Sayfalar

Gam

Doğduğumdan beri değil ama kendimi bildim bileli normal mutlu bir yaşantım olmadı. Son zamanlarda şimdiye kadarki hayatımın en rahat en güzel günlerini yaşıyordum ki üstüne yine gölge düştü. Her mutluluğun bir sonu olduğundan huzurumun ne vakit bozulacağını merak ediyordum zaten.  Başıma gelenleri yazamam çünkü bunları bloga yazı malzemesi etme fikri çok iğrenç geliyor. Hem de burada yayınlanamayacak kadar uzun benim hikayem daha doğrusu bizim hikayemiz.
Ama insan arada saklamaktan yoruluyor bütün bu başından geçen olayları kaldırabildiği için takdir görmek istiyor veya kaldırabilmek için anlayış. Belki ileride bir otobiyografi kitabı çıkarırım ama kendimi tamamiyle ifşa etmeye ne zaman hazır olurum bilmiyorum.
Tüm acılarını tüm elim anılarını anlatabilen insanlara imreniyorum, ara ara garipsiyorum bazen de ayıplıyorum ne yalan söyleyeyim. Acılarından prim yapmaya bakıyorlarmış gibi geliyor.
Bense yakın arkadaşlarıma bile her şeyi açık açık anlatamazdım yakınıyormuşum gibi gözükmemek için. Paylaştıklarım hep sınırlıydı ki bazılarını da paylaşmak zorundaydım, sorduklarında yalan söylememek için bilhassa da utanmadığımı göstermek için.
Bazen de bahsetmezsem saygısızlık yapmış olacağım, görmezden geldiğimi sanacaklar diye anlattım. Böyle karmaşık bir durumdu bizimki. Veya ben her zamanki gibi işleri zorlaştırdım iyice.

Şimdiyse tüm sıkıntılarımı sansürsüz şekilde birine anlatabiliyorum. Birine derken kastettiğim alelade birine değil sadece bir kişiye.
Geçen gün de başka bir arkadaşıma sözettim çok şaşırdı. Yalnızca sözetmiştim oysa ki, detaylı anlatsam ne diyecekti kim bilir. Bu iki dışında yeni acımı kimseyle paylaşmayacağım.

Bağırmak istiyorum "hepiniz çok küçük çok yüzeysel insanlarsınız basit dertlerinizi ölüm kalım meselesi haline getiriyorsunuz hiçbir şeyi hak etmiyorsunuz oksijen israfısınız!".
Bininci sevgilisinden ayrılmış ağlıyor, arkadaşları arkasından konuşmuş ağlıyor, akrabaları ona küsmüş ağlıyor, arabasına benzin alamamış ağlıyor, dersinden kalmış ağlıyor, aldatılmışmış ağlıyor. Ağlamayın hepiniz geberin.
Hatta ben fakirliği de küçümsüyorum, çaresi var zira. Cana geleceğine mala gelsin. Ebeveynlerinin ayrılması da öyle abartıldığı gibi çok büyük bir travma değil çocuk için.

Öyle sorunlar var ki kimse teselli edemiyor. "Başınız sağolsun o şimdi cennette", "beterin beteri vardır", "allah acil şifalar versin". Verilen teselliler de para etmiyor kısacası.
En büyük keder kronik ve ağır hastalıklardır mesela kanserdir. Ama kanser bile bütün umutları silip süpürmez, kanserde bile gerileme ve iyileşme ihtimalleri vardır.
En büyük kederden daha büyük keder de vücuttaki sakatlık beyinsel işlevlerdeki eksiklik yani engeldir. Çünkü iyileşme şansı olmadığı gibi kötüleşme olasılığı vardır.
En büyük kederden daha büyük ve çaresiz keder ise ölümdür.

Ölmeyi hak etmeyen insanları kaybettiğimizde yaşamayı hak etmeyen insanlardan daha bir nefret eder oldum.