süje(kişi)ye duyulan kıskançlık. Örnek; Adriana Lima'yı kıskanmak.
2)Süjeye gösterilen ilgiye duyulan kıskançlık. Örnek; Adriana Lima fotoğrafına bakan sevgiliyi kıskanmak.

Birincisinde gerçekten Adri'yi kıskanırsınız, kaşı gözü, kıçı başı vs.
İkincisinde sevgiliyi değil, gösterdiği alakayı kıskanırsınız. Neresini beğendi ki şimdi?!

Birincisi kendine olan güven, ikincisi başkalarına olan güven eksikliğinden kaynaklanır.