Sayfalar

Andrécim



Seni seviyorum Andre Breton! Dadaist sürrealistim benim <3

Zorunlu Fedakarlık

alturizm = kurbanlık koyun sendromu

Yanlış Sanı


Dünyadaki bütün insanlar en büyük acıyı kendilerinin çekmiş olduğunu sanırlar. Oysa bilmezler ki hayatta en büyük acıyı ben çekmişimdir.
Abelard

Mazo

Geçenlerde düştüm ve nur topu gibi 3 büyük yaram oldu. Evin her köşesinde de kolonya şişesi mevcut. Ne zaman gözüm şişelerden birine takılsa, içindekini yaralarımın üstüne boca ettiğim zaman ne kadar acı çekiceğimi düşünüyorum.

Bir Yaz Sabahı Nietzsche Sevmek


Zavallı İnsanlık! - Beyindeki kanın bir damla fazla ya da az olması, yaşamımızı tarif edilemeyecek kadar perişan ve zor hale sokabilir. Öyle ki, Prometheus`un akbabadan çektiği acıdan daha fazlasını bu bir damla kandan çekeriz. Ama insan nedenin damla olduğunu bile bilmeyip, "şeytan!" ya da "günah!" diye düşünürse, en korkunç durum işte o zaman ortaya çıkar.
Nietzsche

Kötülük Sorunu

Kötülük sorunu;"Tanrı iyi ise kötülük niçin var" sorusuyla özetlenebilecek sorun... Müslüman düşünürler bu soruya,"Kötülüğü yaratmak kötü değildir, ancak işlemek kötüdür" diye cevap vermişler. Peki şimdi ben küçük bir çocuğu alsam, çocuğa psikolojik baskılar uygulayıp fiziksel işkenceler yaparak büyütsem, psikopat bir cani haline getirsem -suçsuz- oluyorum. İnsanlar da geliyorlar dünyaya, bazıları doğdukları ilk günden beri azap çekiyorlar (çöpe atılan bebekleri düşünürsek) çeşit çeşit sıkıntı çekip, kötülüğe maruz kalıyorlar ve suçlu oluyorlar. Ah ah Tanrı(!) olmak varmış be.

Sen de mi JeanJacques?

Okuduğum bir kitapta Rousseau'nun evlerde uşaklık yaptığı,hanımefendileriyle alengirli ilişkiler kurduğu hatta bunlardan birisinin parasını çalıp öbür hizmetçilerin üzerine attığı yazıyor. Evet evet bildiğimiz insanın uygarlık tarafından değiştirilmemiş doğal halinin birçok açıdan daha üstün olduğu fikri ve modern demokrasi anlayışına temel oluşturan toplumsal sözleşme öğretisiyle ün kazanmış olan ünlü Fransız düşünür olan Jean-Jacques Rousseau. (Ve bu yüzden kendisini pek severdim)
Dahası da var, kitaba göre kadınlara çok kötü davranırmış. Otelde çalışan çamaşırcı bir kadınla birlikte yaşamaya başlamış ve beş çocuğu olmuş. Bütün çocuklarını bakımevine verdiği gibi bir de oturup çocuk terbiyesi üzerine kitap yazmış.
İddialar böyle. Bir iki siteye baktım, kadınlarla kurduğu ilişkileri doğrulayan yazılardı ama tabii daha insaflı açıklamalar yapılmış. Çocuklarıyla ilgili bir bilgiye rastlamadım. Araştırmaya devam...

Halil Vedad


Aşk-ı Memnu'nun bile Atatürkle ilgisi varmış... Halit Ziya'nın erkek kardeşinin kızı bizim Latife Hanımmış. Ve Halit Zİya'nın oğlu Halil Vedad'la aralarında bir şeyler geçmiş. Ne olduğunu tam bilmiyorum. Ama Halit Ziya oğluna kimi zaman Beşirsel kimi zaman da Behlülsel hatta Bihtersel anlamlar yüklemiş ki oğlu uyku hapı içerek intahar ediyormuş mesela. Vedad, Çankaya Köşkü'nde bir süre görev yaptıktan sonra Avrupa'ya geçmiş ve Atatürk'ün hastalığının ağır olduğu dönemlerde, idareyi eline alanlar tarafından Ankara'ya çağırılmış ve bunun üzerine intahar etmiş işte. Ayrıca Atatürk ve Latife Hanım boşandıktan sonra Vedad ve Latife'nin arası açılmış, babaları bile birbirlerine 20 yıl küs kalmışlar. Çok ilgi çekici değil mi? Bu olay Selim İleri'nin, "Kırık Deniz Kabukları" romanında anlatılıyormuş. Okunacaklar listemde şu an 1. sırama yerleşmiş durumda.

6. Şehir

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın, Beş Şehir adlı kitabındaki beş şehirden birinin İzmir olmamasına çok bozuldum. Ankara, Bursa, Erzurum, İstanbul, Konya var. Erzurum var ama İzmir yok niye ki? Şehir milletçiliği yapıyorum galiba.

Tom ve Jerry


Tom ve Jerry'i ilk izlediğimden beri Jerry'e gıcık olmuşumdur, böyle ufacığım tefeciğim, akıllıyım usluyum, tatlıyım harikayım edalardında dolaşır hep. Jerry'nin zavallı Tom'u oyuna getirmekte, binbir kurnazlıkla tuzağa düşürmekte, cebren ve hileyle acı çektirtmekte üstüne yoktur. Benim çocuk kalbim incinmiştir bir kere ve bu adaletsizliğe duyarsız kalmamak adına Jerry'den nefret ettiğimini arkadaşlarıma, yanımda kimler varsa onlara söylemişimdir. İnsanlarsa Jerry'i seviyordu. Onun gerçek yüzünü görememeleri beni hayal kırıklığına uğratmıştı. Ve bir gün Tom'u, Jerry'den daha fazla seven biriyle karşılaşacağımı hissederek, hayata kaldığım yerden devam ettim...

Pamuk P.


Pamuktan prenses mi olur prenses dediğin taş olur.

Nefgi

Hepimiz sevilmekten ya da nefret edilmekten hoşlanırız; bu anımsanacağımızın, varolduğumuzun bir işaretidir. Bu nedenle,sevgi yaratamayanların çoğu nefret yaratmışlardır. O da anımsanır.

Alışkanlık

Mevsim yaz olsa da, geceleri hava sıcaklığı +30 olsa da ben asla battaniye, yorgan, pike vb gibi kalın örtülerimi üstüme örtmekten vazgeçmem! Üstümde bir ağırlık mı istiyorum yoksa fazlaca güven duygusuna mı ihtiyacım var çözemedim. Kan ter içinde uyanıyorum zaten. Arada annemler gelip üstümdeki örtü türevlerini çekiyorlarmış. Kadıncağız kışın da örtmek için geliyor. Garip miyim mazoşist miyim neyim anlamadım vesselam.

Haklısın be Şeytan


Sevgili şeytan; bazen sana sempati duyduğum gerçeğinden kaçamıyorum. En azından doğalsın yani. Kötüyüm diyebiliyorsun. Ayrıca olduğun gibi gözüküyorsun; evet kötüyüm diyip sözünün arkasında durup günahlar işleyip, günahlar işletiyorsun. Öyle insanlar var ki melek taklidi yapan... Bir de cesursun; Tanrım isyan ediyorum diyorsun ve ediyorsun. Aslında sen Tanrını önceden severdin ama seni o kadar incitti ki sitem etmene bile kızdı. İşte bu yüzden gururlusun; elinde olmayan sebeplerden ötürü senden daha üstün olduğu söylenenlere boyun eğmedin ve diz çökmedin, merhamet de dilenmedin. Amaçların uğruna mücadele ediyorsun...
En sevdiğim özelliğin de ne biliyor musun? Herkes senden kaçarken seni kötülerken, sen kimseye takmıyorsun. Koca bir Tanrıya kafa tutarken de yalnızdın, meleklerin şaşkın bakışlarına da aldırmadın zaten onlar seni anlayamazlardı. Bütün insanlık senden nefret ediyor daha tanımadan bir pislik bir iblis olduğun yargısıyla tiksiniyorlar senden. Sen de onlardan hoşlanmıyorsun tabii ki. Sevmediklerine her şeyi yapacak ve yaptıracak zekaya sahipsin. Sende bulunduğu için insanlar tarafından lanet edilen özelliklerinin aynısı onlarda da var ve sen onları ortak yanlarınızdan vuruyorsun, iyi de ediyorsun bence. Aslında sana adaletsizlik yapılmışken sen şimdi terazinin günah kefesini ağırlaştırmaktan başka bir işe yaramayan yaratık muamelesi görüyorsun ve üstünde şeytan damgasıyla yaşamaya mahkumsun, mahkumsun tiksinilmeye mahkumsun aşağılanmaya ve lanet edilmeye, mahkumsun cehennemde sana vaadedilen ebedi işkenceye... Sen de haklısın be şeytan, yerinde kim olsa aynı şeyleri yapmaz mıydı?

Yalnız Çorap

Teki bulunmayan ve eşi olmadan işe yaramayan bir çorap gibi hissetmek...
Sevgili pembe çorap seni atmayacağım gerçekten; saklıycam, arkadaş olabiliriz belki.

Banyo ve Echoes


Eğer banyo yaparken şarkı dinliyorsanız,sıradaki şarkı Pink Floyd'dan "Echoes" ise tırsarsınız. Duşakabini aralayıp, her şey normal mi diye kontrol edersiniz. Saçınızı kremlemeye çalışırken duşun sesinden dolayı iyice bir tedirgin olursunuz. Islak ellerinizle, şarkı değiştirmek amacıyla müzik çalan aleti kurcalayıp onu bozarsınız. Evet bu mümkün

Farklı Kız Türleri


Kızları artık iki gruba ayırıyorum;mizah dergisi okumaktan hoşlananlar ve hoşlanmayanlar.
Bu tür dergileri eğlenceli bulan kızlar daha bir erkeksi oluyorlar gibi. Daha mantıksallar. Kafa dengi kız. söyleyecek sözü, hayat görüşü olan, doğal kız.
Fakat karikatürleri okuyup komik bulmayanlarsa daha bir kızsı yani girly girl'dürler. Bu gruptakiler şöyle anlatılabilir; kendilerine bakmayı seven diğer bir deyişli süslü püslü kız, genelde pop dinleyen kız, duygusal ve alıngan olan kız, argo-küfrü sevmeyen, sanatta sansürcü kız.

Naturalist-i Aşk



Aşk-ı Memnu hiç de naturalist bir esermiş gibi gelmiyor bana. Belki de naturalizm tanımıyla naturalist eserleri bağdaştıramamamdan kaynaklanıyordur. Romantisist bir karamsarlık seziyor insan. Gerçek hayatlar değil de dibine kadar kötünün karasına batırılmış olay örgüleri... Normal hayatta bu kadar da keskin hatlar yok ki. Bihter öldü. Behlül ise Robinson Crusoe'ya döndü falan. Ednan da mezar başında İnci İnci diye eski karısına içli içli dert yanmadan yani aile babası güzel insan rolünü oynamadan önce bi düşünsün bakalım; Bihter gibi -küçük bir kadın-la niye evlendi? Kısaca Ednan da layığını buldu. Şımarık, sınavlarda ayılıp bayılan Nihal de payını aldı. E Firdevs zaten malum.
Tabi diğer yandan mükafatlandırılanlar da var; Matmazel gibi. Onun da ödülü jipin ön koltuğuna, Ednan'ın yanına oturmaktı...

Bencil Gençlik


Annesiyle babasının ayrılmasını isteyen bir arkadaşım var. Çünkü psikolojim bozuldu ayağına yatıp daha fazla para harcayabilecek.
Dipnot:Evet yetişen genç nesil bencil, otobüste yer bekleyen yaşlılar daha çok bekleyecek...

Joker


Dark Knight'ı izleyip Joker olmaya çalışan birçok insan tanıyorum evet.

Mor ve Herşey


Mor bana dişil(kırmızı) ve eril(mavi)nin birleşimini hatırlatır hep. Tez ve antitezin bir araya gelip sentezi oluşturması gibi. Diyalektik mordur. Evren mordur. Sınırsızlık yani sonsuzluk da mordur. Sonsuzluk köşesiz olacağına göre yuvarlaktır ya da dairesel. Ve tanrı sonsuzsa belki o da mordur. Ama morun en sevdiğim renk olması tanrıyı sevmemi sağlamaz heralde?

Bedel?


Hayatta bedelini ödemediğimiz bir şey var mı diye ciddi ciddi merak ediyorum. Aldığımız nefesin bile hakkını vermek zorunda bırakılıyormuşuz gibi geliyor. Yaşayarak, başkalarını yaşatarak ya da yaşatmayarak ama mutlaka yapıyoruz bir şeyler.Çünkü kalbimizin attığı her an mücadele içindeyiz hayatla;yatsak uyusak bile bi etkimiz oluyor ve çeşitli tepkiler bize geri dönüyor. Düşünüyorum mesela:
Zengin olmanın, maddeyi istediğimiz gibi harcamanın bedelini ödüyoruz; sahte arkadaşlıklarla, sahte saygı ve sevgilerle…
Ünlü olmanın değerini kalabalıkta yalnız kalarak veya gizli saklı bir şey tutamayarak, popülerliği sırlarının olamaması, bütün insanların senin hakkında önyargılara sahip olması ile ödüyoruz…
Zeki olmanın bile bi bedeli var. Toplumdaki normal kavramına uymayan alışkanlıklar-fikirler gibi, diğer insanlarla iletişim kuramama veya kurmak istememe, çoğunluktan farklı bi bakış açısıyla kendini ayrık hissetme…
Güzellik de hakeza öyle. Sürekli fiziksel bi uğraşı içinde olup; zihnini, ruhunu besleyemeyen insanlar her tarafta…
Mutluluğun bedeli ne diye soruyorum şu aralar kendime. Ama uzun süreli bi mutluluk bu. Çeşitli cevaplarım var. Mesela; acı çekmenin keyfine varamamak, üzüntülü anlarında sabretme gücünün olmaması, mutluluğu elde etmek için harcanan çabanın değerinin bilinmemesi gibi. Bazı sanatçılar eserleri için gerekeni ilhamı hayatlarının en acı en üzüntülü geçen zamanlarından aldığını söylerler. Üzüntü insana farklı bakış açıları yaratıyor, keşfetme güçlerini arttırıyor…
İşte aslında baktığımızda hiçbir olay hiçbir duygu, düşünce, insan vs tamamen iyi veya kötü değil onları güzel-çirkin, doğru-yanlış yapan biziz. Yarattığımız her yeni sıfat için de bedel ödüyoruz. Herhangi bi kavramı kötü yapıyoruz ve ceremesini de biz çekiyoruz. İyi yapıyoruz bundan ötürü mutluluk duyuyoruz ve bu neşe için de çeşitli sonuçlara katlanıyoruz.
Kısaca her şey bi döngü içinde ve her şeyden kendi bakış açımıza göre nasipleniyoruz; gülüyoruz, ağlıyoruz ve bedelini ödüyoruz. Bu durumda da nihilizme boyun eğmekten başka yapacak bir şeyimiz kalmıyor gibi…

first sight

nerdeyim bi dakika noluyoki? dememe kalmadan giriverdim hoşgeldim galiba .d